آهن و سنگ از برونش مظلمی ** اندرون نوری و شمع عالمی
Demirle taş, görünüşte karanlıktır. Fakat iç âlemde nurdur âlemin ışığıdır.
درج در خوفی هزاران آمنی ** در سواد چشم چندان روشنی 3580
Korkuda yüzlerce eminlik gizli. Gözün karasında bunca aydınlık var.
اندرون گاو تن شهزادهای ** گنج در ویرانهای بنهادهای
Beden öküzünün içinde şehzade var. Defineyi bir yıkık yere gömmüşsün.
تا خری پیری گریزد زان نفیس ** گاو بیند شاه نی یعنی بلیس
Bu suretle de bir kart eşek, o güzelim defineyi anlamasın, ondan kaçsın; yani iblis, öküzü görsün, padişahı görmesin diyorsun.
حکایت آن پادشاه و وصیت کردن او سه پسر خویش را کی درین سفر در ممالک من فلان جا چنین ترتیب نهید و فلان جا چنین نواب نصب کنید اما الله الله به فلان قلعه مروید و گرد آن مگردید
Bir padişah , üç oğluna “ Ülkenin filân yerini şu tarzda düşüp koşun, filân yere şu çeşit hâkimler tâyin edin.Yalnız amanın, Tanrı hakkiyçin filân kaleye gitmeyin, onun etrafında dolaşmayın” diye vasiyette bulundu.
بود شاهی شاه را بد سه پسر ** هر سه صاحبفطنت و صاحبنظر
Bir padişahın üç oğlu vardı. Üçü de anlayışlı, görgülüydü.
هر یکی از دیگری استودهتر ** در سخا و در وغا و کر و فر
Her biri, öbürlerinden daha değerli, cömertlikte yiğitlikte, savaş eri olmada öbürlerinden üstündü.
پیش شه شهزادگان استاده جمع ** قرة العینان شه همچون سه شمع 3585
Şehzadeler, padişahın tapısında toplandılar. Âdeta padişahın iki gözünün nuru üç tane mumdular.
از ره پنهان ز عینین پسر ** میکشید آبی نخیل آن پدر
Babanın ağaca benzeyen vücudu, gizli bir yol vasıtasıyla oğul’ un iki gözünden su alır, gıdalanır.
تا ز فرزند آب این چشمه شتاب ** میرود سوی ریاض مام و باب
Oğuldan coşan bu kaynak ananın, babanın bahçelerine kadar akar gider.
تازه میباشد ریاض والدین ** گشته جاری عینشان زین هر دو عین
Anayla babanın gönül ve hayat bahçeleri bu suretle yeşerir, tazeleşir. Onun gözleri, bu iki ırmak yüzünden yaşarır, gözyaşı döker.
چون شود چشمه ز بیماری علیل ** خشک گردد برگ و شاخ آن نخیل
Kaynak hastalanıp kötüleşirse o ağacın dalları, yaprakları da kurur.
O ağaç kurumaya başlar, çünkü oğulun vücudundan sulanıyor, gıdalanıyordu.
ای بسا کاریز پنهان همچنین ** متصل با جانتان یا غافلین
Nice böyle gizli su yolları vardır ki ey gafiller, sizin canınıza ulanmıştır
ای کشیده ز آسمان و از زمین ** مایهها تا گشته جسم تو سمین
Gökten, yerden nice sular çektin de vücudun böyle semirdi.
عاریهست این کم همیباید فشارد ** کانچ بگرفتی همیباید گزارد
Fakat bu iğretidir. Az, az sıkıştırmak gerek. Çünkü elde edilenin bırakılması lâzım.
جز نفخت کان ز وهاب آمدست ** روح را باش آن دگرها بیهدست
Yalnız Tanrı’nın “Âdem’e ruhumdan ruh üfürdüm” dediği varlık yok mu? O kalır işte. Sen de ruha bak, başkaları beyhudedir.
بیهده نسبت به جان میگویمش ** نی بنسبت با صنیع محکمش 3595
Fakat bu beyhude sözünü, cana, ruha nispetle söylüyorum, her şeyi sağlam bir surette yapan sanatkâra, Tanrı’ya nispetle değil ha!
بیان استمداد عارف از سرچشمهی حیات ابدی و مستغنی شدن او از استمداد و اجتذاب از چشمههای آبهای بیوفا کی علامة ذالک التجافی عن دار الغرور کی آدمی چون بر مددهای آن چشمهها اعتماد کند در طلب چشمهی باقی دایم سست شود کاری ز درون جان تو میباید کز عاریهها ترا دری نگشاید یک چشمهی آب از درون خانه به زان جویی که آن ز بیرون آید
Ârif, ebedî hayat kaynağından yardım diler vefasız suların çeşmelerinden bir şey dilemez, onlara yüz tutmaz ve aldırış bile etmez. Bunun nişanesi de “ Şu gurur , şu aldanma yurdu olan dünyadan çekinmektir.” Kim, bu fâni kaynaklara dayanır, güvenirse ebedî kaynağı adam akıllı ayıramaz. Canında bir iş gerek Yoksa bu iğreti şeylerden bir kapı açılmaz. Evin içindeki bir tek çeşme Dışardan gelen ırmaktan yeğdir
حبذا کاریز اصل چیزها ** فارغت آرد ازین کاریزها
Her şeyin aslı olan kaynak coşar da seni bu su yollarına muhtaç etmezse ne mutlu!
تو ز صد ینبوع شربت میکشی ** هرچه زان صد کم شود کاهد خوشی
Sen, yüzlerce kaynaktan su içmedesin. O yüz kaynaktan ne kadarı azalırsa sendeki hoşluk da o kadar azalır.
چون بجوشید از درون چشمهی سنی ** ز استراق چشمهها گردی غنی
Fakat içerden bir güzelim kaynak coştu mu seni başka kaynakları gözlemekten kurtarır.
قرةالعینت چو ز آب و گل بود ** راتبهی این قره درد دل بود
Gözünün nuru, balçıktan oldu mu onun sana vereceği şey de ancak gönül derdinden ibarettir.
قلعه را چون آب آید از برون ** در زمان امن باشد بر فزون 3600
Kaleye dışardan su gelirse emniyet ve barış zamanında iyidir ama
چونک دشمن گرد آن حلقه کند ** تا که اندر خونشان غرقه کند
Düşman geldi de kaleyi çevirdi, kaledekiler kanlarına, battılar mı
آب بیرون را ببرند آن سپاه ** تا نباشد قلعه را زانها پناه
Düşman askeri, dışardan gelen suyu keser, kaledekilerin o suya güvenmemelerini temin eder.
آن زمان یک چاه شوری از درون ** به ز صد جیحون شیرین از برون
İşte o zaman kale içindeki bir acı kuyu dışarıdaki, yüz tatlı ırmaktan daha iyidir.