پس بگفتندش که والله خواب راست ** تو بدیدی وین به از صد خواب ماست
Bunun üzerine vallahi dediler, rüya, senin rüyan. Bu gördüğün rüya, bizim yüzlerce rüyamızdan üstün.
خواب تو بیداریست ای بو بطر ** که به بیداری عیانستش اثر
Ey neşeli zat, senin uykun, uyanıklık. Rüyanın eserini uyanıklıkla bile görüyorsun.
در گذر از فضل و از جهدی و فن ** کار خدمت دارد و خلق حسن 2500
Sen de faziletten, yiğitlikten, hünerden geç, iş hizmette ve güzel huydadır.
بهر این آوردمان یزدان برون ** ما خلقت الانس الا یعبدون
Tanrı, bizi bunun için meydana getirdi. “İnsanları ancak bana ibadet etsinler diye yarattım, cinleri de” dedi.
سامری را آن هنر چه سود کرد ** کان فن از باب اللهش مردود کرد
Samiri’nin hüneri, neyini fazlalaştırdı ki? O hüner kendisini Tanrı kapısından sürdürdü.
چه کشید از کیمیا قارون ببین ** که فرو بردش به قعر خود زمین
Kaarun’un başına kimya bilgisinden neler geldi? Seyret de bak. Yer, onu ta dibine kadar çekti.
بوالحکم آخر چه بر بست از هنر ** سرنگون رفت او ز کفران در سقر
Ebülhakem, hünerinden ne elde etti? Küfrüyle inkârıyle baş aşağı cehenneme gitti.
خود هنر آن داد که دید آتش عیان ** نه کپ دل علی النار الدخان 2505
Hüner odur ki ateşi apaçık göresin; duman ateşe delalet eder demeyesin bunu böyle bil!
ای دلیلت گندهتر پیش لبیب ** در حقیقت از دلیل آن طبیب
Senin delilin hakikatte hekimin delilinden daha kokmuştur.
چون دلیلت نیست جز این ای پسر ** گوه میخور در کمیزی مینگر
Oğul, senin delilin bundan başka bir şey değilse pislik ye, sidiğe bak dur.
ای دلیل تو مثال آن عصا ** در کفت دل علی عیب العمی
Delilin, asâya benzer senin. Elindedir de körlüğünden göremediğin şeyleri, güya onunla anlarsın.
غلغل و طاق و طرنب و گیر و دار ** که نمیبینم مرا معذور دار
Bu gürültüyü, bu kap tutu göremiyorum, beni mazur tut diyorsun âdeta.
منادی کردن سید ملک ترمد کی هر کی در سه یا چهار روز به سمرقند رود به فلان مهم خلعت و اسپ و غلام و کنیزک و چندین زر دهم و شنیدن دلقک خبر این منادی در ده و آمدن به اولاقی نزد شاه کی من باری نتوانم رفتن
Tirmiz padişahı Seyyid’in “ Kim filân işi görmek üzere Semerkand’a üç yahut dört günde gidebilirse ona elbise, at, köle ce cariyeyle şu kadar altın vereceğim” diye tellâl çağırtması, köyde bulunan Delkak’ın bunu duyup “Ben gidemem, bu iş benim işim değil” diye padişaha müracaat etmesi
سید ترمد که آنجا شاه بود ** مسخرهی او دلقک آگاه بود 2510
Delkak, Tirmiz’de padişah olan Seyyid’in her şeyi bilen akıllı bir maskarasıydı.
داشت کاری در سمرقند او مهم ** جستالاقی تا شود او مستتم
Padişahın Semerkant’da mühim bir işi vardı. O işi derhal yapıp gelecek bir adam aradı.
زد منادی هر که اندر پنج روز ** آردم زانجا خبر بدهم کنوز
“Beş günde oraya gidip gelecek ve bana haber getirecek olana hazineler vereceğim” diye tellal çağırttı.
دلقک اندر ده بد و آن را شنید ** بر نشست و تا بترمد میدوید
Delkak, köydeydi. Bunu duyunca eşeğine bindi. Tirmiz’e doğru koşturmaya başladı.
مرکبی دو اندر آن ره شد سقط ** از دوانیدن فرس را زان نمط
Öyle koşturuyordu ki eşek sakatlandı. Ata bindi at da çatladı.
پس به دیوان در دوید از گرد راه ** وقت ناهنگام ره جست او به شاه 2515
Nihayet yol tozlarına bulanmış bir halde Tirmiz’e gelip divana girdi. Vakitsiz olmakla beraber padişahın huzuruna girmek istedi.
فجفجی در جملهی دیوان فتاد ** شورشی در وهم آن سلطان فتاد
Divana bir fısıltıdır düştü. Padişah da vehimlendi âdeta.
خاص و عام شهر را دل شد ز دست ** تا چه تشویش و بلا حادث شدست
Şehrin ileri gelenleri de ürktüler, geri kalanları da. Acaba diyorlardı, ne fitne ne kötülük çıktı?
یا عدوی قاهری در قصد ماست ** یا بلایی مهلکی از غیب خاست
Kuvvetli bir düşman mı kast etti bize, yoksa kaza ve kaderden helâk edici bir felakete mi uğradık?
که ز ده دلقک به سیران درشت ** چند اسپی تازی اندر راه کشت
Ne oldu da Delkak, köyden kalktı, böyle aceleyle yola düştü, yolda birkaç tane Arap atını çatlattı?
جمع گشته بر سرای شاه خلق ** تا چرا آمد چنین اشتاب دلق 2520
Halk, padişahın sarayının kapısına toplandı. Bakalım Delkak, böyle acele niçin geldi diye bekliyorlardı.
از شتاب او و فحش اجتهاد ** غلغل و تشویش در ترمد فتاد
Onun acelesinden, o telaşından Tirmiz’de bir gürültüdür koptu.
آن یکی دو دست بر زانوزنان ** وآن دگر از وهم واویلیکنان
Biri iki eliyle dizlerini dövüyor, öbürü eyvahlar olsun, başımıza gelenler nedir, diye bağırıyordu.