- 
		    خویش را موزون و چست و سخته کن  ** ز آب دیده نان خود را پخته کن 
- Kendine çeki düzen ver, çevikleş, yan yakıl da ekmeğini göz yaşlarınla pişir!
- 
		  آواز دادن هاتف مر طالب گنج را و اعلام کردن از حقیقت اسرار آن 
- Hatifin, define arayan yoksula seslenmesi ve definenin hakikatini bildirmesi
- 
		    اندرین بود او که الهام آمدش  ** کشف شد این مشکلات از ایزدش 
- O böyle dua edip dururken Tanrı’dan ilham geldi, bu müşküller açıldı.
- 
		    کو بگفتت در کمان تیری بنه  ** کی بگفتندت که اندر کش تو زه 
- Dendi ki: Hatif sana yaya bir ok koy, at dedi, yayın zıhını adamakıllı çek demedi ki.
- 
		    او نگفتت که کمان را سختکش  ** در کمان نه گفت او نه پر کنش 
- Yayı iyice ta kulağına kadar çek demedi, bir ok koy,atıver dedi.
- 
		   از فضولی تو کمان افراشتی  ** صنعت قواسیی بر داشتی    2350
- Sen, ukalâlığından yayı çekmeye okçuluk hünerini göstermeye kalkıştın.
- 
		    ترک این سخته کمانی رو بگو  ** در کمان نه تیر و پریدن مجو 
- Bu katı yayı bırak da yürü, alelâde yaya bir ok koy, fazla gitmesine savaşma.
- 
		    چون بیفتد بر کن آنجا میطلب  ** زور بگذار و بزاری جو ذهب 
- Düştüğü yeri kaz, defineyi orada bulmaya çalış, altınları elde et.
- 
		    آنچ حقست اقرب از حبل الورید  ** تو فکنده تیر فکرت را بعید 
- Tanrı, şah damarından yakındır insana. Halbuki sen ok gibi olan düşünceni uzaklara atmadasın.
- 
		    ای کمان و تیرها بر ساخته  ** صید نزدیک و تو دور انداخته 
- Ey yayı kurup oku atan! Av yakında, sen uzağa düşmüşsün.
- 
		   هرکه دوراندازتر او دورتر  ** وز چنین گنجست او مهجورتر    2355
- Kim daha uzağa ok atarsa daha uzaktadır. Böyle bir defineden daha uzağa düşer o.
- 
		    فلسفی خود را از اندیشه بکشت  ** گو بدو کوراست سوی گنج پشت 
- Filozof kendisini düşünceyle öldürdü. Koş de ona, zaten defineye arkasını çevirmiştir o.
- 
		    گو بدو چندانک افزون میدود  ** از مراد دل جداتر میشود 
- Koş de. Ne kadar fazla koşarsa gönlünün muradından o kadar uzaklaşır.
- 
		    جاهدوا فینا بگفت آن شهریار  ** جاهدوا عنا نگفت ای بیقرار 
- Padişah, “Bizim için savaşanlar” dedi, bizden uzaklaşmaya çalışanlar demedi a kararsız adam!
- 
		    همچو کنعان کو ز ننگ نوح رفت  ** بر فراز قلهی آن کوه زفت 
- Kenan gibi hani. O da Nuh’dan arlandı da o koca dağın tepesine çıkmaya kalkıştı.
- 
		   هرچه افزونتر همیجست او خلاص  ** سوی که میشد جداتر از مناص    2360
- Kurtulmak için dağa ne kadar koştu, tırmandıysa kurtuluştan o kadar uzaklaştı.
- 
		    همچو این درویش بهر گنج و کان  ** هر صباحی سختتر جستی کمان 
- Her sabah, daha katı bir yayla daha uzağa ok atıp define arayan bu yoksul gibi.
- 
		    هر کمانی کو گرفتی سختتر  ** بود از گنج و نشان بدبختتر 
- Daha katı olan her yayı, eline aldıkça defineden o derece mahrum olmaktaydı.
- 
		    این مثل اندر زمانه جانی است  ** جان نادانان به رنج ارزانی است 
- Bu atalar sözü, âlemde söylenir durur: Şeytanın canı azapta gerek.
- 
		    زانک جاهل ننگ دارد ز اوستاد  ** لاجرم رفت و دکانی نو گشاد 
- Çünkü bilgisiz kişi hocadan utanır, kalkar, gidip yeni bir dükkân açar.
- 
		   آن دکان بالای استاد ای نگار  ** گنده و پر کزدمست و پر ز مار    2365
- Ustana danışmadan açtığın o dükkân, bil ki kokmuş bir dükkândır, akreplerle, yılanlarla doludur o suretten ibaret adam!
- 
		    زود ویران کن دکان و بازگرد  ** سوی سبزه و گلبنان و آبخورد 
- Çabuk yık bu dükkânı da yeşilliğe, gül fidanlarına, içilecek suların bulunduğu yere dön!
- 
		    نه چو کنعان کو ز کبر و ناشناخت  ** از که عاصم سفینهی فوز ساخت 
- Kibrinden, işin iç yüzünü bilmediğinden gûya kendisini kurtaracak dağı kurtuluş gemisi yapmaya kalkışan Kenan’a benzemez.
- 
		    علم تیراندازیش آمد حجاب  ** وان مراد او را بده حاضر به جیب 
- O define arayana da okçuluğu hicap oldu. Halbuki isteği hazırdı, koynundaydı.
- 
		    ای بسا علم و ذکاوات و فطن  ** گشته رهرو را چو غول و راهزن 
- Nice bilgi, nice zekâ, nice anlayış vardır ki yolcuya bir gulyabani, bir harami kesilir.
- 
		   بیشتر اصحاب جنت ابلهند  ** تا ز شر فیلسوفی میرهند    2370
- Cennetliklerin çoğu ahmaktır. Bu suretle de filozofun şerrinden kurtulur onlar.