English    Türkçe    فارسی   

6
2407-2431

  • پس بدو گفتند زین حکمت‌گری  ** قصد تو آن است تا تنها خوری 
  • Ona sen, böyle hikmet satarak yalnız yemek istiyorsun galiba dediler.
  • گفت ای یاران نه که ما سه تنیم  ** چون خلاف افتاد تا قسمت کنیم 
  • Dedi ki: Dostlar, biz üç kişi değil miyiz? Bana razı değilseniz pay edelim.
  • هرکه خواهد قسم خود بر جان زند  ** هرکه خواهد قسم خود پنهان کند 
  • Kimse ne düşerse diler yesin, diler saklasın.
  • آن دو گفتندش ز قسمت در گذر  ** گوش کن قسام فی‌النار از خبر  2410
  • İkisi birden hayır dediler, pay etmeyi bırak, “her pay eden cehennemdedir” sözünü duy.
  • گفت قسام آن بود کو خویش را  ** کرد قسمت بر هوا و بر خدا 
  • Mümin, burada pay eden, kendi havasına uyup pay edendir. Tanrı için pay eden değil.
  • ملک حق و جمله قسم اوستی  ** قسم دیگر را دهی دوگوستی 
  • Sen de Tanrınınsın onun payısın. Onun payını başkasına verirsen ona şirk koşmuş olursun.
  • این اسد غالب شدی هم بر سگان  ** گر نبودی نوبت آن بدرگان 
  • Eğer o kötü kişilerin zamanı olmasaydı bu aslan, köpeklere üstün olurdu.
  • قصدشان آن کان مسلمان غم خورد  ** شب برو در بی‌نوایی بگذرد 
  • Onların kasti o Müslüman’ın gam yemesi, o geceyi aç geçirmesiydi.
  • بود مغلوب او به تسلیم و رضا  ** گفت سمعا طاعة اصحابنا  2415
  • Tanrı’ya teslim oldu, boynunu eğdi, dostlarım dedi, baş üstüne, dediğiniz gibi olsun.
  • پس بخفتند آن شب و برخاستند  ** بامدادان خویش را آراستند 
  • O gece yatıp uyudular, sabahleyin kalkıp kendilerini bezediler.
  • روی شستند و دهان و هر یکی  ** داشت اندر ورد راه و مسلکی 
  • Yüzlerini, ağızlarını yıkadılar. Her biri, kendi yolunca virdini okumaya koyuldu.
  • یک زمانی هر کسی آورد رو  ** سوی ورد خویش از حق فضل‌جو 
  • Bir zaman virtlerine yüz tutup Tanrı’dan lûtuf ve ihsan dilediler.
  • مومن و ترسا جهود و گبر و مغ  ** جمله را رو سوی آن سلطان الغ 
  • Müminde ulu padişaha yüz tutar, Hıristiyan da Yahudi de; Mecusi de.
  • بلک سنگ و خاک و کوه و آب را  ** هست واگشت نهانی با خدا  2420
  • Hattâ taş, toprak, dağ ve suyun bile Tanrı’ya gizli bir duası, ilticası vardır.
  • این سخن پایان ندارد هر سه یار  ** رو به هم کردند آن دم یاروار 
  • Bu sözün sonu gelmez. Her üç dostta ibadetlerini bitirdikten sonra dostçasına birbirlerine yüz çevirdiler.
  • آن یکی گفتا که هر یک خواب خویش  ** آنچ دید او دوش گو آور به پیش 
  • Biri dedi ki: Her birimiz gördüğü rüyayı anlatsın.
  • هرکه خوابش بهتر این را او خورد  ** قسم هر مفضول را افضل برد 
  • Kimin rüyası daha güzelse bu helvayı o yesin, üstün olan alt olanın payını alsın.
  • آنک اندر عقل بالاتر رود  ** خوردن او خوردن جمله بود 
  • Aklı en üstün olanın yemesi herkesin yemesi demektir.
  • فوق آمد جان پر انوار او  ** باقیان را بس بود تیمار او  2425
  • Onun nurlarla dolu olan canı üstün gelmiştir, arda kalanların derdine o deva eder.
  • عاقلان را چون بقا آمد ابد  ** پس به معنی این جهان باقی بود 
  • Akıllılar, ebediliğe ulaşmışlardır. Şu halde onların vücudu ile bu âlemde mâna bakımından bâkidir.
  • پس جهود آورد آنچ دیده بود  ** تا کجا شب روح او گردیده بود 
  • Bunu üzerine önce Yahudi gördüğünü söyledi, geceleyin ruhu nerelerde gezdiyse anlattı.
  • گفت در ره موسی‌ام آمد به پیش  ** گربه بیند دنبه اندر خواب خویش 
  • Dedi ki: Yolda önüme Musa çıktı. Öyledir, kedi rüyasında yağlı kuyruk görür.
  • در پی موسی شدم تا کوه طور  ** هر سه‌مان گشتیم ناپیدا ز نور 
  • Musa’nın ardında Tur dağına gittim. Ben de Musa’da Tur dağı da nura gark olduk, görünmez bir hale geldik.
  • هر سه سایه محو شد زان آفتاب  ** بعد از آن زان نور شد یک فتح باب  2430
  • O güneşin nuru ile üç gölge de mahvoldu. Ondan sonra o nurdan bir kapı açıldı.
  • نور دیگر از دل آن نور رست  ** پس ترقی جست آن ثانیش چست 
  • O nurun içinden bir başka nur göründü. O ikinci nur, çabucak yüceldi.