-
کو نبی وقت خویشست ای مرید ** تا ازو نور نبی آید پدید
- Çünkü o, ey mürit, vaktinin peygamberidir... Peygamberin nuru ondan zuhur eder.
-
در حدیبیه شدی حاضر بدین ** وآن صحابهی بیعتی را همقرین
- Ona uydun, onun elini tuttun mu Hudeybiye’de bulunup Peygambere biat eden sahabeden olursun.
-
پس ز ده یار مبشر آمدی ** همچو زر دهدهی خالص شدی
- Cennetle muştulanan o on kişiden sayılırsın, halis ve potada erise bile ayarı düşmez altına dönersin.
-
تا معیت راست آید زانک مرد ** با کسی جفتست کو را دوست کرد 745
- Bu bilelik doğrudur çünkü insan kimi severse ona eşittir.
-
این جهان و آن جهان با او بود ** وین حدیث احمد خوشخو بود
- Bu alemde de onunladır, o alemde de. Bu, huyları güzel Ahmet’in hadisidir.
-
گفت المرء مع محبوبه ** لا یفک القلب من مطلوبه
- Dedi ki: “İnsan sevdiği ile beraberdir” Kalp dilediğinden ayrılmaz.
-
هر کجا دامست و دانه کم نشین ** رو زبونگیرا زبونگیران ببین
- Nerede tuzak ve yem varsa orada az otur. Yürü ey arık kötürüm, kendin gibi arık kötürümleri gör!
-
ای زبونگیر زبونان این بدان ** دست هم بالای دستست ای جوان
- Ey zebunların zebunu, şunu da bil ki, el, elin üstündedir el üstünde el vardır.
-
تو زبونی و زبونگیر ای عجب ** هم تو صید و صیدگیر اندر طلب 750
- Ne şaşılacak şey, sen hem zebunsun, hem de zebunların elini tutmaya çalışıyorsun. Hem avsın hem de avlamayı diliyorsun.
-
بین ایدی خلفهم سدا مباش ** که نبینی خصم را وآن خصم فاش
- Onların önüne ardına set olma. Çünkü, sen düşmanı görmezsin ama o düşman ortadadır.
-
حرص صیادی ز صیدی مغفلست ** دلبریی میکند او بیدلست
- Avcılık hırsı, insanı kendi avlanacağından gafil kılar. Erlik gösterir ama yüreksizdir.
-
تو کم از مرغی مباش اندر نشید ** بین ایدی خلف عصفوری بدید
- İstekte bir kuştan aşağı olma. Serçe kuşu bile önüne ardına bakınır.
-
چون به نزد دانه آید پیش و پس ** چند گرداند سر و رو آن نفس
- Yemin bulunduğu yere geldi mi önüne ardına kaç kere dolanır.
-
کای عجب پیش و پسم صیاد هست ** تا کشم از بیم او زین لقمه دست 755
- Acaba der, önümde ardımda bir avcı var mı? Varsa onun korkusu ile şu lokmadan el çekmem gerek.
-
تو ببین پس قصهی فجار را ** پیش بنگر مرگ یار و جار را
- Kötülerin hikayelerini gör, hallerine bak. Eşinin dostunun ölümlerinden ibret al.
-
که هلاکت دادشان بیآلتی ** او قرین تست در هر حالتی
- Onları silahsız, pusatsız nasıl helak etti? Bir bak. O, herhalde senin yanındadır.
-
حق شکنجه کرد و گرز و دست نیست ** پس بدان بیدست حق داورکنیست
- Tanrı işkence yapar ama gürzle elle değil. Bil ki Tanrı, elsiz hüküm sürer, ferman yürütür.
-
آنک میگفتی اگر حق هست کو ** در شکنجه او مقر میشد که هو
- Tanrı varsa hani, nerede? Diyen işkenceye uğradı mı vardır, odur diye ikrar eder.
-
آنک میگفت این بعیدست و عجیب ** اشک میراند و همی گفت ای قریب 760
- Tanrı varlığı şaşılacak bir şey, akıldan uzak diyen, gözyaşları döker de ey bana benden yakın Tanrı diye yalvarmaya koyulur.
-
چون فرار از دام واجب دیده است ** دام تو خود بر پرت چفسیده است
- Tuzaktan kaçmak vaciptir, fakat senin tuzağın kanadına yapışıktır.
-
بر کنم من میخ این منحوس دام ** از پی کامی نباشم طلخکام
- İşte onun için ben, bu menhus tuzağın mıhını çekip çıkarıyorum; murada erişmek için dilimi, damağımı acıtmamak istiyorum.
-
درخور عقل تو گفتم این جواب ** فهم کن وز جست و جو رو بر متاب
- Bu sözü, senin aklına uygun söyledim. Anla da arayıp taramadan yüz çevirme.
-
بسکل این حبلی که حرص است و حسد ** یاد کن فی جیدها حبل مسد
- Hırs ve hasetten ibaret olan şu bağı çöz. Ebuleheb’in karısının boynundaki hurma ipini düşün.
-
صفت کشتن خلیل علیهالسلام زاغ را کی آن اشارت به قمع کدام صفت بود از صفات مذمومهی مهلکه در مرید
- Halil aleyhisselamın kuzgunu öldürmesindeki sebep. Bunun müridi helak eden kötü sıfatlardan hangisinin giderilmesine işaret olduğu
-
این سخن را نیست پایان و فراغ ** ای خلیل حق چرا کشتی تو زاغ 765
- Ne bu sözün sonu vardır, ne de bu söz bitip tükenir. Ey Tanrı Halil’i, kuzgunu neden öldürdün?
-
بهر فرمان حکمت فرمان چه بود ** اندکی ز اسرار آن باید نمود
- Buyruğa uydun doğru. Fakat bu buyruğun hikmeti neydi? Onun sırlarından birazcığını göstermek gerek.