تا جلا باشد مر آن آیینه را ** که صفا آید ز طاعت سینه را
Bu suretle de o aynanın cilalanması, ibadetle gönlün arınması mümkün olur.
لیک گر آیینه از بن فاسدست ** صیقل او را دیر باز آرد به دست
Fakat ayna aslından bozuksa onu cilalamak güçtür, zor cilalanır.
وان گزین آیینه که خوش مغرس است ** اندکی صیقل گری آن را بس است
Cilalanabilecek seçilmiş aynaysa az bir cila ile parlar, azıcık bir cila ona kafidir.
تفاوت عقول در اصل فطرت خلاف معتزله کی ایشان گویند در اصل عقول جز وی برابرند این افزونی و تفاوت از تعلم است و ریاضت و تجربه
Mutezile, akıllar esasen birdir, buçukluk azlık, bilgiden, uğraşmadan ve sınamadan meydana gelir derler. Onların hilafına olarak akılların, yaradılışta birbirine uygun olmaması
این تفاوت عقلها را نیک دان ** در مراتب از زمین تا آسمان
Akıllardaki bu aykırılık, bil ki mertebe bakımından yerden göğe kadardır.
هست عقلی همچو قرص آفتاب ** هست عقلی کمتر از زهره و شهاب 460
Akıl vardır güneş gibi. Akıl vardır, zuhre yıldızından da aşağıdır, yıldız akmasından da.
هست عقلی چون چراغی سرخوشی ** هست عقلی چون ستارهی آتشی
Akıl vardır, bir sarhoş mumu gibi, akıl vardır, bir ateş kıvılcımı gibi.
زانک ابر از پیش آن چون وا جهد ** نور یزدانبین خردها بر دهد
O güneş gibi aklın önünden bulut kalktı mı Allah’nın nurunu gören akıllar faydalanırlar.
عقل جزوی عقل را بدنام کرد ** کام دنیا مرد را بیکام کرد
Aklı cüzi aklın adını kötüye çıkarmıştır. Dünya muradı insanı muratsız bir hale getirmiştir.
آن ز صیدی حسن صیادی بدید ** وین ز صیادی غم صیدی کشید
O, bir avdan avcının güzelliğini görmüştür. Bu avcılığa düşmüş, bu yüzden bir avın derdine uğramıştır.
آن ز خدمت ناز مخدومی بیافت ** وآن ز مخدومی ز راه عز بتافت 465
O, hizmetle hizmet edilme nazına erişmiştir; bu, kendisine hizmet edilmeyi dilemiş, yüce yolundan geri dönmüştür.
آن ز فرعونی اسیر آب شد ** وز اسیری سبط صد سهراب شد
O Firavunlukta suya tutsak olmuş, İsrailoğlu, tutsaklık yüzünden yüzlerce Suhrab kuvvetini elde etmiştir.
لعب معکوسست و فرزینبند سخت ** حیله کم کن کار اقبالست و بخت
Bu aykırı bir oyundur, yaman bir ferzin-benttir. Hileye az başvur, devlet ve baht işidir bu.
بر حیال و حیله کم تن تار را ** که غنی ره کم دهد مکار را
Hayal ve hileyi az doku. Çünkü, gani Allah hileciye az yol gösterir.
مکر کن در راه نیکو خدمتی ** تا نبوت یابی اندر امتی
Hile edeceksen iyi hizmet etme yolunda hile et de bir ümmet içinde peygamberlik elde edesin.
مکر کن تا وا رهی از مکر خود ** مکر کن تا فرد گردی از جسد 470
Hile et de kendi hilenden kurtul. Hile et de bedenden ayrıl tek kal!
مکر کن تا کمترین بنده شوی ** در کمی رفتی خداونده شوی
Hile et de en aşağı bir kul ol. Aşağılıkla yürü de efendi kesil.
روبهی و خدمت ای گرگ کهن ** هیچ بر قصد خداوندی مکن
Ey koca kurt, tilkiliğe kalkışma, hile ve hizmetle efendilik etmeyi umma.
لیک چون پروانه در آتش بتاز ** کیسهای زان بر مدوز و پاک باز
Fakat pervane gibi ateşe atıl, o ateşi kesene doldurup ağzını büzme, her şeyden kurtul.
زور را بگذار و زاری را بگیر ** رحم سوی زاری آید ای فقیر
Gücü kuvveti bırak, ağlamaya giriş. A yoksul, ağlayışa acınır.
حکایت آن اعرابی کی سگ او از گرسنگی میمرد و انبان او پر نان و بر سگ نوحه میکرد و شعر میگفت و میگریست و سر و رو میزد و دریغش میآمد لقمهای از انبان به سگ دادن
Köpeği açlıktan ölen ve dağarcığı ekmekle dolu olduğu halde köpeğine bir lokma bile vermeyip de ölümüne ağlıyan, şiirler söyliyen, başına yüzüne vuran Arap
آن سگی میمرد و گریان آن عرب ** اشک میبارید و میگفت ای کرب
Arab’ın birinin köpeği ölmek üzereydi. Arap yağmur gibi gözyaşı dökmede, başıma ne dertler geldi demedeydi.
سایلی بگذشت و گفت این گریه چیست ** نوحه و زاری تو از بهر کیست
Bir dilenci geçiyordu. Dedi ki: Niye ağlıyorsun? Kimin için feryat ve figan ediyorsun?
گفت در ملکم سگی بد نیکخو ** نک همیمیرد میان راه او
Arap bir köpeğim vardı dedi, pek iyi huyluydu. İşte şuracıkta yol üstünde ölüyor.
روز صیادم بد و شب پاسبان ** تیزچشم و صیدگیر و دزدران 480
Gündüz avcımdı, gece bekçim. Gözü pekti, avı hemen yakalardı. Hırsızı derhal kovardı.