آن عمادالملک گریان چشممال ** پیش سلطان در دوید آشفتهحال
İmadülmülk bu hali gördü gözleri yaşardı, ağladı. Gözlerini silerek perişan bir halde padişahın tapısına koştu.
لب ببست و پیش سلطان ایستاد ** راز گویان با خدا رب العباد
Padişahın huzurunda durdu. Ağzını yumdu, fakat içinden kulların Tanrısına gizlice yalvarıyordu.
ایستاده راز سلطان میشنید ** واندرون اندیشهاش این میتنید 3385
Ayakta duruyor fakat sultanının içinden geçirdiği şeyleri duyuyordu. Gönlünden şunları düşünmekte Tanrıya şöyle niyaz etmekteydi:
کای خداگر آن جوان کژ رفت راه ** که نشاید ساختن جز تو پناه
Yarabbi, o genç, eğri yola gittiyse affet. Senden başkasına sığınmak doğru değil.
تو از آن خود بکن از وی مگیر ** گرچه او خواهد خلاص از هر اسیر
Fakat sen onun yaptığını bakma, sana layık olanı yap. O tutsak olan kullardan halas olmasını beklemede, fakat sen halas et onu.
زانک محتاجند این خلقان همه ** از گدایی گیر تا سلطان همه
Çünkü bu halkın hepsi de muhtaçtır yoksulundan tut da padişahına kadar hepsi.
با حضور آفتاب با کمال ** رهنمایی جستن از شمع و ذبال
Yüceliklere sahip dururken bir mumdan, bir mum yalımından yol bulmayı ummak..
با حضور آفتاب خوشمساغ ** روشنایی جستن از شمع و چراغ 3390
Güzelim parlak güneş meydandayken mumla kandilden ayrılmak istemek!
بیگمان ترک ادب باشد ز ما ** کفر نعمت باشد و فعل هوا
Fakat şüphe yok ki bizim şanımız, edebi terk etme, nimete karşı küfranda bulunma, heva ve hevesinize uymadır.
لیک اغلب هوشها در افتکار ** همچو خفاشند ظلمت دوستدار
Akıllıların çoğu düşünceye daldığı zaman yarasa gibi karanlığı sever.
در شب ار خفاش کرمی میخورد ** کرم را خورشید جان میپرورد
Geceleyin yarasa, bir kurtcağız yese, o kurtu bile can güneşi beslemiş, yetiştirmiştir.
در شب ار خفاش از کرمیست مست ** کرم از خورشید جنبنده شدست
Yarasa geceleyin o kurtu yiyip sarhoş olduysa, kurt, yine güneş yüzünden canlanmıştır.
آفتابی که ضیا زو میزهد ** دشمن خود را نواله میدهد 3395
Işığı, aydınlığı meydana getiren güneş, düşmanını bile doyurmadadır.
لیک شهبازی که او خفاش نیست ** چشم بازش راستبین و روشنیست
Fakat yarasa olmayan iri doğan kuşunun açık gözü doğru yolu görür, aydındır.
گر به شب جوید چو خفاش او نمو ** در ادب خورشید مالد گوش او
O da yarasa gibi geceleyin gelişmek istese o vakit güneş, edebe sokmak için kulağını çeker.
گویدش گیرم که آن خفاش لد ** علتی دارد ترا باری چه شد
Der ki. Tutalım o inatçı yarasanın bir illeti var, ya sana ne oldu?
مالشت بدهم به زجر از اکتیاب ** تا نتابی سر دگر از آفتاب
Sana bir dert vereyim, seni bir zahmete sokayım da bir daha güneşten çekinmeyesin!
ماخذهی یوسف صدیق صلواتالله علیه به حبس بضع سنین به سبب یاری خواستن از غیر حق و گفتن اذکرنی عند ربک مع تقریره
Yusuf-u Sıddıyk’ın Tanrı rahmet etsin, Tanrı’dan başkasından yardım istemesi ve “Beni efendine söyle” demesi yüzünden zindanda beş küsur yıl kalması ve bu sözünün cezasını çekmesi
آنچنان که یوسف از زندانیی ** با نیازی خاضعی سعدانیی 3400
Yusuf da, zindanda bulunan birisine yalvardı, yakardı.
خواست یاری گفت چون بیرون روی ** پیش شه گردد امورت مستوی
Ondan yardım diledi, dedi ki: Buradan çıkınca ve Padişahın tapısında işin düzelince,
یاد من کن پیش تخت آن عزیز ** تا مرا هم وا خرد زین حبس نیز
O azizin huzurunda beni an, halimi söyle de beni bu hapisten kurtarsın.
کی دهد زندانیی در اقتناص ** مرد زندانی دیگر را خلاص
Hiç sıkıntı içinde bulunan bir mahpus nasıl olur da başka bir mahpusu kurtarabilir?
اهل دنیا جملگان زندانیند ** انتظار مرگ دار فانیند
Dünyadakilerin hepsi de mahpustur. Zindandadır. Şu fani dünyada ölümü bekleyip dururlar.
جز مگر نادر یکی فردانیی ** تن بزندان جان او کیوانیی 3405
Pek nadirdir öyle bir adam ki bedeni zindanda ruhu yedinci kat gökte olsun.
پس جزای آنک دید او را معین ** ماند یوسف حبس در بضع سنین
Hasılı Yusuf da o adamı kendine yardımcı gördüğünden zindanda beş küsur yıl kaldı.
یاد یوسف دیو از عقلش سترد ** وز دلش دیو آن سخن از یاد برد
Şeytan, o adamın aklından Yusuf’u çıkardı, gönlünden Yusuf’un sözünü kaybetti.