جبه را برد آن کله را این ببرد ** غرق بازی گشته ما چون طفل خرد
O, cüppeyi aldı götürdü, bu, külâhı. Biz de küçücük çocuklar gibi oyuna daldık;
نک شبانگاه اجل نزدیک شد ** خل هذا اللعب به سبک لاتعد
Derken ecel gecesi yaklaştı. Artık bırak şu oyunu, yeter dönme oyuna gayrı.
هین سوار توبه شود در دزد رس ** جامهها از دزد بستان باز پس
Tövbe atına binde hırsıza yetiş, hırsızdan elbiselerini al, geri dön.
مرکب توبه عجاب مرکبست ** بر فلک تازد به یک لحظه ز پست
Tövbe atı acayip bir attır. Bir anda şu aşağılık âlemden ta göğün üstüne kadar sıçrayıp çıkar.
لیک مرکب را نگه میدار از آن ** کو بدزدید آن قبایت را نهان 465
Fakat atını da hırsızdan gözet ha. Biliyorsun ya, o, gizlice elbiseni de çaldı.
تا ندزدد مرکبت را نیز هم ** پاس دار این مرکبت را دم به دم
Aman şu atımı gözet de hırsız çalmasın.
حکایت آن شخص کی دزدان قوج او را بدزدیدند و بر آن قناعت نکرد به حیله جامههاش را هم دزدیدند
Hırsızlar,birisinin koçunu çaldılar.Onunla kanaat etmediler de elbisesini çaldılar.
آن یکی قج داشت از پس میکشید ** دزد قج را برد حبلش را برید
Birisinin bir koçu vardı. Boynuna bir ip bağlamış, ardından çekip götürüyordu. Bir hırsız geldi, ipini kesip koçu götürdü.
چونک آگه شد دوان شد چپ و راست ** تا بیابد کان قج برده کجاست
Adam haberdar olunca, koçu nereye götürdü diye sağa sola koşmaya başladı.
بر سر چاهی بدید آن دزد را ** که فغان میکرد کای واویلتا
Hırsızın bir kuyu başında eyvahlar olsun diye feryadetmekte olduğunu gördü.
گفت نالان از چی ای اوستاد ** گفت همیان زرم در چه فتاد 470
Dedi ki: Üstat, neden feryat ediyorsun? Hırsız, kuyuya altın torbam düştü.
گر توانی در روی بیرون کشی ** خمس بدهم مر ترا با دلخوشی
Çıkarabilirsen sana gönül hoşluğu ile beşte birini veririm.
خمس صد دینار بستانی به دست ** گفت او خود این بهای ده قجست
Yüz altının beşte birine sahip olursun dedi.Adam, bu tam on koçun değeri.
گر دری بر بسته شد ده در گشاد ** گر قجی شد حق عوض اشتر بداد
Bir kapı kapandıysa on kapı açıldı. Bir koç gittiyse Allah, ona karşılık bir deve ihsan etti ,deyip ;
جامهها بر کند و اندر چاه رفت ** جامهها را برد هم آن دزد تفت
Elbisesini çıkarttı, kuyuya indi. Hırsız da derhal elbiselerini alıp kaçtı.
حازمی باید که ره تا ده برد ** حزم نبود طمع طاعون آورد 475
Yolu köye çıkaracak bir tedbir gerek. Yoksa insana tamah tohumunu getiren tedbire tedbir demezler.
او یکی دزدست فتنهسیرتی ** چون خیال او را بهر دم صورتی
Tamah huyu fitneden ibaret bir hırsızdır ama hayal gibi her an bir surete bürünür.
کس نداند مکر او الا خدا ** در خدا بگریز و وا ره زان دغا
Onun hilesini Allah’dan da başka kimse bilmez.Allah’ya kaç da o alçaktan kurtul!
مناظرهی مرغ با صیاد در ترهب و در معنی ترهبی کی مصطفی علیهالسلام نهی کرد از آن امت خود را کی لا رهبانیة فی الاسلام
Mustafa aleyhisselâm “İslâmda rahiplik yoktur” buyurmuştur . Bu esasa göre kuşun , avcıyla konuşup,görüşmesi
مرغ گفتش خواجه در خلوت مهایست ** دین احمد را ترهب نیک نیست
Kuş dedi ki: Azizim, halvette oturma. Ahmed’in dininde rahiplik iyi değildir.
از ترهب نهی کردست آن رسول ** بدعتی چون در گرفتی ای فضول
Peygamber, rahipliği nehyetti. Sen, nasıl oldu da böyle bid’ate kapıldın.
جمعه شرطست و جماعت در نماز ** امر معروف و ز منکر احتراز 480
Cuma namazını kılmak, namazı cemaatle eda etmek, halka iyilik yapmalarını, Allah buyruklarını tutmalarını emretmek, kötülükte bulunmaktan çekinmek lâzım.
رنج بدخویان کشیدن زیر صبر ** منفعت دادن به خلقان همچو ابر
Kötü huyluların zahmetlerini çekip sabretmek, bulut gibi halka menfaatli olmak gerek.
خیر ناس آن ینفع الناس ای پدر ** گر نه سنگی چه حریفی با مدر
“İnsanların hayırlısı halka faydalı olanıdır” babacığım. Taş değilsen taşla toprakla işin ne?
در میان امت مرحوم باش ** سنت احمد مهل محکوم باشد
Acınmış, Allah rahmetine erişmiş ümmetin arasında ol. Ahmed’in sünnetini bırakma, ona mahkûm et kendini.
گفت عقل هر که را نبود رسوخ ** پیش عاقل او چو سنگست و کلوخ
Adam dedi ki: Aklı tam olmayan, akıllı kişinin yanında taşa kerpice benzer.
چون حمارست آنک نانش امنیتست ** صحبت او عین رهبانیتست 485
Ekmek isteğine düşen, eşekten farksızdır. Onunla konuşup görüşmek rahipliğin ta kendisidir.