-
از تقاضای تو میگردد سرم ** ای ببرده من به پیش آن کرم 4215
- Ey keremine kurban olduğum Tanrı, başım, senin havanla dönmede.
-
رغبت ما از تقاضای توست ** جذبهی حقست هر جا رهروست
- Sana rağbetimiz, senin dileğinle oluyor. Nerde bir yol yürüyen varsa onu Tanrı cezbesi çekmektedir.
-
خاک بیبادی به بالا بر جهد ** کشتی بیبحر پا در ره نهد
- Hiç yel olmadan toprak havaya kalkar mı? Hiç deniz olmadan bir gemi, denize ayak atabilir mi?
-
پیش آب زندگانی کس نمرد ** پیش آبت آب حیوانست درد
- Abıhayat önünde kimse ölmez.. Halbuki abıhayat, senin suyunun yanında bir tortudan ibarettir.
-
آب حیوان قبلهی جان دوستان ** ز آب باشد سبز و خندان بوستان
- Abıhayat, can kıblesidir. Dostlar, bağlar, bahçeler, suyla yeşerir, güler.
-
مرگ آشامان ز عشقش زندهاند ** دل ز جان و آب جان بر کندهاند 4220
- Ölümü içenler, onun aşkiyle dirildiler; gönüllerini candan da çekmişlerdir, abıhayattan da.
-
آب عشق تو چو ما را دست داد ** آب حیوان شد به پیش ما کساد
- Aşkının suyu mademki bize el verdi, abıhayatını bizce hiçbir değeri yok artık
-
ز آب حیوان هست هر جان را نوی ** لیک آب آب حیوانی توی
- Her can, abıhayattan diridir. Fakat abıhayatın suyu da sensin.
-
هر دمی مرگی و حشری دادیم ** تا بدیدم دست برد آن کرم
- Her an bana bir ölüm, bir haşir verdin de o keremin neler yaptığını gördüm.
-
همچو خفتن گشت این مردن مرا ** ز اعتماد بعث کردن ای خدا
- Senin yeniden dirilteceğine güvenim var; o yüzden bu ölüm, bana uyku gibi görünmede ey Tanrı.
-
هفت دریا هر دم ار گردد سراب ** گوش گیری آوریش ای آب آب 4225
- Her an yedi denize de serap olsa ey suyun suyu, sen onu kulağından tutar, getirirsin.
-
عقل لرزان از اجل وان عشق شوخ ** سنگ کی ترسد ز باران چون کلوخ
- Akıl, ecelden titrer durur, halbuki aşk, neşe içindedir. Taş, toprak parçası gibi yağmurdan korkar mı hiç?
-
از صحاف مثنوی این پنجمست ** بر بروج چرخ جان چون انجمست
- Bu cilt, Mesnevi'nin beşinci cildidir. Can göğünün burçlarındaki yıldızlara benzer.
-
ره نیابد از ستاره هر حواس ** جز که کشتیبان استارهشناس
- Yıldızları tanıyan gemiciden başkasının duyguları, yıldızla yol bulamaz.
-
جز نظاره نیست قسم دیگران ** از سعودش غافلند و از قران
- Başkaları, yıldızları ancak seyrederler, ne kutlularından haberleri vardır, ne kırandan.
-
آشنایی گیر شبها تا به روز ** با چنین استارهای دیوسوز 4230
- Geceleri tâ sabahlara kadar böyle şeytanları yakıp yandıran yıldızlarla aşinalık et.
-
هر یکی در دفع دیو بدگمان ** هست نفطانداز قلعهی آسمان
- Her biri, kötü zanna kapılmış Şeytanı defetmek için gök kalesinden âdeta neft atmaktadır.
-
اختر ار با دیو همچون عقربست ** مشتری را او ولی الاقربست
- Yıldızlar, Şeytana akrep gibidirler, fakat müşteriye en yakın bir dosttur onlar.
-
قوس اگر از تیر دوزد دیو را ** دلو پر آبست زرع و میو را
- Yay, okla Şeytanı oklar, bir yere mıhlarsa ekinleri, meyvaları sulamak için kova, suyla dolu.
-
حوت اگرچه کشتی غی بشکند ** دوست را چون ثور کشتی میکند
- Balık, gerçi azgınlık gemisini kırarsa da dost için öküz gibi ekin eker.
-
شمس اگر شب را بدرد چون اسد ** لعل را زو خلعت اطلس رسد 4235
- Güneş, geceyi aslan gibi paralarsa da lâal, onun yüzünden atlas elbiselere nail olur.
-
هر وجودی کز عدم بنمود سر ** بر یکی زهرست و بر دیگر شکر
- Yokluktan başgösteren her varlık, birine zehirdir, öbürüne şeker.
-
دوست شو وز خوی ناخوش شو بری ** تا ز خمرهی زهر هم شکر خوری
- Dost ol, kendi kötü huyundan ayrıl da zehir küpünden bile şeker ye!
-
زان نشد فاروق را زهری گزند ** که بد آن تریاق فاروقیش قند
- Faruki tiryak, ona şeker kesilmişti de onun için zehir, Faruk'a bir zarar vermedi.