پس قبایت تنگ آید باز پس ** این کند با خویشتن خود هیچ کس
Sonra kaftanın dapdaracık olur. Hiç kimse kendi kendine böyle iş işler mi?
خندهی چه رمزی ار دانستیی ** تو به جای خنده خون بگرستیی
Gülüyorsun ama gülmenin yeri mi?Eğer bilseydin güleceğin yerde kan ağlardın.
بیان آنک بیکاران و افسانهجویان مثل آن ترکاند و عالم غرار غدار همچو آن درزی و شهوات و زبان مضاحک گفتن این دنیاست و عمر همچون آن اطلس پیش این درزی جهت قبای بقا و لباس تقوی ساختن
İşsizlerle masal arayanlar, o Türk’e benzerler, gaddar ve aldatıcı âlem de o terziye benzer. Şehvetler ve kadınlar,bu dünyanın gülünç şey söylemesidir .Ömür, ebedilik kaftanı ve takva elbisesi dikilmek üzere o terzinin önüne verilmiş atlas kumaştır.
اطلس عمرت به مقراض شهور ** برد پارهپاره خیاط غرور 1720
Ömrünün atlasını, ay makasıyla gurur terzisi kesip parça parça ediyor.
تو تمنا میبری که اختر مدام ** لاغ کردی سعد بودی بر دوام
Sense yıldızım, hep beni güldürseydi, hep kutlu olsaydı der, bunu istersin.
سخت میتولی ز تربیعات او ** وز دلال و کینه و آفات او
Onun terbilerine pek kızar, cilvesinden, kininden, aletlerinden hiddetlenirsin.
سخت میرنجی ز خاموشی او ** وز نحوس و قبض و کینکوشی او
Susmasından, kutsuzluğundan, tutukluluğundan, kinciliğinden incinirsin.
که چرا زهرهی طرب در رقص نیست ** بر سعود و رقص سعد او مهایست
Neden Zühre çalıp çığırmıyor dersin. Fakat onun kutluluğuna, oynayışına, çağırışına pek güvenme.
اخترت گوید که گر افزون کنم ** لاغ را پس کلیت مغبون کنم 1725
Yıldızın der ki: Lâtifeyi biraz daha fazlalaştırırsam seni tamamı ile aldatır, borçlu çıkarırım.
تو مبین قلابی این اختران ** عشق خود بر قلبزن بین ای مهان
Bu yıldızların işvesine bakma da ey hor hakîr kişi, erkeklere olan aşkına bak!
مثل
آن یکی میشد به ره سوی دکان ** پیش ره را بسته دید او از زنان
Birisi yola düşmüş, dükkâna gidiyordu. Gördü ki kadınlar yolu kapamış.
پای او میسوخت از تعجیل و راه ** بسته از جوق زنان همچو ماه
Hızlı yürümeden ayağı yanmaktaydı. Yolsa ay gibi kadınlarla doluydu, yol açmaya âdeta imkân yoktu.
رو به یک زن کرد و گفت ای مستهان ** هی چه بسیارید ای دخترچگان
Bir kadına yüz çevirdi de dedi ki: A bayağı mahlûklar, a kızcağızlar, ne de çoksunuz.
رو بدو کرد آن زن و گفت ای امین ** هیچ بسیاری ما منکر مبین 1730
Kadın, ona yüzünü döndü, ey emniyet sahibi dedi, bizim bolluğumuzu kötü görme.
بین که با بسیاری ما بر بساط ** تنگ میآید شما را انبساط
Bu kadar çoğuz ama öyle olduğu halde size bu çokluk bile az gelmede.
در لواطه میفتید از قحط زن ** فاعل و مفعول رسوای زمن
Kadın kıtlığından oğlancılığa düşüyorsunuz da yapan da dünyaya rezil rüsva oluyor, yaptıran da!
تو مبین این واقعات روزگار ** کز فلک میگردد اینجا ناگوار
Zamanın hâdiselerine bakma. Feleğin acılıklarını, hazım olunmaz şeylerini görme.
تو مبین تحشیر روزی و معاش ** تو مبین این قحط و خوف و ارتعاش
Rızkın, geçimin darlığına, şu kıtlığına, korkuya, titreyişe bakma.
بین که با این جمله تلخیهای او ** مردهی اویید و ناپروای او 1735
Şuna bak sen: Bu kadar acılıklarıyla beraber yine de onun için ölüyor, ondan bir türlü kendinizi çekemiyorsunuz.
رحمتی دان امتحان تلخ را ** نقمتی دان ملک مرو و بلخ را
Acı imtihanı bir rahmet bil, Belh ve Merv ülkelerine sahip olmayı bir gazap say.
آن براهیم از تلف نگریخت و ماند ** این براهیم از شرف بگریخت و راند
O İbrahim, telef olmaktan çekinmedi, ateşe atıldı, fakat yanmadı, bu İbrahim, şereften saltanattan kaçtı, kendisini ateşe attı.
آن نسوزد وین بسوزد ای عجب ** نعل معکوس است در راه طلب
Şaşılacak şey. Ateş onu yakmadı, bunu yaktı. İstek yolunda böyle tersine nallar vardır işte!
باز مکرر کردن صوفی سال را
Sofinin tekrar sual sorması
گفت صوفی قادرست آن مستعان ** که کند سودای ما را بی زیان
Sofi dedi ki: Yardımı dilenen Allah, kârımızı ziyansız etmeye kadirdir.
آنک آتش را کند ورد و شجر ** هم تواند کرد این را بیضرر 1740
Ateşi gül ve ağaç haline getiren, bunu da zararsız bir hale getirebilir.
آنک گل آرد برون از عین خار ** هم تواند کرد این دی را بهار
Dikenden gül çıkaran şu kışı da bahar edebilir.
آنک زو هر سرو آزادی کند ** قادرست ار غصه را شادی کند
Her serviyi hür bir halde sere serpe yücelten, derdi de neşe haline getirir.