-
یک سلامی نشنود پیر از خسی ** تا نپیچد عاقبت از وی بسی 2470
- Bir pîr, aşağılık bir adamdan bir tek selâm işitmez ki nihayet ondan bir hayli derde uğramasın.
-
گرگ دریابد ولی را به بود ** زانک دریابد ولی را نفس بد
- Böyle bir kötü kişinin veliye musallat olmasındansa kurdun musallat olması daha iyidir.
-
زانک گرگ ارچه که بس استمگریست ** لیکش آن فرهنگ و کید و مکر نیست
- Kurt, çok zâlimdir ama hiç olmazsa hilesi, düzeni yoktur.
-
ورنه کی اندر فتادی او به دام ** مکر اندر آدمی باشد تمام
- Hilesi, aklı fikri olsa hiç tuzağa düşer mi? Hile insandadır tamamı ile.
-
گفت قج با گاو و اشتر ای رفاق ** چون چنین افتاد ما را اتفاق
- Koç, öküzle deveye arkadaşlar dedi, mademki böyle bir ota rastladık.
-
هر یکی تاریخ عمر ابدا کنید ** پیرتر اولیست باقی تن زنید 2475
- Hadi bakalım her biriniz ömrünüzün başlangıcını söyleyin. Kim daha yaşlı anlaşılsın,öbürleri de sussun.
-
گفت قج مرج من اندر آن عهود ** با قج قربان اسمعیل بود
- Benim vücuda gelişim, İsmail’in koçu ile başlar. O vakitten beri varım ben.
-
گاو گفتا بودهام من سالخورد ** جفت آن گاوی کش آدم جفت کرد
- Öküz, ben dedi, Âdem peygamber, bir öküzle çift sürüyordu ya, işte o vakit küçücüktüm.
-
جفت آن گاوم که آدم جد خلق ** در زراعت بر زمین میکرد فلق
- Halkın atası Âdem’in yeryüzünde çift sürdüğü öküzle eşim ben.
-
چون شنید از گاو و قج اشتر شگفت ** سر فرود آورد و آن را برگرفت
- Deve, öküzle koçtan bu sözleri duyunca çok şaşırdı. Başını indirip otu aldı.
-
در هوا بر داشت آن بند قصیل ** اشتر بختی سبک بیقال و قیل 2480
- Havaya kaldırdı. Hiçbir söz söylemeden o esrik deve,otu yedi, sonra dedi kİ:
-
که مرا خود حاجت تاریخ نیست ** کین چنین جسمی و عالی گردنیست
- Benim için doğum tarihine zaten hacet yok. Bende bu çeşit gövde ve bu uzun boy varken buna ne hacet?
-
خود همه کس داند ای جان پدر ** که نباشم از شما من خردتر
- Yavrum, herkes bilir ki ben, sizden küçük değilim.
-
داند این را هرکه ز اصحاب نهاست ** که نهاد من فزونتر از شماست
- Akıl, fikir sahipleri, bilirler ki yaratılışım sizden üstündür.
-
جملگان دانند کین چرخ بلند ** هست صد چندان که این خاک نژند
- Hıristiyan da, hepiniz bilirsiniz ki dedi bu yüce gök, şu eski yeryüzünden yüzlerce defa geniştir.
-
کو گشاد رقعههای آسمان ** کو نهاد بقعههای خاکدان 2485
- Nerede gökyüzünün acayip genişlikleri, nerede şu yerin köşeleri, bucakları?
-
جواب گفتن مسلمان آنچ دید به یارانش جهود و ترسا و حسرت خوردن ایشان
- Müslümanın, arkadaşları olan Yahudi ve Hıristiyana gördüğü rüyayı söylemesi ve onların hayıflanmaları
-
پس مسلمان گفت ای یاران من ** پیشم آمد مصطفی سلطان من
- Müslüman, bunu üzerine dedi ki: Dostlar, sultanım Mustafa zuhur etti.
-
پس مرا گفت آن یکی بر طور تاخت ** با کلیم حق و نرد عشق باخت
- Bana dedi ki: Onların birisi Tur’a gitti, Tanrı Kelim’ine arkadaş oldu, aşk tavlası oynamaya girişti.
-
وان دگر را عیسی صاحبقران ** برد بر اوج چهارم آسمان
- Öbürünü de sahip kıran İsa aldı, dördüncü kat göğe çıkardı.
-
خیز ای پس ماندهی دیده ضرر ** باری آن حلوا و یخنی را بخور
- Kalk a arda kalmış zarar görmüş adam! Bari o helva ile yahniyi sen ye.
-
آن هنرمندان پر فن راندند ** نامهی اقبال و منصب خواندند 2490
- O hünerli, sanatlı kişiler, koştular; devlet ve mevki mektubunu okudular.
-
آن دو فاضل فضل خود در یافتند ** با ملایک از هنر در بافتند
- O iki faziletli er, lûtuf ve ihsanlar buldular, meleklere karıştılar.
-
ای سلیم گول واپس مانده هین ** بر جه و بر کاسهی حلوا نشین
- Ey arda kalmış sâf ve bön! Kalk, sıçra da helva kâsesinin başına otur!
-
پس بگفتندش که آنگه تو حریص ** ای عجیب خوردی ز حلوا و خبیص
- Bu sözü duyunca Hıristiyan’la Yahudi a haris dediler, yoksa helvayı yedin mi?
-
گفت چون فرمود آن شاه مطاع ** من کی بودم تا کنم زان امتناع
- Müslüman, “O emrine itaat edilen padişah, emredince ben kimim ki buyruğuna uymayayım?