-
مثقلان خاک بر جا ماندند ** سابقون السابقون در راندند
- Ağır kişiler, toprak gibi yerlerinde kala kaldılar, îleri gidenlerin ileri gidenleriyse yürüyüp ilerlediler.
-
جنگها کرده مظفر آمدند ** باز گشته با غنایم سودمند 3740
- Savaşlar edip üstün gelerek birçok ganimetlerle geri döndüler.
-
ارمغان دادند کای صوفی تو نیز ** او برون انداخت نستد هیچ چیز
- Sen de al diye sofiye de armağan sundular. O, o armağanı attı, hiçbir şey almadı.
-
پس بگفتندش که خشمینی چرا ** گفت من محروم ماندم از غزا
- Neden kızgınsın? dediler. Savaştan mahrum kaldım dedi.
-
زان تلطف هیچ صوفی خوش نشد ** که میان غزو خنجر کش نشد
- Sofi, savaş safında hançer çekip savaşmadığı için bu iltifattan memnun olmadı.
-
پس بگفتندش که آوردیم اسیر ** آن یکی را بهر کشتن تو بگیر
- Bunun üzerine esir getirdik dediler, birini al, öldür.
-
سر ببرش تا تو هم غازی شوی ** اندکی خوش گشت صوفی دلقوی 3745
- Başını kes de gazi ol. Sofi, buna biraz sevindi, yüreklendi.
-
که آب را گر در وضو صد روشنیست ** چونک آن نبود تیمم کردنیست
- Suyla alınan aptestin yüzlerce aydınlığı, nuru, feri vardır ama su olmazsa teyemmüm edilir.
-
برد صوفی آن اسیر بسته را ** در پس خرگه که آرد او غزا
- Sofi, bağlı esiri alıp gaza etmek üzere çadırın arkasına götürdü.
-
دیر ماند آن صوفی آنجا با اسیر ** قوم گفتا دیر ماند آنجا فقیر
- Oraya tutsakla gitti ama biraz gecikti. Neden o yoksul bu kadar gecikti diye meraka düştüler.
-
کافر بسته دو دست او کشتنیست ** بسملش را موجب تاخیر چیست
- İki eli bağlı tutsak. Onu öldürüvermeliydi. Öldürmede neden bu kadar gecikti, sebebi ne? dediler.
-
آمد آن یک در تفحص در پیش ** دید کافر را به بالای ویش 3750
- 3750Birisi, işi anlamak üzere ardından gitti. Bir de ne görsün? Kâfir, sofinin üstüne çıkmamış mı?
-
همچو نر بالای ماده وآن اسیر ** همچو شیری خفته بالای فقیر
- Erkek, dişinin üstüne biner gibi o tutsak da yoksulun üstüne aslan gibi binmiş.
-
دستها بسته همیخایید او ** از سر استیز صوفی را گلو
- Elleri bağlı olduğu halde hiddetle sofinin boynunu ısırmada.
-
گبر میخایید با دندان گلوش ** صوفی افتاده به زیر و رفته هوش
- Dişleriyle boğazını dişlemede. Sofi, kâfirin altına düşmüş, aklı başından gitmiş.
-
دستبسته گبر و همچون گربهای ** خسته کرده حلق او بیحربهای
- Eli bağlı kâfir, bir kedi gibi, elinde mızrak olmadığı halde onu berbadetmiş,
-
نیم کشتش کرده با دندان اسیر ** ریش او پر خون ز حلق آن فقیر 3755
- Dişleriyle onu yarı öldürmüş. Boynundan akan kanla sakalı kıpkırmızı kesilmiş.
-
همچو تو کز دست نفس بسته دست ** همچو آن صوفی شدی بیخویش و پست
- Sen de eli bağlı olan nefsinin elinde tıpkı o sofi gibi alta düşmüş, kendinden geçmişsin.
-
ای شده عاجز ز تلی کیش تو ** صد هزاران کوهها در پیش تو
- Yoldaki bir tepecikten âciz kalmışsın. Halbuki önünde yüz binlerce dağ var.
-
زین قدر خرپشته مردی از شکوه ** چون روی بر عقبههای همچو کوه
- Bu kadarcık bir tepeden korkup ölüye döndün, önünde aşılacak dağ gibi beller var, nasıl gideceksin?
-
غازیان کشتند کافر را بتیغ ** هم در آن ساعت ز حمیت بیدریغ
- Gaziler, hiddete gelip derhal acımadan o kâfiri kılıçlayıp öldürdüler.
-
بر رخ صوفی زدند آب و گلاب ** تا به هوش آید ز بیخویشی و خواب 3760
- Kendine gelsin diye de sofinin yüzüne sular saçtılar, gül sulan serptiler.
-
چون به خویش آمد بدید آن قوم را ** پس بپرسیدند چون بد ماجرا
- Sofi, kendine gelip onları görünce ne oldu yahu? diye sordular.
-
الله الله این چه حالست ای عزیز ** این چنین بیهوش گشتی از چه چیز
- Ey aziz, Tanrı hakkı için bu ne hal? Neden böyle bu derece kendinden geçtin?
-
از اسیر نیمکشت بستهدست ** این چنین بیهوش افتادی و پست
- Yarı ölmüş, elleri bağlı bir tutsaktan neden böyle korktun, aklın başından gitti, bu hale düştün?