English    Türkçe    فارسی   

6
2802-2826

  • زان مثال برگ دی پژمرده‌ام  ** کز بهشت وصل گندم خورده‌ام 
  • Kış yaprağı gibi soldum, çünkü vuslat cennetinde buğday yedim.
  • چون بدیدم لطف و اکرام ترا  ** وآن سلام سلم و پیغام ترا 
  • Senin lûtfunu, ihsanını, o barış selâmını o güzel haberini duyunca,
  • من سپند از چشم بد کردم پدید  ** در سپندم نیز چشم بد رسید 
  • Kötü göz değmesin diye ateşe çöreotu attım, fakat çöreotuma da kötü göz değdi.
  • دافع هر چشم بد از پیش و پس  ** چشم‌های پر خمار تست و بس  2805
  • Önde de sonda da her kötü gözü def eden, ancak ve ancak mahmur gözlerindir.
  • چشم بد را چشم نیکویت شها  ** مات و مستاصل کند نعم الدوا 
  • Padişahın kötü gözü, senin güzel gözlerin mat eder, mahveder; ne güzel ilâç bu.
  • بل ز چشمت کیمیاها می‌رسد  ** چشم بد را چشم نیکو می‌کند 
  • Hattâ senin gözünden kimyalar erişti mi kötü göz bile iyi göz olur.
  • چشم شه بر چشم باز دل زدست  ** چشم بازش سخت با همت شدست 
  • Padişahın gözü, doğanın gözüne değdi mi doğan, yücelir, himmetli bir göze sahip olur.
  • تا ز بس همت که یابید از نظر  ** می‌نگیرد باز شه جز شیر نر 
  • O bakıştan öyle bir himmete sahip olur ki, öyle yücelir ki artık erkek aslandan başka bir şey avlamaz olur.
  • شیر چه کان شاه‌باز معنوی  ** هم شکار تست و هم صیدش توی  2810
  • Aslan da nedir ki? O mânevi yüce doğan, hem senin avındır, hem de seni avlar.
  • شد صفیر باز جان در مرج دین  ** نعره‌های لا احب الافلین 
  • Din çayırında can doğanının ıslığı “Ben batan şeyleri sevmem” nâraları olur.
  • باز دل را که پی تو می‌پرید  ** از عطای بی‌حدت چشمی رسید 
  • Senin izinden uçup duran gönül doğanı da sayısız ihsanlarla uğradı, gözün, bir kerecik ona düştü.
  • یافت بینی بوی و گوش از تو سماع  ** هر حسی را قسمتی آمد مشاع 
  • Burnu bir koku aldı, kulağı senin nağmelerini duydu. Her duygusu, muayyen olamayan nasipler elde etti.
  • هر حسی را چون دهی ره سوی غیب  ** نبود آن حس را فتور مرگ و شیب 
  • Sen, hangi duyguya gayb âleminin yolunu açarsan o duygu, artık eskimez, yıpranmaz, ölmez.
  • مالک الملکی به حس چیزی دهی  ** تا که بر حس‌ها کند آن حس شهی  2815
  • Mülk senindir. Duyguya bir şey ihsan edersin; o duygu, öbür duygulara padişahlık eder.
  • حکایت شب دزدان کی سلطان محمود شب در میان ایشان افتاد کی من یکی‌ام از شما و بر احوال ایشان مطلع شدن الی آخره 
  • Sultan Mahmud’un bir gece, hırsızların arasına düşerek “ Ben de sizlerdenim “ demesi ve onların hallerini anlaması
  • شب چو شه محمود برمی‌گشت فرد  ** با گروهی قوم دزدان باز خورد 
  • Sultan Mahmut, bir gece yalnız başına şehri dolaşırken bir bölük hırsıza rastladı.
  • پس بگفتندش کیی ای بوالوفا  ** گفت شه من هم یکی‌ام از شما 
  • Hırsızlar ey vefalı adam dediler, sen kimsin? Sultan Mahmut, ben de sizlerden biriyim diye cevap verdi.
  • آن یکی گفت ای گروه مکر کیش  ** تا بگوید هر یکی فرهنگ خویش 
  • Hırsızların biri, ey daima hileye düzene baş vuranlar, hadi bakalım,her birimiz hünerini söylesin.
  • تا بگوید با حریفان در سمر  ** کو چه دارد در جبلت از هنر 
  • Yaratılışta ne hüner ne marifet var? Şu gece vakti arkadaşlarına anlatsın dedi.
  • آن یکی گفت ای گروه فن‌فروش  ** هست خاصیت مرا اندر دو گوش  2820
  • Birisi dedi ki: Ey hünerini göstermeye kalkışan kavim, benim kulaklarımda bir hassa vardır.
  • که بدانم سگ چه می‌گوید به بانگ  ** قوم گفتندش ز دیناری دو دانگ 
  • Köpek havladı mı, ne diyor, anlarım. Öbürleri, bu iki metelik eder ancak dediler.
  • آن دگر گفت ای گروه زرپرست  ** جمله خاصیت مرا چشم اندرست 
  • Bir başkası ey altına tapanlar, benim bütün hassam gözümdedir.
  • هر که را شب بینم اندر قیروان  ** روز بشناسم من او را بی‌گمان 
  • Geceleyin karanlıkta kimi görsem, hiç şüphe yok, onu gündüz tanırım dedi.
  • گفت یک خاصیتم در بازو است  ** که زنم من نقبها با زور دست 
  • Başka biri, benim hünerim kolumdadır. Kolumun kuvvetiyle duvarları delerim dedi.
  • گفت یک خاصیتم در بینی است  ** کار من در خاکها بوبینی است  2825
  • Başka biri dedi ki: Benim marifetim burnumda. İşim, toprakları koklamaktır.
  • سرالناس معادن داد دست  ** که رسول آن را پی چه گفته است 
  • “İnsanlar madenlere benzerler” sırrına ermişim. Peygamber, onu ne için söylemişti.