جان نهان اندر خلا همچون سجاف ** تن تقلب میکند زیر لحاف
Can, boşluklarda astar gibi gizlidir, bedense yorganın altında döner durur.
روح چون من امر ربی مختفیست ** هر مثالی که بگویم منتفیست 3310
Ruh, “Rabbimin emrindedir” gizlidir. Onun için nasıl bir örnek versem anlatmaya imkan yoktur.
ای عجب کو لعل شکربار تو ** وان جوابات خوش و اسرار تو
Acaba o şekerler saçan dudak nerede? O güzel cevapların, o sırların hani?
ای عجب کو آن عقیق قندخا ** آن کلید قفل مشکلهای ما
O şeker çiğneyen akik dudaklar, o müşküllerimizdeki kilitlerin anahtarı ne oldu?
ای عجب کو آن دم چون ذوالفقار ** آنک کردی عقلها را بیقرار
Nerede o zülfikar gibi sözler, nerede o akılları kararsız bir hale getiren laflar?
چند همچون فاخته کاشانهجو ** کو و کو و کو و کو و کو و کو
Yuvasını arayan kumru gibi niceye bir “ Kü- Kü nerede, nerede” deyip duracaksın?
کو همانجا که صفات رحمتست ** قدرتست و نزهتست و فطنتست 3315
Nerede? Rahmet sıfatlarının bulunduğu yerde Kudretten arılıktan akıldan ve anlayıştan ibaret olan alemde?
کو همانجا که دل و اندیشهاش ** دایم آنجا بد چو شیر و بیشهاش
Nerede olacak? Aslanın daima ormanda oluşu gibi o da gönlüyle düşüncesinin daima bulunduğu alemde.
کو همانجا که امید مرد و زن ** میرود در وقت اندوه و حزن
Nerede olacak Kadının erkeğin dert ve mihnet zamanı ümit bağladığı cihanda.
کو همانجا که به وقت علتی ** چشم پرد بر امید صحتی
Nerede olacak? İnsan hastalanınca sıhhat ümidiyle göz diktiği yerde.
آن طرف که بهر دفع زشتیی ** باد جویی بهر کشت و کشتیی
Bir kötülüğü gidermek için yalvardığın bir harmanı savurmak bir gemiyi sürmek için rüzgar beklediğin alemde.
آن طرف که دل اشارت میکند ** چون زبان یا هو عبارت میکند 3320
Gönlün işaret ettiği dilin “ Ey o” diye dile getirdiği yerde.
او معالله است بی کو کو همی ** کاش جولاهانه ماکو گفتمی
Nereden, nerede diye aramaya lüzum yok, Tanrıyla iste, keşke ben de çulhalar gibi hep mekik deyip dursam bu sırrı bilen aklı dileseydim.
عقل ما کو تا ببیند غرب و شرق ** روحها را میزند صد گونه برق
Aklımız doğuyu da görür batıyı da. Akıldan ruhlara yüzlerce çeşit şimşekler çakar.
جزر و مدش بد به بحری در زبد ** منتهی شد جزر و باقی ماند مد
O, köpüklü bir denizle beraber kabardı, kıyıyı kapladı. Sonra denizle beraber çekildi. Kıyıyı kaplayışı geçti, çekilişi kaldı!
نه هزارم وام و من بی دسترس ** هست صد دینار ازین توزیع و بس
Dokuz bin altın borcum var. elimden tutanım yok. Elimde yalnız bütün şehirden toplanmış yüz altın var, işte bu kadar!
حق کشیدت ماندم در کشمکش ** میروم نومید ای خاک تو خوش 3325
Tanrı, seni çekti aldı. Ben bu kargaşalıklar içinde kaldım. Ey toprağı bile güzel zat, ümitsiz bir halde gidiyorum.
همتی میدار در پر حسرتت ** ای همایون روی و دست و همتت
Seni hasretinle iştiyakınla dolu olan kuluna bir himmet et ey yüzü de eli de himmeti de kutlu zat!
آمدم بر چشمه و اصل عیون ** یافتم در وی به جای آب خون
Kaynağın, ırmakların başına geldim, fakat orada su yerine kan buldum.
چرخ آن چرخست آن مهتاب نیست ** جوی آن جویست آب آن آب نیست
Gök, o gök, fakat ay ışığı o ay ışığı değil. Irmak o ırmak, fakat su o su değil!
محسنان هستند کو آن مستطاب ** اختران هستند کو آن آفتاب
İhsan sahipleri var ama o tertemiz ihsan sahibi nerede? Yıldızlar var ama hani o güneş?
تو شدی سوی خدا ای محترم ** پس به سوی حق روم من نیز هم 3330
Ey saygı değer zat, en Tanrı’ya gittin, bari ben de Tanrıya gideyim.
مجمع و پای علم ماوی القرون ** هست حق کل لدینا محضرون
Bütün devirlerde gelip geçenlerin toplandıkları yer, bayrağın dibidir, orası ne güzel bir topluluk yeridir. Tanrı “ Her şey tapımızda toplanır” der. Tanrı topluluk yeridir.
نقشها گر بیخبر گر با خبر ** در کف نقاش باشد محتصر
Resimler ister haberdar olsunlar, ister olmasınlar, hepsi de ressamın elinde toplanır.
دم به دم در صفحهی اندیشهشان ** ثبت و محوی میکند آن بینشان
O nişansız Tanrı anbean onların düşünce sahifesinde bir şeyler yazar, yazdıklarından bir kısmını siler durur.