- 
		   چونک جمله از یکی دست آمدست  ** این چرا هوشیار و آن مست آمدست    1605
- Hepsi bir elden geldiği halde neden bunun aklı başında, öbürü sarhoş?
- 
		    چون ز یک دریاست این جوها روان  ** این چرا نوش است و آن زهر دهان 
- Bu ırmaklar, hep bir denizden akıyor da neden bu tatlı, öbürü ağza zehir gibi gelmede.
- 
		    چون همه انوار از شمس بقاست  ** صبح صادق صبح کاذب از چه خاست 
- Bütün nurlar, ebedîlik güneşindedir de doğru sabahla, yalancı aydınlık nasıl meydana geliyor?
- 
		    چون ز یک سرمهست ناظر را کحل  ** از چه آمد راستبینی و حول 
- Bakanın gözüne çekilen sürme, aynı sürme. Doğru görüşle şaşı görüş nereden çıkıyor?
- 
		    چونک دار الضرب را سلطان خداست  ** نقد را چون ضرب خوب و نارواست 
- Para basılan yerin sahibi Allah iken nasıl oluyor da paraların bir kısmı iyi basılıyor, bir kısmı fena?
- 
		   چون خدا فرمود ره را راه من  ** این خفیر از چیست و آن یک راهزن    1610
- Allah, yola “benim yolum” dedikten sonra neden bu ahde vefa etmede, öbürü yol kesmede.
- 
		    از یک اشکم چون رسد حر و سفیه  ** چون یقین شد الولد سر ابیه 
- Mademki hür kişiyle şaşkın kişi, bir karından doğmada, “Çocuk, babanın sırrıdır” sözü nasıl doğru oluyor?
- 
		    وحدتی که دید با چندین هزار  ** صد هزاران جنبش از عین قرار 
- Binlerce suretle görünen birliği kim görmüştür? Daimî olarak duran bir varlıktan nasıl oluyor da yüz binlerce hareket meydana geliyor?
- 
		  جواب گفتن آن قاضی صوفی را 
- Kadının sofiye cevabı
- 
		    گفت قاضی صوفیا خیره مشو  ** یک مثالی در بیان این شنو 
- Kadı dedi ki: Ey sofi, şaşırma. Bunu bir örnekle anlatacağım dinle!
- 
		    همچنانک بیقراری عاشقان  ** حاصل آمد از قرار دلستان 
- Âşıkların kararsızlığı da sevgilinin karar ve sebatından ileri gelir.
- 
		   او چو که در ناز ثابت آمده  ** عاشقان چون برگها لرزان شده    1615
- O dağ gibi nazlanıp durur, âşıklar da yapraklar gibi titrerler.
- 
		    خندهی او گریهها انگیخته  ** آب رویش آب روها ریخته 
- Onun gülüşü ağlamalar koparır, yüzünün suyu yüz sularını yerlere döker.
- 
		    این همه چون و چگونه چون زبد  ** بر سر دریای بیچون میطپد 
- Bütün bu keyfiyetler, köpük gibi denizin üstünde oynar durur.
- 
		    ضد و ندش نیست در ذات و عمل  ** زان بپوشیدند هستیها حلل 
- Fakat denizin zatında da bir zıttı, bir ortağı benzeri yoktur, işinde de. Varlıklar, varlık libaslarını ondan giyerler.
- 
		    ضد ضد را بود و هستی کی دهد  ** بلک ازو بگریزد و بیرون جهد 
- Zıt, kendisine zıt olan şeye nasıl olur da varlık verir? Onu yaratması şöyle dursun belki ondan kaçar, uzaklaşır.
- 
		   ند چه بود مثل مثل نیک و بد  ** مثل مثل خویشتن را کی کند    1620
- Eş ne demektir? Misil demektir, iyinin kötünün misli. Misil kendisine misil yaratır mı hiç?
- 
		    چونک دو مثل آمدند ای متقی  ** این چه اولیتر از آن در خالقی 
- Ey Allahdan korkup çekinen, Allah, birbirine benzer, birbirinin misli iki varlık olsa yaratıcılıkta bu, neden öbürüne üstün olsun yani?
- 
		    بر شمار برگ بستان ند و ضد  ** چون کفی بر بحر بیضدست و ند 
- Bir bahçedeki yapraklar kadar birbirine eş ve zıt varlık olsa onlar, yine zıttı ve eşi olmayan denizin köpüklerine benzerler.
- 
		    بیچگونه بین تو برد و مات بحر  ** چون چگونه گنجد اندر ذات بحر 
- Denizin bu zıt görünüşlerini,bu sayısız tecellilerini , keyfiyetsiz olarak gör. Denizin varlığına keyfiyet nasıl sığar?
- 
		    کمترین لعبت او جان تست  ** این چگونه و چون جان کی شد درست 
- Onun en aşağı oyunu, canındır. Bu nelik ve nitelik cana nasıl sığar? Can nasıldır, nicedir diyebilir misin?
- 
		   پس چنان بحری که در هر قطر آن  ** از بدن ناشیتر آمد عقل و جان    1625
- Peki, her katradaki akıl ve can bile bedene bigâne olan böyle bir deniz,
- 
		    کی بگنجد در مضیق چند و چون  ** عقل کل آنجاست از لا یعلمون 
- Nasıl olur da sayı ve keyfiyetin daracık sahasına sığar? Aklıkül bile orada bilmeyenler arasına katılmıştır.
- 
		    عقل گوید مر جسد را که ای جماد  ** بوی بردی هیچ از آن بحر معاد 
- Akıl, bedene ey cansız şey der, hiç o dönüp varacağın denizden bir koku aldın, bir şey duydun mu?
- 
		    جسم گوید من یقین سایهی توم  ** یاری از سایه که جوید جان عم 
- Beden der ki: Ben ancak senin bir gölgenim. Gölgeden kim yardım ister ki?
- 
		    عقل گوید کین نه آن حیرت سراست  ** که سزا گستاختر از ناسزاست 
- Akıl da burası der, anlayabilecek kişinin, anlayamayacak kişiden daha âciz olduğu bir yerdir. Öyle bir hayret makamıdır burası ki,