English    Türkçe    فارسی   

6
2770-2794

  • ای عجب چه فن زند ادراکشان  ** پیش جزر و مد بحر بی‌نشان  2770
  • Şaşılacak şey! Onların anlayışı, bu nişanesiz denizin met ve cezrine ne yapabilecek ki?
  • زان بیابان این عمارت‌ها رسید  ** ملک و شاهی و وزارتها رسید 
  • Bu yapılmış, düzülmüş mamureler, o çölden geldi. Saltanat, padişahlık, vezirlik, oradan verildi.
  • زان بیابان عدم مشتاق شوق  ** می‌رسند اندر شهادت جوق جوق 
  • Yokluk çölünden bu görünen âleme iştiyaklarla bölük bölük varlıklar gelip durmada.
  • کاروان بر کاروان زین بادیه  ** می‌رسد در هر مسا و غادیه 
  • Bu çölden her akşam, her sabah kervan üstüne kervan geliyor.
  • آید و گیرد وثاق ما گرو  ** که رسیدم نوبت ما شد تو رو 
  • Geliyor, biz geldik, nöbet bizim, siz gidin diye yerimizi yurdumuzu alıyor.
  • چون پسر چشم خرد را بر گشاد  ** زود بابا رخت بر گردون نهاد  2775
  • Oğul, akıl gözünü açtı mı baba, hemencecik yükünü kağnıya koyuyor.
  • جاده‌ی شاهست آن زین سو روان  ** وآن از آن سو صادران و واردان 
  • O âlemden buraya bir ana yol var. Oradan buraya geliyorlar, buradan oraya gidiyorlar.;
  • نیک بنگر ما نشسته می‌رویم  ** می‌نبینی قاصد جای نویم 
  • İyi dikkat et. Oturmuşuz ama gidiyoruz, yeni bir yere hareket etmişiz, fakat görmüyorsun sen.
  • بهر حالی می‌نگیری راس مال  ** بلک از بهر غرض‌ها در مل 
  • Sermayeni ağzını bugün için değil, ilerisi için, ileride bir iş yapmak için hazırlarsın.
  • پس مسافر این بود ای ره‌پرست  ** که مسیر و روش در مستقبلست 
  • Ey yola tapan, yolcu odur ki yüzü ve gidişi, ileriyedir.
  • هم‌چنانک از پرده‌ی دل بی‌کلال  ** دم به دم در می‌رسد خیل خیال  2780
  • Nitekim gönül perdesi ardından da anbean yorulmadan, usanmadan hayal alayı gelip durur.
  • گر نه تصویرات از یک مغرس‌اند  ** در پی هم سوی دل چون می‌رسند 
  • O düşünceler, hep bir fidanlıktan kopup gelmese nasıl olur da hepsi yol bulur, gönle gelip çatar?
  • جوق جوق اسپاه تصویرات ما  ** سوی چشمه‌ی دل شتابان از ظما 
  • Bölük, bölük düşünce ordumuz, susamış bir halde gönül çeşmesine geliyor.
  • جره‌ها پر می‌کنند و می‌روند  ** دایما پیدا و پنهان می‌شوند 
  • Testilerini doldurup gidiyorlar. Daima meydanda ve daima gizli bunlar.
  • فکرها را اختران چرخ دان  ** دایر اندر چرخ دیگر آسمان 
  • Düşünceleri, gökyüzünün yıldızları say. Fakat bunlar, başka bir gökyüzünde dönmedeler.
  • سعد دیدی شکر کن ایثار کن  ** نحس دیدی صدقه و استغفار کن  2785
  • Kutluluk gördün mü şükret, ihsanda bulun. Kötülük gördün mü sadaka ver, yargılanma dile! Çark vur.
  • ما کییم این را بیا ای شاه من  ** طالعم مقبل کن و چرخی بزن 
  • Padişahım biz kimiz ki devlete, kutluluğa layık olalım? Sen gel, talihimi devlete döndür.
  • روح را تابان کن از انوار ماه  ** که ز آسیب ذنب جان شد سیاه 
  • Ayın nuru ile ruhu parlat. Çünkü tutulma yerine geldi, zararlar gördü, can simsiyah oldu.
  • از خیال و وهم و ظن بازش رهان  ** از چه و جور رسن بازش رهان 
  • Onu yine hayalden vehimden, zandan kurtar. Yine kuyudan çıkar, cefa ipinden halâs et.
  • تا ز دلداری خوب تو دلی  ** پر بر آرد بر پرد ز آب و گلی 
  • Bu suretle de bir gönül, senin güzel gönül alışınla kanatlansın, uçsun, şu balçıktan kurtulsun!
  • ای عزیز مصر و در پیمان درست  ** یوسف مظلوم در زندان تست  2790
  • Ey Mısır azizi, ey ahdinde duran zat,mazlum Yusuf, senin zindanındadır.
  • در خلاص او یکی خوابی ببین  ** زود که الله یحب المحسنین 
  • Onu kurtarmak için çabucak bir rüya görüver, Tanrı, ihsan sahiplerini sever.
  • هفت گاو لاغری پر گزند  ** هفت گاو فربهش را می‌خورند 
  • Yedi arık ve hasta öküz, yedi semiz öküzü yutmada.
  • هفت خوشه‌ی خشک زشت ناپسند  ** سنبلات تازه‌اش را می‌چرند 
  • Yedi kuru ve çirkin beğenilmeyecek başak, yedi taze ve yemyeşil başağı otlamada.
  • قحط از مصرش بر آمد ای عزیز  ** هین مباش ای شاه این را مستجیز 
  • Ey aziz, gönül Mısırında kıtlık başlıyor. Aman padişahım bunu caiz görme.