-
فقر آن محمود تست ای بیمدل ** کم شنو زین مادر طبع مضل
- Ey gönlü korkup duran, yoksulluk sana göre Mahmut’tur. Seni yoldan çıkaran tabiatını pek dinleme.
-
چون شکار فقر کردی تو یقین ** همچوکودک اشک باری یوم دین
- Yoksulluğu adam akıllı avlasan o çocuk gibi kıyamete dek ağlarsın.
-
گرچه اندر پرورش تن مادرست ** لیک از صد دشمنت دشمنترست
- Beden, insanı besleme hususunda anaya benzer ama sana yüz düşmandan daha düşmandır.
-
تن چو شد بیمار داروجوت کرد ** ور قوی شد مر ترا طاغوت کرد 1405
- Bedenin hasta oldu mu sana ilaç aratır, kuvvetlendi mi seni şeytanlaştırır, bir put haline sokar.
-
چون زره دان این تن پر حیف را ** نی شتا را شاید و نه صیف را
- Şu sitemlerle dopdolu olan bedeni bir zırh bil; ne kışa yarar ne yaza.
-
یار بد نیکوست بهر صبر را ** که گشاید صبر کردن صدر را
- Sabredersen kötü arkadaş iyidir. Sabır, insanın göğsünü açar, insanı genişletir.
-
صبر مه با شب منور داردش ** صبر گل با خار اذفر داردش
- Ayın gece sabretmesi , onu apaydın bir hale kor. Gülün dikene sabrı, onu güzel kokulu bir hale getirir.
-
صبر شیر اندر میان فرث و خون ** کرده او را ناعش ابن اللبون
- Aslanın pislik ve kan içinde kalıp sabretmesi , onu deve yavrularıyla doyurur.
-
صبر جملهی انبیا با منکران ** کردشان خاص حق و صاحبقران 1410
- Peygamberlerin münkirlere sabretmesi onları Allah hassı yapmış , sahipkıran etmiştir.
-
هر که را بینی یکی جامه درست ** دانک او آن را به صبر و کسب جست
- Kimde bir düzgün esvap görsen bil ki onu sabretmek , uğraşıp kazanmakla elde etmiştir.
-
هرکه را دیدی برهنه و بینوا ** هست بر بیصبری او آن گوا
- Kimi aç , çıplak görürsen bu hali , sabırsızlığına tanıktır.
-
هرکه مستوحش بود پر غصه جان ** کرده باشد با دغایی اقتران
- Kim ürker , canı dertler içinde kalırsa mutlaka bir kötü kişiye arkadaşlık etmiştir.
-
صبر اگر کردی و الف با وفا ** ار فراق او نخوردی این قفا
- Eğer sabretsen ülfetine tahammül edip vefa göstersen sevdiğinden ayrılmaz , başını dövmezdin.
-
خوی با حق نساختی چون انگبین ** با لبن که لا احب الافلین 1415
- Balla sütün karıştığı gibi Allah huyuyla huylansaydın “Ben batanları sevmem” der,
-
لاجرم تنها نماندی همچنان ** که آتشی مانده به راه از کاروان
- Kervandan arda kalmış ateş gibi yol üstünde yalnız başına kala kalmazdın.
-
چون ز بیصبری قرین غیر شد ** در فراقش پر غم و بیخیر شد
- Sabırsızlıktan Allah’dan başkasına eş oldun mu onun ayrılığıyla dertlenirsin , hayrın kalmaz.
-
صحبتت چون هست زر دهدهی ** پیش خاین چون امانت مینهی
- Sohbetin halis altınsa nasıl oluyor da haine emanet ediyorsun ?
-
خوی با او کن که امانتهای تو ** آمن آید از افول و از عتو
- Allahyla düş kalk, onun huylarıyla huylan da emanetlerin zâyi olmaktan da emin olsun, eksilmekten de.
-
خوی با او کن که خو را آفرید ** خویهای انبیا را پرورید 1420
- Huyları yaratanın huyuyla huylan,peygamberlerin ahlâkını yetiştirip besleyen Allah’nın ahlâkına bürün.
-
برهای بدهی رمه بازت دهد ** پرورندهی هر صفت خود رب بود
- Ona bir kuzu versen sana bir sürü bağışlar.Her sıfatı , kemale götüren zaten Allah’dır.
-
بره پیش گرگ امانت مینهی ** گرگ و یوسف را مفرما همرهی
- Kuzuyu kurda emniyet edebilir misin?Sakın kurtla Yusuf’u yoldaş etme.
-
گرگ اگر با تو نماید روبهی ** هین مکن باور که ناید زو بهی
- Kurt kurnazlıktan gelir, tilkilenirse sakın aldanma , ondan iyilik gelmez.
-
جاهل ار با تو نماید همدلی ** عاقبت زحمت زند از جاهلی
- Bilgisiz adam bir müddet seninle gönül arkadaşlığında bulunsa bile nihayet cahillikten sana bir zahım vurur.
-
او دو آلت دارد و خنثی بود ** فعل هر دو بیگمان پیدا شود 1425
- Onun iki aleti vardır, o hunsadır.Her iki aletinin işi , nihayet meydana çıkar.
-
او ذکر را از زنان پنهان کند ** تا که خود را خواهر ایشان کند
- Erlik aletini kadınlardan saklar, onlara bir kız kardeş olur.