Her kan döken şehit olsaydı öldürülen kâfir de kutlu bir şehit sayılırdı.
ای بسا نفس شهید معتمد ** مرده در دنیا چو زنده میرود
Nice şehit olmuş güvenilir kişiler de vardır ki dünyada ölürler, şehit olmuşlardır, fakat diri gibi yürür gezerler.
روح رهزن مرد و تن که تیغ اوست ** هست باقی در کف آن غزوجوست
Yol kesen ruh olmuştur, onun kılıcı olan beden bakidir ve o savaş arayan erin elindedir.
تیغ آن تیغست مرد آن مرد نیست ** لیک این صورت ترا حیران کنیست
Kılıcı, o kılıçtır, fakat, o adam değil. Fakat bu görünüş, seni şaşırtır.
نفس چون مبدل شود این تیغ تن ** باشد اندر دست صنع ذوالمنن
Nefis, değişti mi bu beden kılıcı, ihsan ve lütuflar sahibi Tanrı'nın elindedir.
آن یکی مردیست قوتش جمله درد ** این دگر مردی میانتی همچو گرد 3830
O öyle bir erdir ki gıdasız, tamamiyle dert. öbür erlik ise toz gibi ortası delik bir şeydir!
صفت کردن مرد غماز و نمودن صورت کنیزک مصور در کاغذ و عاشق شدن خلیفهی مصر بر آن صورت و فرستادن خلیفه امیری را با سپاه گران بدر موصل و قتل و ویرانی بسیار کردن بهر این غرض
Bîr adamın, Mısır halifesine kâğıda yapılmış bir cariye resmîni göstermesi, halifenin o resme âşık olarak Musul emîrinin cariyesi olan o kızı alıp getirmek üzere bir beyi Musul'a göndermesi, savaşta bu yüzden birçok adamın ölmesi, birçok yerin yıkılıp gitmesi
مر خلیفهی مصر را غماز گفت ** که شه موصل به حوری گشت جفت
Bir kovucu, Mısır halifesine, Musul padişahının: huri gibi bir cariyesi olduğunu söyleyip dedi ki:
یک کنیزک دارد او اندر کنار ** که به عالم نیست مانندش نگار
Onun bir cariyesi var ki âlemde onun gibi güzel yok.
در بیان ناید که حسنش بیحدست ** نقش او اینست که اندر کاغذست
Güzelliğinin haddi yok, söze sığmaz, anlatılmaz ki. işte resmi, şu kâğıtta, bir bak!
نقش در کاغذ چو دید آن کیقباد ** خیره گشت و جام از دستش فتاد
O ulu halife, kâğıttaki resmi görünce hayran oldu, elindeki kadeh düştü.
پهلوانی را فرستاد آن زمان ** سوی موصل با سپاه بس گران 3835
Derhal Musul'a büyük bir orduyla bir er gönderdi.
که اگر ندهد به تو آن ماه را ** برکن از بن آن در و درگاه را
Eğer o ay parçasını sana teslim etmezse orasını tamamiyle yak yık.
ور دهد ترکش کن و مه را بیار ** تا کشم من بر زمین مه در کنار
Verirse bir şey yapma, bırak, yalnız o ay parçasını getir de yeryüzündeyken ayı kucaklayayım dedi.
پهلوان شد سوی موصل با حشم ** با هزاران رستم و طبل و علم
Er, binlerce Rüstem'le, davul ve bayraklarla yola düştü, Musul'a yollandı.
چون ملخها بیعدد بر گرد کشت ** قاصد اهلاک اهل شهر گشت
Sayısız asker, şehri mahvetmek üzere tarlama çevresine üşüşen çekirgeler gibi oraya üşüştüler.
هر نواحی منجنیقی از نبرد ** همچو کوه قاف او بر کار کرد 3840
Savaş için her yana Kafdağı gibi mancınıklar kurdurdu.
زخم تیر و سنگهای منجنیق ** تیغها در گرد چون برق از بریق
Oklar yağmur gibi yağmada, mancınıklarla atılan taşlar gök gürler gibi gürlemeye, kılıçlar şimşek gibi çakmaya başlamıştı.
هفتهای کرد این چنین خونریز گرم ** برج سنگین سست شد چون موم نرم
Savaş, tam bir hafta sürdü, kanlar döküldü. Taştan yapılma kale mum gibi eridi, yerle yeksan oldu.
شاه موصل دید پیگار مهول ** پس فرستاد از درون پیشش رسول
Musul padişahı, bu korkunç savaşı görünce içeriden bir elçi göndererek,
که چه میخواهی ز خون مؤمنان ** کشته میگردند زین حرب گران
Müslümanların kanını dökmekten maksadın ne? Bu şiddetli savaşta ölüp gidiyorlar. Meramın nedir?
گر مرادت ملک شهر موصلست ** بیچنین خونریز اینت حاصلست 3845
Maksadın, Musul şehrini almaksa böyle kan dökmeden de olur bu iş.
من روم بیرون شهر اینک در آ ** تا نگیرد خون مظلومان ترا
Ben şehirden çıkayım gel, sen gir. Tek mazlumların kanı, seni tutmasın.