چون ندیدم زور و فرهنگ و صلاح ** خصم دیدم زود بشکستم سلاح
Kuvvetim kudretim yok, iyiliğe de meyledemiyorum. Bunu gördüm, düşmanımı da gördüm, derhal silahımı kırdım.
تا نگردد تیغ من او را کمال ** تا نگردد خنجرم بر من وبال
Bu suretle de onun bana üstün olmamasına, hançerimin kendime vebal olmamasına gayret etmiş oldum.
میگریزم تا رگم جنبان بود ** کی فرار از خویشتن آسان بود
Damarım oynadıkça kaçıyorum, çünkü adamın kendisinden kaçması kolaydır.
آنک از غیری بود او را فرار ** چون ازو ببرید گیرد او قرار
Başkasından kaçan, ondan kurtulunca karar eder.
من که خصمم هم منم اندر گریز ** تا ابد کار من آمد خیزخیز 670
Halbuki benim düşmanım da benim, benden kaçan da ben. Şu halde işim kıyamete kadar boyuna kaçmaktır.
نه به هندست آمن و نه در ختن ** آنک خصم اوست سایهی خویشتن
Adama kendi gölgesi düşman olursa ne Hint’te emin olur, ne Huten’de.
در صفت آن بیخودان کی از شر خود و هنر خود آمن شدهاند کی فانیاند در بقای حق همچون ستارگان کی فانیاند روز در آفتاب و فانی را خوف آفت و خطر نباشد
Gündüzün güneşte yok olan yıldızlar gibi Allah varlığında yok olup kendisinden geçenler, hüner ve sanatlariyle şerlerinden emin olmuşlardır. Yok olana tehlike olamaz.
چون فناش از فقر پیرایه شود ** او محمدوار بیسایه شود
Bir adam yokluğa erişir, kendisine yokluğu ziynet edinirse, o adamın, Muhammet gibi gölgesi olmaz.
فقر فخری را فنا پیرایه شد ** چون زبانهی شمع او بیسایه شد
“Yokluk benim iftiharımdır” sırrına ziynet yokluktur. Bu çeşit adam, mumun alevi gibi gölgesizdir.
شمع جمله شد زبانه پا و سر ** سایه را نبود بگرد او گذر
Mum, baştan aşağı alevden ibarettir. Gölge onun çevresine uğrayamaz.
موم از خویش و ز سایه در گریخت ** در شعاع از بهر او کی شمع ریخت 675
Mum kendisinden de kaçtı, gölgeden de. Mumu dökenin isteğine uydu,ışığına sığındı.
گفت او بهر فنایت ریختم ** گفت من هم در فنا بگریختم
Mumu döken muma der ki: Seni yok olmak için döktüm. O da, ben yokluğa kaçtım diye cevap verir.
این شعاع باقی آمد مفترض ** نه شعاع شمع فانی عرض
Bu var olan ışık, lazım bir ışıktır, geçici ve arızi ışık gibi değil.
شمع چون در نار شد کلی فنا ** نه اثر بینی ز شمع و نه ضیا
Mum ateşte tamamı ile yok oldu mu artık ondan ne bir eser görürsün ne bir ışık!
هست اندر دفع ظلمت آشکار ** آتش صورت به مومی پایدار
Suret ateşi karanlığı gidermek için mum suretinde durur.
برخلاف موم شمع جسم کان ** تا شود کم گردد افزون نور جان 680
Beden mumu şu görünen mumun aksinedir; yok oldukça can nuru artar.
این شعاع باقی و آن فانیست ** شمع جان را شعلهی ربانیست
Bu ebedi ışıktır, mumsa geçici. Can mumunun alevi, Allah’ya aittir.
این زبانهی آتشی چون نور بود ** سایهی فانی شدن زو دور بود
Ateşten meydana gelen şu ateş, nur olduğundan geçici gölge, ondan uzaklaşmıştır.
ابر را سایه بیفتد در زمین ** ماه را سایه نباشد همنشین
Bulutun gölgesi yere düşer. Fakat gölge, ayla düşüp kalkmaz.
بیخودی بیابریست ای نیکخواه ** باشی اندر بیخودی چون قرص ماه
A bahtı yaver kişi, kendinden geçmek, bulutsuz bir jale gelmektir. Kendinden geçtin mi değirmi aya benzersin.
باز چون ابری بیاید رانده ** رفت نور از مه خیالی مانده 685
Fakat rüzgâr bir bulutu sürüp getirdi mi o vakit Ay'ın nûru gider ve ancak bir hayal kalır. (TM)
از حجاب ابر نورش شد ضعیف ** کم ز ماه نو شد آن بدر شریف
Bulut ardında kalmasından o Ay'ın nûru zayıflar, tam ay halinde iken yeni hilâlden daha zayıf olur. (TM)
مه خیالی مینماید ز ابر و گرد ** ابر تن ما را خیالاندیش کرد
Bulut ve toz yüzünden ay, bir hayal gibi görünür. İşte beden bulutu da bizi hayal düşüncesine sürer.
لطف مه بنگر که این هم لطف اوست ** که بگفت او ابرها ما را عدوست
Ayın lutfuna bak ki bu da onun lutfudur, çünkü bize, bulutlar düşmanımızdır demiştir.
مه فراغت دارد از ابر و غبار ** بر فراز چرخ دارد مه مدار
Ay, ne buluta aldırış eder, ne toza. O, göğün yücesindedir.
ابر ما را شد عدو و خصم جان ** که کند مه را ز چشم ما نهان 690
Bulut bizim canımıza düşmandır. Bulut bizim gözümüzden ayı gizler.