-
زر به کاغذپارهها پیچیده بود ** تا وجودش بود میافشاند جود
- Altınları kağıt parçalarına sarar, öyle verirdi. Hasılı dünyada bulundukça hep böyle ihsanlar ederdi.
-
همچو خورشید و چو ماه پاکباز ** آنچ گیرند از ضیا بدهند باز
- Güneş gibi, tertemiz ay gibiydi. Onlar da Tanrı’dan aldıkları aydınlığı halka saçarlar ya.
-
خاک را زربخش کی بود آفتاب ** زر ازو در کان و گنج اندر خراب
- Toprağa altın bağışlayan kimdir? Güneş. Madendeki altın da ondandır, yıkık yerlerdeki hazine de.
-
هر صباحی یک گره را راتبه ** تا نماند امتی زو خایبه
- Her sabah yoksulların bir kısmına ihsanda bulunuyordu. Bu suretle hiçbir tayfanın mahrum kalmamasını isterdi.
-
مبتلایان را بدی روزی عطا ** روز دیگر بیوگان را آن سخا 3805
- Bir gün dertlilere lütfeder, öbür gün dul kadınlara ihsanda bulunur.
-
روز دیگر بر علویان مقل ** با فقیهان فقیر مشتغل
- Daha öbür gün yoksul Alevilerle okuyup okutmakla uğraşan yoksul fakirlere kerem eder.
-
روز دیگر بر تهیدستان عام ** روز دیگر بر گرفتاران وام
- Daha öbürüsü gün halkın eli boşlarına para verir, daha öbürüsü gün de borçlulara ihsan ederdi.
-
شرط او آن بود که کس با زبان ** زر نخواهد هیچ نگشاید لبان
- Yalnız bir şartı vardı: kimse ağzını açıp bir şey istemeyecekti.
-
لیک خامش بر حوالی رهش ** ایستاده مفلسان دیواروش
- Geçeceği yolun kenarına bütün yoksullar duvar gibi dizilirler, susarlar beklerlerdi.
-
هر که کردی ناگهان با لب سال ** زو نبردی زین گنه یک حبه مال 3810
- Birisi ağız açtı da bir şey istedi mi bir habbe bile alamazdı.
-
من صمت منکم نجا بد یاسهاش ** خامشان را بود کیسه و کاسهاش
- Şartı kim susarsa kurtulur hükmüydü. Kesesi, kasesi, susanlarındı.
-
نادرا روزی یکی پیری بگفت ** ده زکاتم که منم با جوع جفت
- Nasılsa bir gün ihtiyarın biri, açım, bana zekat ver demişti.
-
منع کرد از پیر و پیرش جد گرفت ** مانده خلق از جد پیر اندر شگفت
- İhtiyarı men ettiler. Ama o boyuna söylemekteydi. Halk hayretlere düştü.
-
گفت بس بیشرم پیری ای پدر ** پیر گفت از من توی بیشرمتر
- Sadr-ı Cihan babacığım ne utanmaz ihtiyarsın dedi. İhtiyar sen benden daha ziyade utanmazsın dedi.
-
کین جهان خوردی و خواهی تو ز طمع ** کان جهان با این جهان گیری به جمع 3815
- Bu cihanı yedin yuttun bir de alemle beraber öteki alemi elde etmeye tamah ediyorsun!
-
خندهاش آمد مال داد آن پیر را ** پیر تنها برد آن توفیر را
- Bu sözü duyunca güldü, o ihtiyara bir hayli mal verdi. Adamcağız, bütün malları yalnız başına alıp götürdü.
-
غیر آن پیر ایچ خواهنده ازو ** نیم حبه زر ندید و نه تسو
- O ihtiyardan başka ondan bir şey isteyen hiçbir kimse ne yarım habbe altın elde etti, ne bir zerre kumaş.
-
نوبت روز فقیهان ناگهان ** یک فقیه از حرص آمد در فغان
- Fakihlerin günüydü, bir hoca, hırsa geldi, feryadediyordu.
-
کرد زاریها بسی چاره نبود ** گفت هر نوعی نبودش هیچ سود
- Bir hayli ağladı, sızlandı, fakat çare yoktu. Her çeşit söz söyledi, hiçbir faydası olmadı.
-
روز دیگر با رگو پیچید پا ** ناکس اندر صف قوم مبتلا 3820
- Ertesi günü ayağını eski çaputlarla sardı, kötürümler arasına karıştı.
-
تختهها بر ساق بست از چپ و راست ** تا گمان آید که او اشکستهپاست
- Ayağının sağına soluna tahtalar bağladı, bu suretle kendisini ayağı kırık bir alil göstermek istedi.
-
دیدش و بشناختش چیزی نداد ** روز دیگر رو بپوشید از لباد
- Padişah onu gördü tanıdı hiçbir şey vermedi. Ertesi günü yüzünü bir keçe parçasıyla örttü.
-
هم بدانستش ندادش آن عزیز ** از گناه و جرم گفتن هیچ چیز
- Fakat padişah yine tanıdı, ağzını açıp bir şey istediği için kusurda bulunmuştu, ona hiçbir şey vermedi.
-
چونک عاجز شد ز صد گونه مکید ** چون زنان او چادری بر سر کشید
- Yüz türlü hileye başvurdu, nihayet aciz kalıp kadınlar gibi çarşafa büründü.
-
در میان بیوگان رفت و نشست ** سر فرو افکند و پنهان کرد دست 3825
- Dul kadınların arasına karışıp elini gizledi başını eğdi öylece durdu.