-
تو بخشم شه زنی آن تیغ را ** ورنه بر اخوان چه خشم آید ترا
- Her askerin bedeni padişahla doludur. Padişahın mevki ve rütbesine düşman olanlara bu yüzden kılıç vururlar.
-
بر برادر بیگناهی میزنی ** عکس خشم شاه گرز دهمنی 70
- Sen padişahın kızgınlığı ile kılıç sallarsın, yoksa kardeşlere niye kızasın ki?
-
شه یکی جانست و لشکر پر ازو ** روح چون آبست واین اجسام جو
- Bir kardeşe, padişahın kızgınlığının aksiyle suçsuz olarak on batmanlık gürzü vuruyorsun.
-
آب روح شاه اگر شیرین بود ** جمله جوها پر ز آب خوش شود
- Padişah bir candır ama ordu onunla doludur. Ruh su gibidir, bu bedenler ırmağa benzerler.
-
که رعیت دین شه دارند و بس ** این چنین فرمود سلطان عبس
- Padişahın can suyu tatlıysa bütün ırmaklar tatlı suyla dolar.
-
هر یکی یاری یکی مهمان گزید ** در میان یک زفت بود و بیندید
- Çünkü halk, padişahlarının dinindedir, o “abese” suresinin padişahı böyle buyurmuştur.
-
جشم ضخمی داشت کس او را نبرد ** ماند در مسجد چو اندر جام درد 75
- Her dost bir konuk seçti, konukların arasında pek iri ve misli görülmemiş biri vardı.
-
مصطفی بردش چو وا ماند از همه ** هفت بز بد شیرده اندر رمه
- Öyle iriydi ki kimse onu götürmeye cesaret edemedi. Kadehteki posa ve tortu gibi o da mescitte kalakaldı.
-
که مقیم خانه بودندی بزان ** بهر دوشیدن برای وقت خوان
- O herkesten arda kalınca Mustafa, alıp götürdü. Sürüde yedi tane süt verir keçi vardı.
-
نان و آش و شیر آن هر هفت بز ** خورد آن بوقحط عوج ابن غز
- Keçiler yemek zamanı, sağılmak üzere eve gelmişlerdi. O kıtlık babası Oğuz oğlu Uc, ekmeği de yedi, yemeği de. O yedi keçinin sütünü de sildi süpürdü.
-
جمله اهل بیت خشمآلو شدند ** که همه در شیر بز طامع بدند
- Ev halkı, hep o keçilerin sütünü umuyordu. Bu yüzden hepsi de kızdılar.
-
معده طبلیخوار همچون طبل کرد ** قسم هژده آدمی تنها بخورد 80
- O bedavacı herif, midesini davula çevirdi, yalnız başına on sekiz adamın yiyeceğini yedi bitirdi.
-
وقت خفتن رفت و در حجره نشست ** پس کنیزک از غضب در را ببست
- Yatacağı zaman odaya girdi. Halayık da kızgınlıkla kapıyı kapadı.
-
از برون زنجیر در را در فکند ** که ازو بد خشمگین و دردمند
- Dışarıdan zincirini sürdü, bağladı. Ona pek kızmış ondan pek dertlenmişti.
-
گبر را در نیمشب یا صبحدم ** چون تقاضا آمد و درد شکم
- Kafirin gece yarısı, yahut sabah vakti aptesi geldi, karnı guruldamaya başladı.
-
از فراش خویش سوی در شتافت ** دست بر در چون نهاد او بسته یافت
- Yatağından kalkıp kapıya koştu, elini atınca kapıyı kapalı buldu.
-
در گشادن حیله کرد آن حیلهساز ** نوع نوع و خود نشد آن بند باز 85
- O hileci herif kapıyı açmak için türlü türlü hilelere başvurduysa da kapıyı açamadı.
-
شد تقاضا بر تقاضا خانه تنگ ** ماند او حیران و بیدرمان و دنگ
- İyice sıkıştı oda dardı. Şaşırıp kaldı, ne bir derman bulabildi ne bir hile.
-
حیله کرد او و به خواب اندر خزید ** خویشتن در خواب در ویرانه دید
- Nihayet bir hileye başvurdu, uyumaya bu buruntuyu geçiştirmeye savaştı. Uyudu da. Rüyada kendisini bir viranede gördü.
-
زانک ویرانه بد اندر خاطرش ** شد به خواب اندر همانجا منظرش
- Hatırında virane vardı ondan dolayı da rüyada onu gördü.
-
خویش در ویرانهی خالی چو دید ** او چنان محتاج اندر دم برید
- Kendisini tenha bir viranede görünce aptes bozmaya zaten ihtiyacı vardı, hemen işini beceriverdi.
-
گشت بیدار و بدید آن جامه خواب ** پر حدث دیوانه شد از اضطراب 90
- Uyanınca bir de baktı ki yatak pislik içinde. Derdinden deliye döndü.
-
ز اندرون او برآمد صد خروش ** زین چنین رسواییی بی خاکپوش
- Bu çeşit rezillik toprakla bile örtülemez diye içinden yüzlerce defa coştu, köpürdü.
-
گفت خوابم بتر از بیداریم ** گه خورم این سو و آن سو میریم
- Uykum uyanıklığımdan beter. Burada yiyor orada pisliyorum dedi.
-
بانگ میزد وا ثبورا وا ثبور ** همچنانک کافر اندر قعر گور
- Kafir, mezarın dibinde nasıl bağırırsa o da öylece keşke geberseydim demeye koyuldu.