-
وقت آن آمد که من عریان شوم ** نقش بگذارم سراسر جان شوم
- Artık vakti geldi, soyunayım, sureti bırakayım da baştanbaşa can olayım.
-
ای عدو شرم و اندیشه بیا ** که دریدم پردهی شرم و حیا
- Ey utancın, düşüncenin düşmanı gel! Ben âr ve hayâ perdesini yırttım.
-
ای ببسته خواب جان از جادوی ** سختدل یارا که در عالم توی 615
- Ey canın uykusunu büyüyle bağlayan sevgili, sen şu âlemde ne katı yürekli sevgilisin.
-
هین گلوی صبر گیر و میفشار ** تا خنک گردد دل عشق ای سوار
- Hemen sabrın boğazını sık da aşkın gönlü kutlu olsun.
-
تا نسوزم کی خنگ گردد دلش ** ای دل ما خاندان و منزلش
- Ey gönlümüzü yurt ve konak edinen dost, ben yanmadıkça aşkın gönlü kutlu olur mu hiç?
-
خانهی خود را همیسوزی بسوز ** کیست آن کس کو بگوید لایجوز
- Sen kendi evini yakmadasın, yak. Kimdir bu caiz değil diyecek?
-
خوش بسوز این خانه را ای شر مست ** خانهی عاشق چنین اولیترست
- Ey sarhoş aslan, bu evi yak. Âşıkın evi, böyle olsun, bu daha doğru ve yerinde.
-
بعد ازین این سوز را قبله کنم ** زانک شمعم من بسوزش روشنم 620
- Bundan böyle bu yanışı kıble edineyim, çünkü ben mumum yandıkça aydınım.
-
خواب را بگذار امشب ای پدر ** یک شبی بر کوی بیخوابان گذر
- Babacığım, bu gece uykuyu bırak, bir gececik olsun uykusuzlar mahallesine gel de,
-
بنگر اینها را که مجنون گشتهاند ** همچو پروانه بوصلت کشتهاند
- Şu mecnun olanlara pervane gibi vuslat uğruna ölenlere bak.
-
بنگر این کشتی خلقان غرق عشق ** اژدهایی گشت گویی حلق عشق
- Halkın aşk denizinde gark olan şu gemisine bak. Sanki aşkın boğazı bir ejderha!
-
اژدهایی ناپدید دلربا ** عقل همچون کوه را او کهربا
- Gizli, fakat gönüller kapan bir ejderha... Dağ gibi akılları çekiveren bir kehribar.
-
عقل هر عطار کاگه شد ازو ** طبلهها را ریخت اندر آب جو 625
- Hangi güzel koku satanın aklı, ondan haberdar olsa ırmağa bütün tablalarını döküverir.
-
رو کزین جو برنیایی تا ابد ** لم یکن حقا له کفوا احد
- Yürü, yürü... hakikaten bu ırmağın ne misli vardır, ne eşi; sen, bu ırmaktan ebediyen çıkamazsın.
-
ای مزور چشم بگشای و ببین ** چند گویی میندانم آن و این
- Ey yalancı gözünü aç da bak. Ne vakte dek ben şunu, bunu bilmem diyeceksin.
-
از وبای زرق و محرومی بر آ ** در جهان حی و قیومی در آ
- Riya ve mahrumiyet vebasından kurtul, diri ve daima işte güçte olan Allahlık âlemine gir.
-
تا نمیبینم همیبینم شود ** وین ندانمهات میدانم بود
- Gir de görmüyorum, görüyorum olsun... Şu bilmemler biliyorum haline gelsin.
-
بگذر از مستی و مستیبخش باش ** زین تلون نقل کن در استواش 630
- Sarhoşluktan geç, sarhoşluk verir ol. Bu renkten renge girişi bırak, onun istivasına naklet.
-
چند نازی تو بدین مستی بس است ** بر سر هر کوی چندان مست هست
- Niceye bir bu sarhoşlukla nazlanıp duracaksın? Her mahalle başında bunca sarhoş var.
-
گر دو عالم پر شود سرمست یار ** جمله یک باشند و آن یک نیست خوار
- İki âlem de sevgilinin sarhoşları ile dolsa hepsi de bir olur ki, o bir de hor hakîr değildir.
-
این ز بسیاری نیابد خواریی ** خوار کی بود تنپرستی ناریی
- Onlar bir olmakla derecelerinden düşmeyecekleri gibi çok olmakla da dereceleri düşmez. Hor hâkir kimdir? Bedene tapan cehennemlik!
-
گر جهان پر شد ز نور آفتاب ** کی بود خوار آن تف خوشالتهاب
- Âlem, güneşin nuru ile dolsa o yalımı güzel ısılık kaynağı, hor mu olur?
-
لیک با این جمله بالاتر خرام ** چونک ارض الله واسع بود و رام 635
- Fakat bütün bununla beraber yücelere çık, salın. Çünkü Allah’nın yeryüzü geniştir, sana ram olmuştur.
-
گرچه این مستی چو باز اشهبست ** برتر از وی در زمین قدس هست
- Bu sarhoşluk, yüce bir doğan kuşuna benzer ama kutluluk mekânında ondan da yüceleri vardır.
-
رو سرافیلی شو اندر امتیاز ** در دمندهی روح و مست و مستساز
- Yürü, herkesten seçilmiş olmada, ruh bağışlamada sarhoşlukta ve sarhoş etmede bir İsrafil kesil.