English    Türkçe    فارسی   

5
510-534

  • سر بریده از مرض آن اشتری  ** کو بتگ با اسب می‌کردی مری  510
  • Atla beraber koşan o deve sakatlanmış başı kesilmiştir.
  • کز حسد وز چشم بد بی‌هیچ شک  ** سیر و گردش را بگرداند فلک 
  • Şüphe yok ki hasetle, kötü gözle feleğin dönüşünü, yürüyüşünü bile başka bir tarzda döndürürler.
  • آب پنهانست و دولاب آشکار  ** لیک در گردش بود آب اصل کار 
  • Su gizlidir, fakat dolap meydanda. Fakat su esasen dönüp yürümededir.
  • چشم نیکو شد دوای چشم بد  ** چشم بد را لا کند زیر لگد 
  • Kötü gözün ilacı iyi gözdür. İyi göz, kötü gözü ayağının altına alır, yok eder.
  • سبق رحمت‌راست و او از رحمتست  ** چشم بد محصول قهر و لعنتست 
  • İlerisi gidiş, rahmetin sıfatıdır, iyi göz de rahmettendir. Halbuki kötü göz, kahır ve lanetten meydana gelmedir.
  • رحمتش بر نقمتش غالب شود  ** چیره زین شد هر نبی بر ضد خود  515
  • Allah’nın rahmeti gazabından üstündür. Bunun içindir ki her peygamber, kendi zıddına üst olmuş onu mat etmiştir.
  • کو نتیجه‌ی رحمتست و ضد او  ** از نتیجه‌ی قهر بود آن زشت‌رو 
  • Çünkü, peygamber rahmetin neticesidir. Zıddı ise kötü yüzlüdür, kahır neticesidir.
  • حرص بط یکتاست این پنجاه تاست  ** حرص شهوت مار و منصب اژدهاست 
  • Kazın hırsı birdir. Bunun hırsıysa tam elli kat fazladır. Şehvet hırsı yılandır, mevki hırsı ejderha.
  • حرص بط از شهوت حلقست و فرج  ** در ریاست بیست چندانست درج 
  • Kaz hırsı, boğaz ve cima şehvetinden meydana gelir. Fakat baş olma hırsında bu şehvetlerin tam yirmi tanesi toplanmıştır.
  • از الوهیت زند در جاه لاف  ** طامع شرکت کجا باشد معاف 
  • Mevki sahibi, mevkii yüzünden Allahlıktan dem vurur. Allah ile ortak olmayı tamah eder, nasıl af edilebilir?
  • زلت آدم ز اشکم بود و باه  ** وآن ابلیس از تکبر بود و جاه  520
  • Adem’in işlediği küçücük kusur karın ve cima yüzünden oldu. Fakat iblisin suçu ululuktan ve mevki yüzündendi.
  • لاجرم او زود استغفار کرد  ** وآن لعین از توبه استکبار کرد 
  • Hasılı Adem çabucak tövbe etti, halbuki o melun, tövbe etmeye tenezzül etmedi.
  • حرص حلق و فرج هم خود بدرگیست  ** لیک منصب نیست آن اشکستگیست 
  • Boğaz ve cima hırsı da kötüdür. Fakat mevki hırsı olmadıkça yine de sınıklıdır.
  • بیخ و شاخ این ریاست را اگر  ** باز گویم دفتری باید دگر 
  • Bu mevki hırsının kökünü dalını söylemeye kalkışırsam bir başka cilt lazımdır.
  • اسپ سرکش را عرب شیطانش خواند  ** نی ستوری را که در مرعی بماند 
  • Arap serkeş ata Şeytan dedi, yazıda yayılan ata değil.
  • شیطنت گردن کشی بد در لغت  ** مستحق لعنت آمد این صفت  525
  • Şeytanlık lügatta baş çekmedir. Bu sıfat lanete layıktır.
  • این جهان محدود و آن خود بی حدست ** نقش و صورت پیش آن معنی سدست
  • Bir sofranın çevresine yüz tane adam oturur, yer. Fakat baş olmak isteyen iki adam dünyaya sığamaz.
  • آن نخواهد کین بود بر پشت خاک  ** تا ملک بکشد پدر را ز اشتراک 
  • O, dünya yüzünde bunun bulunmasını istemez. Hatta padişah padişahlığıma ortak olur diye babasını bile öldürür.
  • آن شنیدستی که الملک عقیم  ** قطع خویشی کرد ملکت‌جو ز بیم 
  • Duymuşsundur ya saltanat kısırdır derler. Padişahlık davasında olan, korkusundan akrabalığı filan hep keser, hepsinden vazgeçer.
  • که عقیمست و ورا فرزند نیست  ** هم‌چو آتش با کسش پیوند نیست 
  • Çünkü, saltanat kısırdır, onun oğlu yoktur. Ateş gibi kimseyle dostluğu olamaz.
  • هر چه یابد او بسوزد بر درد  ** چون نیابد هیچ خود را می‌خورد  530
  • Kimi bulursa yakar, yırtar. Kimseyi bulamazsa kendi kendisini yer.
  • هیچ شو وا ره تو از دندان او  ** رحم کم جو از دل سندان او 
  • Hiç ol da onun dişinden kurtul. O katı yürekliden merhameti az um!
  • چونک گشتی هیچ از سندان مترس  ** هر صباح از فقر مطلق گیر درس 
  • Hiç oldun mu o katı yürekliden korkma. Her sabah mutlak yokluktan ders al.
  • هست الوهیت ردای ذوالجلال  ** هر که در پوشد برو گردد وبال 
  • Ululuk, ululuk ıssı Allah’nın elbisesidir. Kim onu giymeye kalkışırsa vebale girer.
  • تاج از آن اوست آن ما کمر  ** وای او کز حد خود دارد گذر 
  • Taç onundur, kemer bizim. Vay haddini aşana!