-
از سوی عرشی که بودم مربط او ** شهوت مادر فکندم که اهبطوا
- Arşta oturup duruyordum. Anamın şehveti “inin” emri ile beni buraya attı.
-
پس فتادم زان کمال مستتم ** از فن زالی به زندان رحم
- O tam yücelikten bir kocakarının hilesiyle rahim zindanına düştüm.
-
روح را از عرش آرد در حطیم ** لاجرم کید زنان باشد عظیم
- Ruhu ta arştan bu yurda getirdi. Hasılı kadınların hilesi pek büyük.
-
اول و آخر هبوط من ز زن ** چونک بودم روح و چون گشتم بدن
- İnişim, önce de kadın yüzünden, sonra da kadın yüzünden. Ruhtum, nasıl oldu da bedene büründüm?
-
بشنو این زاری یوسف در عثار ** یا بر آن یعقوب بیدل رحم آر 2800
- Ya bu düşkün Yusuf’un ağlayıp inlemesini duy, yahut o âşık Yakub’a merhamet et.
-
ناله از اخوان کنم یا از زنان ** که فکندندم چو آدم از جنان
- Kardeşlerimden mi feryat edeyim, kadınlardan mı? Âdem gibi cennetlerden düştüm ben!
-
زان مثال برگ دی پژمردهام ** کز بهشت وصل گندم خوردهام
- Kış yaprağı gibi soldum, çünkü vuslat cennetinde buğday yedim.
-
چون بدیدم لطف و اکرام ترا ** وآن سلام سلم و پیغام ترا
- Senin lûtfunu, ihsanını, o barış selâmını o güzel haberini duyunca,
-
من سپند از چشم بد کردم پدید ** در سپندم نیز چشم بد رسید
- Kötü göz değmesin diye ateşe çöreotu attım, fakat çöreotuma da kötü göz değdi.
-
دافع هر چشم بد از پیش و پس ** چشمهای پر خمار تست و بس 2805
- Önde de sonda da her kötü gözü def eden, ancak ve ancak mahmur gözlerindir.
-
چشم بد را چشم نیکویت شها ** مات و مستاصل کند نعم الدوا
- Padişahın kötü gözü, senin güzel gözlerin mat eder, mahveder; ne güzel ilâç bu.
-
بل ز چشمت کیمیاها میرسد ** چشم بد را چشم نیکو میکند
- Hattâ senin gözünden kimyalar erişti mi kötü göz bile iyi göz olur.
-
چشم شه بر چشم باز دل زدست ** چشم بازش سخت با همت شدست
- Padişahın gözü, doğanın gözüne değdi mi doğan, yücelir, himmetli bir göze sahip olur.
-
تا ز بس همت که یابید از نظر ** مینگیرد باز شه جز شیر نر
- O bakıştan öyle bir himmete sahip olur ki, öyle yücelir ki artık erkek aslandan başka bir şey avlamaz olur.
-
شیر چه کان شاهباز معنوی ** هم شکار تست و هم صیدش توی 2810
- Aslan da nedir ki? O mânevi yüce doğan, hem senin avındır, hem de seni avlar.
-
شد صفیر باز جان در مرج دین ** نعرههای لا احب الافلین
- Din çayırında can doğanının ıslığı “Ben batan şeyleri sevmem” nâraları olur.
-
باز دل را که پی تو میپرید ** از عطای بیحدت چشمی رسید
- Senin izinden uçup duran gönül doğanı da sayısız ihsanlarla uğradı, gözün, bir kerecik ona düştü.
-
یافت بینی بوی و گوش از تو سماع ** هر حسی را قسمتی آمد مشاع
- Burnu bir koku aldı, kulağı senin nağmelerini duydu. Her duygusu, muayyen olamayan nasipler elde etti.
-
هر حسی را چون دهی ره سوی غیب ** نبود آن حس را فتور مرگ و شیب
- Sen, hangi duyguya gayb âleminin yolunu açarsan o duygu, artık eskimez, yıpranmaz, ölmez.
-
مالک الملکی به حس چیزی دهی ** تا که بر حسها کند آن حس شهی 2815
- Mülk senindir. Duyguya bir şey ihsan edersin; o duygu, öbür duygulara padişahlık eder.
-
حکایت شب دزدان کی سلطان محمود شب در میان ایشان افتاد کی من یکیام از شما و بر احوال ایشان مطلع شدن الی آخره
- Sultan Mahmud’un bir gece, hırsızların arasına düşerek “ Ben de sizlerdenim “ demesi ve onların hallerini anlaması
-
شب چو شه محمود برمیگشت فرد ** با گروهی قوم دزدان باز خورد
- Sultan Mahmut, bir gece yalnız başına şehri dolaşırken bir bölük hırsıza rastladı.
-
پس بگفتندش کیی ای بوالوفا ** گفت شه من هم یکیام از شما
- Hırsızlar ey vefalı adam dediler, sen kimsin? Sultan Mahmut, ben de sizlerden biriyim diye cevap verdi.
-
آن یکی گفت ای گروه مکر کیش ** تا بگوید هر یکی فرهنگ خویش
- Hırsızların biri, ey daima hileye düzene baş vuranlar, hadi bakalım,her birimiz hünerini söylesin.
-
تا بگوید با حریفان در سمر ** کو چه دارد در جبلت از هنر
- Yaratılışta ne hüner ne marifet var? Şu gece vakti arkadaşlarına anlatsın dedi.
-
آن یکی گفت ای گروه فنفروش ** هست خاصیت مرا اندر دو گوش 2820
- Birisi dedi ki: Ey hünerini göstermeye kalkışan kavim, benim kulaklarımda bir hassa vardır.