ای همه دریا چه خواهی کرد نم ** وی همه هستی چه میجویی عدم
Sen baştanbaşa denizsin, ıslaklığı ne istersin ki? Sen, tamamiyle varlıksın, yokluğu ne ararsın ki?
ای مه تابان چه خواهی کرد گرد ** ای که مه در پیش رویت رویزرد
Ey parlak ay, tozu ne yapacaksın? Ay bile, senin yüzüne bakar da sararır.
تاج کرمناست بر فرق سرت ** طوق اعطیناک آویز برت
Sen hoşsun, güzelsin, her türlü hoşluğun madenisin. Neden şaraba minnet edersin ki?
تو خوش و خوبی و کان هر خوشی ** تو چرا خود منت باده کشی
Başında "Biz insan oğullarını ululadık" tacı, boynunda "Biz sana kevser ırmağını verdik" gerdanlığı var.
جوهرست انسان و چرخ او را عرض ** جمله فرع و پایهاند و او غرض 3575
İnsan cevherdir, gök ona arazdır. Her şey fer'idir, her şeyden maksat odur.
ای غلامت عقل و تدبیرات و هوش ** چون چنینی خویش را ارزان فروش
Ey akıllar, tedbirler, fikirler kulu kölesi olan bey, mademki böylesin, kendini neden böyle ucuza satıyorsun?
خدمتت بر جمله هستی مفترض ** جوهری چون نجده خواهد از عرض
Sana hizmet etmek, bütün varlık âlemine farzdır. Bir cevher, neden arazdan ihsan ister ki?
علم جویی از کتبها ای فسوس ** ذوق جویی تو ز حلوا ای فسوس
Yazıklar olsun, kitaplardan bilgi arıyorsun ha, helvadan zevk istiyorsun ha!
بحر علمی در نمی پنهان شده ** در سه گز تن عالمی پنهان شده
Bir bilgi denizisin ki bir ıslaklıkta gizlenmiş; bir âlemsin ki üç arşın boyunda bir bedene bürünmüş!
می چه باشد یا سماع و یا جماع ** تا بجویی زو نشاط و انتفاع 3580
Şarap nedir, güzel ses ve çalgı dinlemek, yahut bir güzelle buluşmak nedir ki sen onlardan bir neşe, bir menfaat ummadasın!
آفتاب از ذرهای شد وام خواه ** زهرهای از خمرهای شد جامخواه
Hiç güneş, bir zerreden borç ister mi, hiç zühre yıldızı, bir küçücük küpten şarap diler mi?
جان بیکیفی شده محبوس کیف ** آفتابی حبس عقده اینت حیف
Sen keyfiyeti bilinmez bir cansın keyfiyet âlemine hapsedilmişsin. Sen bir güneşsin, bir ukdeye tutulmuşsun: işte bu, sana yakışmaz, yazık!
باز جواب گفتن آن امیر ایشان را
Beyin tekrar onlara cevap vermesi
گفت نه نه من حریف آن میم ** من به ذوق این خوشی قانع نیم
Bey dedi ki: Hayır hayır.. Ben, o şarabın adamıyım. Ben, bu hoşluktan alınan zevke kanaat edemem.
من چنان خواهم که همچون یاسمین ** کژ همیگردم چنان گاهی چنین
Ben yasemin gibi olmayı, gah şöyle, gah böyle eğilip bükülmeyi isterim.
وارهیده از همه خوف و امید ** کژ همیگردم بهر سو همچو بید 3585
3585Bütün korkulardan, bütün ümitlerden kurtulup söğüt gibi her yana eğilmeliyim.
همچو شاخ بید گردان چپ و راست ** که ز بادش گونه گونه رقصهاست
Söğüt dalı gibi sağa sola dönmeli, onun gibi rüzgârda çeşit çeşit oynamalıyım.
آنک خو کردست با شادی می ** این خوشی را کی پسندد خواجه کی
Şarabın verdiği neşeye alışan, nerden bu neşeyi beğenecek hey hocam!
انبیا زان زین خوشی بیرون شدند ** که سرشته در خوشی حق بدند
Peygamberler, Tanrı neşesine dalmışlardı, onunla yoğrulmuşlardı da onun için bu neşeden vazgeçtiler.
زانک جانشان آن خوشی را دیده بود ** این خوشیها پیششان بازی نمود
Onların canları, o neşeyi gördüğünden onlara bu neşeler, oyuncak görünmüştü.
با بت زنده کسی چون گشت یار ** مرده را چون در کشد اندر کنار 3590
Diri olan bir güzelliğe dostluk eden, artık ölüyü nasıl kucaklar?
تفسیر این آیت که و ان الدار الاخرة لهی الحیوان لوکانوا یعلمون کی در و دیوار و عرصهی آن عالم و آب و کوزه و میوه و درخت همه زندهاند و سخنگوی و سخنشنو و جهت آن فرمود مصطفی علیه السلام کی الدنیا جیفه و طلابها کلاب و اگر آخرت را حیات نبودی آخرت هم جیفه بودی جیفه را برای مردگیش جیفه گویند نه برای بوی زشت و فرخجی
"Bilseniz ahiret, ebedî hayat yurdudur" âyetinin tefsiri. Yani o âlemin kapısı, duvarı, suyu, testisi, meyvası, ağacı hep diridir. Söz söyler ve söz duyar. Onun için Mustafa aleyhisselâm "Dünya bir leştir, onu istiyenler de köpeklerdir" buyurdu. Ahirette dirilik olmasaydı o da leş olurdu. Leşe, ölü olduğundan leş derler, pis kokusundan ve mundarlığından değil.
آن جهان چون ذره ذره زندهاند ** نکتهدانند و سخن گویندهاند
O âlem, zerre zerre diridir. Her zerresi nükteden anlar, söz söyler.
در جهان مردهشان آرام نیست ** کین علف جز لایق انعام نیست
Onlar, ölü olan cihanda oturmaz, dinlemezler. Çünkü ot, ancak hayvanlara lâyıktır.