خود سزای بتپرستان این بود ** جلش اطلس اسپ او چوبین بود
Puta tapanların lâyığı budur zaten. Çulu atlas olur atı sopa.
همچو گور کافران پر دود و نار ** وز برون بر بسته صد نقش و نگار
Kâfirlerin mezarı gibi dumanla ateşle doludur içi, fakat dışarısı yüzlerce nakışla, ziynetle bezenmiştir.
همچو مال ظالمان بیرون جمال ** وز درونش خون مظلوم و وبال 1055
Zâlimlerim malları gibi hani. Dışarıdan güzel görünür ama hakikatte mazlûm kanıdır, vebalidir.
چون منافق از برون صوم و صلات ** وز درون خاک سیاه بینبات
Münafık gibi görünüşte orucu, namazı görünür de hakikatte otsuz, çimensiz kapkara topraktır.
همچو ابری خالیی پر قر و قر ** نه درو نفع زمین نه قوت بر
Gar gur edip duran boş buluta benzer. Ondan ne yeryüzünde bir fayda vardır, ne buğdaya bir kuvvet.
همچو وعدهی مکر و گفتار دروغ ** آخرش رسوا و اول با فروغ
Hileli ve yalan vâde gibi hani. Sonu rüsvaylıktır, fakat önü parlak görünür.
بعد از آن بگرفت او دست بلال ** آن ز زخم ضرس محنت چون خلال
Ondan sonra Bilâl’in elini tuttu, o mihmetin dişlerinde bir hilâle dönmüş olan dostun eline yapıştı, yola düştüler.
شد خلالی در دهانی راه یافت ** جانب شیرینزبانی میشتافت 1060
O bir hilâle dönmüş de ağza yol bulmuştu, tatlı dilli birine gitmekteydi.
چون بدید آن خسته روی مصطفی ** خر مغشیا فتاد او بر قفا
Zayıf, hasta bir haldeydi. Mustafa’nın yüzünü görünce sırt üstü düşüp bayıldı.
تا بدیری بیخود و بیخویش ماند ** چون به خویش آمد ز شادی اشک راند
Uzun müddet kendisinden geçmiş olarak öyle baygın kaldı. Kendine gelince sevincinden gözyaşları dökmeye başladı.
مصطفیاش در کنار خود کشید ** کس چه داند بخششی کو را رسید
Mustafa onu kucakladı. Ona ne bağışladı, ne ihsanlarda bulundu kim bilir?
چون بود مسی که بر اکسیر زد ** مفلسی بر گنج پر توفیر زد
Sanki bir bakırdı, iksire kavuşmuş. Sanki bir müflisti, bol bir define elde etmiş.
ماهی پژمرده در بحر اوفتاد ** کاروان گم شده زد بر رشاد 1065
Perişan balık denize düşmüştü, yolunu kaybetmiş kervan yol bulmuştu.
آن خطاباتی که گفت آن دم نبی ** گر زند بر شب بر آید از شبی
Peygamberin o anda söylediği sözler, geceye söylenseydi gecelikten çıkar,
روز روشن گردد آن شب چون صباح ** من نتوانم باز گفت آن اصطلاح
Sabah gibi apaydın olurdu. Ben, o sözleri anlatamam ki!
خود تو دانی که آفتابی در حمل ** تا چه گوید با نبات و با دقل
Hamel burcundaki güneş, otlara ve henüz olmamış hurmalara ne yapar? Bilirsin ya.
خود تو دانی هم که آن آب زلال ** می چه گوید با ریاحین و نهال
Arı duru su, çiçeklerle fidanlara neler söyler? Onu da bilirsin.
صنع حق با جمله اجزای جهان ** چون دم و حرفست از افسونگران 1070
Allah’nın sanatı, cihanın bütün cüzilerine karşı âdeta afsuncuların ağzından çıkan soluğun, harfin tesirini yapar.
جذب یزدان با اثرها و سبب ** صد سخن گوید نهان بیحرف و لب
Allah çekişi, tesir ve sebeplerle olur. Harfsiz, dudaksız yüzlerce söz söyler Allah.
نه که تاثیر از قدر معمول نیست ** لیک تاثیرش ازو معقول نیست
Tesir ediş de kaderden değil midir? Fakat tesiri, akılla anlaşılmaz.
چون مقلد بود عقل اندر اصول ** دان مقلد در فروعش ای فضول
Akıl, asıllarda mukallit olduğu için bil ki ferilerinde de mukallittir.
گر بپرسد عقل چون باشد مرام ** گو چنانک تو ندانی والسلام
Akıl peki, ben aslı bilmede de mukallidim, fer’i bilmede de fakat asıl maksat nedir, diye sorarsa de ki: Asıl maksat öyle bir şeydir ki sen onu bilemezsin vesselâm!
معاتبهی مصطفی علیهالسلام با صدیق رضی الله عنه کی ترا وصیت کردم کی به شرکت من بخر تو چرا بهر خود تنها خریدی و عذر او
Mustafa aleyhisselâm’ın Allah razı olsun Sıddıyk’a “Ben sana beni de ortak et dememiş miydim ? Neye yalnız aldın? Diye darılması onun da özür getirmesi
گفت ای صدیق آخر گفتمت ** که مرا انباز کن در مکرمت 1075
Peygamber dedi ki: Ey Sıddıyk, sana demedim mi ki bu ihsanda beni de ortak et.
گفت ما دو بندگان کوی تو ** کردمش آزاد من بر روی تو
Ebubekir, biz dedi, ikimiz de senin kullarınız. Ben, onu senin rızan için azat ettim.
تو مرا میدار بنده و یار غار ** هیچ آزادی نخواهم زینهار
Sen beni kul et,bana dostum de, de senden hiç azatlık istemem.