-
گفت درویشی به درویشی که تو ** چون بدیدی حضرت حق را بگو 420
- Bir derviş bir dervişe “Allah’yı nasıl gördün, söyle” dedi.
-
گفت بیچون دیدم اما بهر قال ** بازگویم مختصر آن را مثال
- Derviş dedi: Neliksiz, niteliksiz gördüm. Fakat söze getirebilmek için onu kısa bir örnekle anlatayım.
-
دیدمش سوی چپ او آذری ** سوی دست راست جوی کوثری
- Gördüm ki sol yanında bir ateş, sağ yanında da bir kevser ırmağı vardı.
-
سوی چپش بس جهانسوز آتشی ** سوی دست راستش جوی خوشی
- Solunda cihanı yakıp yandıran müthiş bir ateş, sağında güzelim bir ırmak.
-
سوی آن آتش گروهی برده دست ** بهر آن کوثر گروهی شاد و مست
- Bir kısım halk o ateşe el atmış, bir kısım halkta o kevsere ulaşacağından neşeli ve sarhoş.
-
لیک لعب بازگونه بود سخت ** پیش پای هر شقی و نیکبخت 425
- Fakat bu, her kötü kişiyle her bahtı yaver olanı şaşırtacak pek aykırı ve acayip bir oyundu.
-
هر که در آتش همی رفت و شرر ** از میان آب بر میکرد سر
- Kim o ateşe, kıvılcıma atılıyorsa öbür yandaki sudan baş çıkarıyordu.
-
هر که سوی آب میرفت از میان ** او در آتش یافت میشد در زمان
- Kim suya atılıyorsa derhal kendisini ateş içinde buluyordu.
-
هر که سوی راست شد و آب زلال ** سر ز آتش بر زد از سوی شمال
- Kim sağ yana gidiyor, o güzelim suya dalıyorsa sol taraftaki ateş içinden baş göstermedeydi.
-
وانک شد سوی شمال آتشین ** سر برون میکرد از سوی یمین
- Sol yandaki ateşe dalansa sağ yandan çıkmaktaydı.
-
کم کسی بر سر این مضمر زدی ** لاجرم کم کس در آن آتش شدی 430
- Bunun sırrını pek az kişi anlıyor, hasılı o ateşe pek az kişi atlıyordu.
-
جز کسی که بر سرش اقبال ریخت ** کو رها کرد آب و در آتش گریخت
- Ancak başına devlet saçısı saçılan, suyu bırakıp ateşe kaçıyordu.
-
کرده ذوق نقد را معبود خلق ** لاجرم زین لعب مغبون بود خلق
- Halk eldeki hazır zevki mabut edinmiştir. Hulâsa halk, bu oyunu kaybetmiş, bu oyunda zarar girmiştir.
-
جوقجوق وصف صف از حرص و شتاب ** محترز ز آتش گریزان سوی آب
- Bölük, bölük saf, saf hırslarına uyanlar, ateşten çekinmede, suya kaçmada.
-
لاجرم ز آتش برآوردند سر ** اعتبارالاعتبار ای بیخبر
- Fakat suya dalan, ateşten baş göstermede. Ey hakikatten haberi olmayan, ibret al, ibret!
-
بانگ میزد آتش ای گیجان گول ** من نیم آتش منم چشمهی قبول 435
- Ateş, ey bön ahmaklar, ben ateş değilim, makbul bir kaynağım.
-
چشمبندی کردهاند ای بینظر ** در من آی و هیچ مگریز از شرر
- A gözsüzler sizin gözünüzü bağlamışlar. Bana gelin, kıvılcımlarımdan kaçmayın.
-
ای خلیل اینجا شرار و دود نیست ** جز که سحر و خدعهی نمرود نیست
- Ey Halil burada ne kıvılcım vardır, ne duman. Bu görünen şey, ancak Nemrud’un büyüsü, hilesi demekteydi.
-
چون خلیل حق اگر فرزانهای ** آتش آب تست و تو پروانهای
- Sen de Halil gibi akıllıysan ateş senin soyundur, sen bir pervanesin.
-
جان پروانه همیدارد ندا ** کای دریغا صد هزارم پر بدی
- Pervanenin canı keşke binlerce kanadım olsaydı da,
-
تا همی سوزید ز آتش بیامان ** کوری چشم و دل نامحرمان 440
- Mahrem olmayanların körlüklerine rağmen amansız bir surette ateşlere yansaydı.
-
بر من آرد رحم جاهل از خری ** من برو رحم آرم از بینشوری
- Bilgisiz kişi, eşekliğinden bana acır, bense bilgi ve görgü sahibi olduğumdan ona acırım diye bağırıp durur.
-
خاصه این آتش که جان آبهاست ** کار پروانه به عکس کار ماست
- Hele şu suların bile canı olan ateş yok mu? Pervanenin işi bizim işimizin aksi.
-
او ببینند نور و در ناری رود ** دل ببیند نار و در نوری شود
- O nur görür ateşe atılır, gönül de ateş görür, nura dalar.
-
این چنین لعب آمد از رب جلیل ** تا ببینی کیست از آل خلیل
- Ulu Allah’nın, Halil evladı kimdir, göresin diye böyle oyunları vardır.