آنچنان رویی که چون شمس ضحاست ** آنچنان رخ را خراشیدن خطاست
Kuşluk güneşine benzeyen o güzelim yüzü yırtmak, yanlış bir iştir.
زخم ناخن بر چنان رخ کافریست ** که رخ مه در فراق او گریست 555
Böyle bir yüzü tırnakla yaralamak kafirliktir. Ay bile onun ayrılığı ile ağlamada.
یا نمیبینی تو روی خویش را ** ترک کن خوی لجاج اندیش را
Yoksa yüzünü görmüyor musun? Bırak bu inatçılığı, bırak bu düşünceyi!
در بیان آنک صفا و سادگی نفس مطمنه از فکرتها مشوش شود چنانک بر روی آینه چیزی نویسی یا نقش کنی اگر چه پاک کنی داغی بماند و نقصانی
Nefsi mutmainne’nin saflığı ve temizliği, düşüncelerle bulanır. Nitekim aynanın yüzüne bir şey yazar, yahut bir şekil yaparsın, sonra temizlesen de yine bir iz, bir noksan kalır.
روی نفس مطمنه در جسد ** زخم ناخنهای فکرت میکشد
Bedende Nefsi Mutmainne’nin yüzünü düşünce tırnakları yaralar.
فکرت بد ناخن پر زهر دان ** میخراشد در تعمق روی جان
Kötü düşünceyi zehirli tırnak bil. Bu tırnak, derinleştikçe can yüzünü tırmalar.
تا گشاید عقدهی اشکال را ** در حدث کردست زرین بیل را
Müşkül düğümleri açmak ister; fakat bu, adeta altın bir kaba aptes bozmaya benzer.
عقده را بگشاده گیر ای منتهی ** عقدهی سختست بر کیسهی تهی 560
Ey işin sonuna varan düğümü çözülmüş say. Bu düğüm, boş keseye vurulmuş kuvvetli ve çözülmez bir düğümdür.