-
فکر غم را تو مثال ابر دان ** با ترش تو رو ترش کم کن چنان
- Gamı bulut gibi bil de o asık suratlıya pek surat asmaya kalkışma.
-
بوک آن گوهر به دست او بود ** جهد کن تا از تو او راضی رود
- Belki o inci, elindedir, olur ya, Onun için çalış çabala da senden razı olsun.
-
ور نباشد گوهر و نبود غنی ** عادت شیرین خود افزون کنی 3700
- Hattâ böyle olmasa bile bu huyu âdet edinir, o güzelim huyla huylanır, o huyu artırırsın da,
-
جای دیگر سود دارد عادتت ** ناگهان روزی بر آید حاجتت
- Başka yerlerde de böyle hareket edersin ve bir gün birdenbire muhtaç olduğun şeye erişiverirsin.
-
فکرتی کز شادیت مانع شود ** آن به امر و حکمت صانع شود
- Neşene mâni olan düşünce, Tann'nın emriyle, Tanrı'nın hikmetiyle gelir.
-
تو مخوان دو چار دانگش ای جوان ** بوک نجمی باشد و صاحبقران
- Sen ona felâket deme delikanlım. Belki bir yıldızdır, belki kutluluk kıranındadır.
-
تو مگو فرعیست او را اصل گیر ** تا بوی پیوسته بر مقصود چیر
- Sen ona feri deme, asıl tut da onunla daima maksadına eriş,'üstün çık.
-
ور تو آن را فرع گیری و مضر ** چشم تو در اصل باشد منتظر 3705
- Onu fer'i sayar, muzır tutarsan gözün, aslı gözler durur.
-
زهر آمد انتظارش اندر چشش ** دایما در مرگ باشی زان روش
- Halbuki bekleyiş, çeşnide zehirdir âdeta. Bu gidişle daima ölüm halinde kalırsın.
-
اصل دان آن را بگیرش در کنار ** بازره دایم ز مرگ انتظار
- Onu asıl bil, kucakla da bekleyiş ölümünden kurtul.
-
نواختن سلطان ایاز را
- Padişahın, Eyaz'a iltifatı
-
ای ایاز پر نیاز صدقکیش ** صدق تو از بحر و از کوهست بیش
- Ey doğru özlü, daima yalvarıp yakarmada olan Eyaz, doğruluğun, denizden de artıktır, dağdan da!
-
نه به وقت شهوتت باشد عثار ** که رود عقل چو کوهت کاهوار
- Ne istek zamanı bir hataya düşüyorsun, dağ gibi aklın saman gibi uçuyor..
-
نه به وقت خشم و کینه صبرهات ** سست گردد در قرار و در ثبات 3710
- Ne öfke ve kin zamanı sabrın gevşeyip karar ve sebatını terk ediyor!
-
مردی این مردیست نه ریش و ذکر ** ورنه بودی شاه مردان کیر خر
- Erlik budur işte. Yoksa adam, sakalla, aletle adam olmaz, öyle olsaydı eşeğin aleti erlerin padişahı olurdu.
-
حق کرا خواندست در قرآن رجال ** کی بود این جسم را آنجا مجال
- Tanrı, Kur'anda kimlere er dedi? Nerde bu beden, oraya varacak?
-
روح حیوان را چه قدرست ای پدر ** آخر از بازار قصابان گذر
- Babacığım, hayvan ruhunun ne değeri var? Kasapların pazarından geç de gör.
-
صد هزاران سر نهاده بر شکم ** ارزشان از دنبه و از دم کم
- Yüz binlerce baş, gövde üstüne konmuştur. Değerlerini yağdan, kuyruktan kıyas et.
-
روسپی باشد که از جولان کیر ** عقل او موشی شود شهوت چو شیر 3715
- Orospu olur ki aletin dönüp dolaşması yüzünden aklı fareye döner, şehveti aslana.
-
وصیت کردن پدر دختر را کی خود را نگهدار تا حامله نشوی از شوهرت
- Bir babanın, kızına "Kendini koru, kocandan gebe kalma" diye tembihte bulunması
-
خواجهای بودست او را دختری ** زهرهخدی مهرخی سیمینبری
- Zengin bir adam vardı. Bu adamın da zühre yanaklı, ay yüzlü, gümüş bedenli bir kızı vardı.
-
گشت بالغ داد دختر را به شو ** شو نبود اندر کفائت کفو او
- Kız, kendini bildi, babası onu kocaya verdi. Fakat kocası kızın dengi değildi.
-
خربزه چون در رسد شد آبناک ** گر بنشکافی تلف گردد هلاک
- Kavun, karpuz oldu, sulandı mı yarmazsan telef olur gider.
-
چون ضرورت بود دختر را بداد ** او بناکفوی ز تخویف فساد
- Babası da kızın baştan çıkmasından korktu da onun için onu, dengi olmayan birisine verdi.
-
گفت دختر را کزین داماد نو ** خویشتن پرهیز کن حامل مشو 3720
- Kızına dedi ki: Kendini kocandan koru, sakın gebe kalma.
-
کز ضرورت بود عقد این گدا ** این غریباشمار را نبود وفا
- Ne yapayım? Bu yoksula seni vermek zorunda kaldım. Bu adamı garip say, garipte vefa olmaz.
-
ناگهان به جهد کند ترک همه ** بر تو طفل او بماند مظلمه
- Ansızın her şeyi bırakır, kaçıp gider. Çocuğu, başına dert olur kalır.