هر دو پستر گسترید و رفت زن ** سوی ختنهسور کرد آنجا وطن
Yatakları yaptı, sünnet düğününe gitti.
ماند مهمان عزیز و شوهرش ** نقل بنهادند از خشک و ترش
Yüce konuk, kadının kocasiyle kaldı. Geceleyin kuru, yaş bir çerez çıkardı.
در سمر گفتند هر دو منتجب ** سرگذشت نیک و بد تا نیم شب
Yediler, içtiler. O iki temiz adam, gece geç vakte kadar oturup konuştular, gece yarısına dek iyi kötü, başlarından geçenleri anlattılar.
بعد از آن مهمان ز خواب و از سمر ** شد در آن پستر که بد آن سوی در 3655
Çerezden, konuşup görüşmeden sonra konuk, uykusuzluktan kalktı, kapı yanındaki yatağa girip yattı.
شوهر از خجلت بدو چیزی نگفت ** که ترا این سوست ای جان جای خفت
Adam, utancından ona bir şey diyemedi, canım, senin yatağın bu taraftaki.
که برای خواب تو ای بوالکرم ** پستر آن سوی دگر افکندهام
Sen yatıp uyuyasın diye yatağı, şuraya serdik diye bir söz söyleyemedi.
آن قراری که به زن او داده بود ** گشت مبدل و آن طرف مهمان غنود
Karısiyle kararlaştırdıklarının aksine, konuk için serilen yatağa girdi, öbür yatakta da konuk yatıp uyudu.
آن شب آنجا سخت باران در گرفت ** کز غلیظی ابرشان آمد شگفت
O gece şiddetli bir yağmur başladı. Bulutların çokluğu, hayret verecek bir derecedeydi.
زن بیامد بر گمان آنک شو ** سوی در خفتست و آن سو آن عمو 3660
Kadın gelince konuk öbür taraftadır, kapı yanında yatan kocamdır diye,
رفت عریان در لحاف آن دم عروس ** داد مهمان را به رغبت چند بوس
Anadan doğma soyunup yorganın altına girdi, konuğu birkaç kere de istekle öptü.
گفت میترسیدم ای مرد کلان ** خود همان آمد همان آمد همان
Dedi ki: Hani bir şeyden korkuyordum ya. Başıma geldi mi geldi, geldi mi geldi.
مرد مهمان را گل و باران نشاند ** بر تو چون صابون سلطانی بماند
Yağmur, çamur yüzünden konuk kakıldı kaldı. Beylik sabunu gibi elinden çıkmasına imkân yok.
اندرین باران و گل او کی رود ** بر سر و جان تو او تاوان شود
Bu yağmur çamurda o, nerden gidecek? Başına canına andolsun, adam başımıza kaldı!
زود مهمان جست و گفت این زن بهل ** موزه دارم غم ندارم من ز گل 3665
Konuk, bu sözleri duyunca hemen sıçrayıp dedi ki: Kadın bırak beni. Ayakkabımı ver benim, çamurdan korkum yok.
من روان گشتم شما را خیر باد ** در سفر یک دم مبادا روح شاد
Ben gidiyorum, Allah size hayırlar versin. Yolculukta can, bir an bile eğlenmez.
تا که زوتر جانب معدن رود ** کین خوشی اندر سفر رهزن شود
Yolcu, derhal geldiği yere dönmeli. Bir yerde kalıp eğlenmek, yol keser.
زن پشیمان شد از آن گفتار سرد ** چون رمید و رفت آن مهمان فرد
Kadın, o soğuk sözü söylediğine pişman oldu. Çünkü o eşsiz mihman ürküp yola düşüyordu.
زن بسی گفتش که آخر ای امیر ** گر مزاحی کردم از طیبت مگیر
Kadın, lütfen, hoş gör, ben şaka olsun diye söyledim deyip.
سجده و زاری زن سودی نداشت ** رفت و ایشان را در آن حسرت گذاشت 3670
Secdeler etti, bir hayli yalvarıp sızlandı ama fayda etmedi. Konuk, yola düşüp bunları hasret bıraktı.
جامه ازرق کرد زان پس مرد و زن ** صورتش دیدند شمعی بیلگن
Bu yüzden adam da yasa battı, kadın da. Çünkü artık o konuğun yüzünü, leğendeki akisten değil, kendi yüzünden görmüşlerdi.
میشد و صحرا ز نور شمع مرد ** چون بهشت از ظلمت شب گشته فرد
Konuk gitmede, ova, konuğun miriyle cennet gibi aydınlanmadaydı.
کرد مهمان خانه خانهی خویش را ** از غم و از خجلت این ماجرا
Adam, bundan sonra bu işin derdinden utancından evini konuk evi haline soktu.
در درون هر دو از راه نهان ** هر زمان گفتی خیال میهمان
Fakat kadının gönlünde de, erkeğin gönlünde de o konuğun hayali, her an derdi ki:
که منم یار خضر صد گنج و جود ** میفشاندم لیک روزیتان نبود 3675
Ben, Hızır'ın dostuyum size yüzlerce cömertlik hazinesi saçacaktım, fakat ne yapayım? Kısmetiniz değilmiş!
تمثیل فکر هر روزینه کی اندر دل آید به مهمان نو کی از اول روز در خانه فرود آید و فضیلت مهماننوازی و ناز مهمان کشیدن و تحکم و بدخویی کند به خداوند خانه
Her gün, gönüle gelen düşünce o gün, sabah çağı gelen konuğa benzer, ev sahibine hükmeder, huysuzlukta bulunur. Ev sahibi olmanın şanı, konuğu görüp gözetmek, ağırlamak ve nazını çekmektir.
هر دمی فکری چو مهمان عزیز ** آید اندر سینهات هر روز نیز
Konuk evine her gün nasıl bir yüce konuk gelirse onun gibi her an da sana bir fikir gelir.