-
در عجب درماند کین لغزش ز چیست ** من نپندارم که این حالت تهیست
- Bu duraklama, sürçme, bu ayak titremesi de ne? Bu işin boş olmasına imkan yok diye hayrette kaldı.
-
تا بیامد آیت و آگاه کرد ** کان ز چشم بد رسیدت وز نبرد
- Nihayet ayet geldi de, o hal sana kötü gözden erişti diye hikmetini bildirdi.
-
گر بدی غیر تو در دم لا شدی ** صید چشم و سخرهی افنا شدی
- Allah eğer senden başka biri olsaydı derhal yok olur, o nazara avlanır erir giderdi.
-
لیک آمد عصمتی دامنکشان ** وین که لغزیدی بد از بهر نشان
- Fakat benim korumam, eteğini çemreyip geldi de kurtuldun, yalnız bu titreyişin, bu sürçmen, bu sırrı sana bildirmek içindi dedi.
-
عبرتی گیر اندر آن که کن نگاه ** برگ خود عرضه مکن ای کم ز کاه 505
- İbret al da o dağ gibi olan Peygambere bak... Ondan sonra a saman çöpünden aşağı olan adam, hünerini malını arz etme!
-
تفسیر و ان یکاد الذین کفروا لیزلقونک بابصارهم الایه
- ”Az kaldı kafirler, gözleriyle seni yere düşüreceklerdi” ayetinin tefsiri
-
یا رسولالله در آن نادی کسان ** میزنند از چشم بد بر کرکسان
- Ey Allah peygamberi, o mecliste öyle adamlar vardır ki herkesin kuşlarına bile nazar değdirir, onları bile öldürürler.
-
از نظرشان کلهی شیر عرین ** وا شکافد تا کند آن شیر انین
- Nazarlarından kükreyen aslanın bile kellesi yarılır, inlemeye başlar.
-
بر شتر چشم افکند همچون حمام ** وانگهان بفرستد اندر پی غلام
- Güçlü deveye nazarı ile ölüm değdirir, sonra arkasından köleyi,
-
که برو از پیه این اشتر بخر ** بیند اشتر را سقط او راه بر
- Yürü bu devenin yağından satın al diye yollar. Köle deveyi sakatlanmış görür.
-
سر بریده از مرض آن اشتری ** کو بتگ با اسب میکردی مری 510
- Atla beraber koşan o deve sakatlanmış başı kesilmiştir.
-
کز حسد وز چشم بد بیهیچ شک ** سیر و گردش را بگرداند فلک
- Şüphe yok ki hasetle, kötü gözle feleğin dönüşünü, yürüyüşünü bile başka bir tarzda döndürürler.
-
آب پنهانست و دولاب آشکار ** لیک در گردش بود آب اصل کار
- Su gizlidir, fakat dolap meydanda. Fakat su esasen dönüp yürümededir.
-
چشم نیکو شد دوای چشم بد ** چشم بد را لا کند زیر لگد
- Kötü gözün ilacı iyi gözdür. İyi göz, kötü gözü ayağının altına alır, yok eder.
-
سبق رحمتراست و او از رحمتست ** چشم بد محصول قهر و لعنتست
- İlerisi gidiş, rahmetin sıfatıdır, iyi göz de rahmettendir. Halbuki kötü göz, kahır ve lanetten meydana gelmedir.
-
رحمتش بر نقمتش غالب شود ** چیره زین شد هر نبی بر ضد خود 515
- Allah’nın rahmeti gazabından üstündür. Bunun içindir ki her peygamber, kendi zıddına üst olmuş onu mat etmiştir.
-
کو نتیجهی رحمتست و ضد او ** از نتیجهی قهر بود آن زشترو
- Çünkü, peygamber rahmetin neticesidir. Zıddı ise kötü yüzlüdür, kahır neticesidir.
-
حرص بط یکتاست این پنجاه تاست ** حرص شهوت مار و منصب اژدهاست
- Kazın hırsı birdir. Bunun hırsıysa tam elli kat fazladır. Şehvet hırsı yılandır, mevki hırsı ejderha.
-
حرص بط از شهوت حلقست و فرج ** در ریاست بیست چندانست درج
- Kaz hırsı, boğaz ve cima şehvetinden meydana gelir. Fakat baş olma hırsında bu şehvetlerin tam yirmi tanesi toplanmıştır.
-
از الوهیت زند در جاه لاف ** طامع شرکت کجا باشد معاف
- Mevki sahibi, mevkii yüzünden Allahlıktan dem vurur. Allah ile ortak olmayı tamah eder, nasıl af edilebilir?
-
زلت آدم ز اشکم بود و باه ** وآن ابلیس از تکبر بود و جاه 520
- Adem’in işlediği küçücük kusur karın ve cima yüzünden oldu. Fakat iblisin suçu ululuktan ve mevki yüzündendi.
-
لاجرم او زود استغفار کرد ** وآن لعین از توبه استکبار کرد
- Hasılı Adem çabucak tövbe etti, halbuki o melun, tövbe etmeye tenezzül etmedi.
-
حرص حلق و فرج هم خود بدرگیست ** لیک منصب نیست آن اشکستگیست
- Boğaz ve cima hırsı da kötüdür. Fakat mevki hırsı olmadıkça yine de sınıklıdır.
-
بیخ و شاخ این ریاست را اگر ** باز گویم دفتری باید دگر
- Bu mevki hırsının kökünü dalını söylemeye kalkışırsam bir başka cilt lazımdır.
-
اسپ سرکش را عرب شیطانش خواند ** نی ستوری را که در مرعی بماند
- Arap serkeş ata Şeytan dedi, yazıda yayılan ata değil.
-
شیطنت گردن کشی بد در لغت ** مستحق لعنت آمد این صفت 525
- Şeytanlık lügatta baş çekmedir. Bu sıfat lanete layıktır.