با زبان حال میگفتی بسی ** که ز محشر حشر را پرسید کسی
Birisi o hakiki mahşer olan Peygamberden haşri sordu mu çok defa hâl diliyle “Mahşerden haşri soruyor” derdi.
بهر این گفت آن رسول خوشپیام ** رمز موتوا قبل موت یا کرام
İşte onun için o güzel haberler veren peygamber, ey ulular demiştir, ölmeden önce ölün!
همچنانک مردهام من قبل موت ** زان طرف آوردهام این صیت و صوت 755
Nitekim ben de ölmeden öldüm de bu sesi, bu şöhreti o taraftan aldım, getirdim.
پس قیامت شو قیامت را ببین ** دیدن هر چیز را شرطست این
Kıyamet ol da kıyameti gör. Her şeyi görmenin şartı budur.
تا نگردی او ندانیاش تمام ** خواه آن انوار باشد یا ظلام
İster nur olsun, ister karanlık. O olmadıkça onu tamamı ile bilemezsin.
عقل گردی عقل را دانی کمال ** عشق گردی عشق را دانی ذبال
Akıl oldun mu aklı tamamı ile bilirsin, aşk oldun mu aşkın yanmış, mahvolmuş fitillerini anlar, duyarsın.
گفتمی برهان این دعوی مبین ** گر بدی ادراک اندر خورد این
Anlayış bunu kavrayabilseydi bu dâvanın delilini apaçık söylerdim.
هست انجیر این طرف بسیار و خوار ** گر رسد مرغی قنق انجیرخوار 760
İncir yiyen bir kuş gelip konuk olsa bu tarafta incir çoktur, incirin hiçbir değeri yoktur.
در همه عالم اگر مرد و زنند ** دم به دم در نزع و اندر مردنند
Âlemde bulunan kadın, erkek... Herkes her an can vermede, ölmededir.
آن سخنشان را وصیتها شمر ** که پدر گوید در آن دم با پسر
Sözlerini de, ölüm zamanı babanın oğula vasiyeti say.
تا بروید عبرت و رحمت بدین ** تا ببرد بیخ بغض و رشک و کین
Da ibret al ,acın... Bu suretle de buğuz,haset ve kin, kökünden sökülüp çıksın.
تو بدان نیت نگر در اقربا ** تا ز نزع او بسوزد دل ترا
Yakınlarına onlar ölünce nasıl yüreğin yanarsa o çeşit bak.
کل آت آت آن را نقد دان ** دوست را در نزع و اندر فقد دان 765
Gelecek şey gelmiştir onları ölmüş say, sevdiğini ölüyor, ölmüş onu kaybetmişsin bil.
وز غرضها زین نظر گردد حجاب ** این غرضها را برون افکن ز جیب
Garezler senin bu çeşit bakışına perde oluyorsa onları yırt, at.
ور نیاری خشک بر عجزی مهایست ** دانک با عاجز گزیده معجزیست
Bunları yırtıp atamazsan âcizim deyip kalma. Bil ki âciz olanı bir âcze salan var.
عجز زنجیریست زنجیرت نهاد ** چشم در زنجیرنه باید گشاد
Âciz, bir zincirdir. Birisi gelmiş, sana o zinciri takmıştır. Gözünü açıp zinciri takanı görmek gerek.
پس تضرع کن کای هادی زیست ** باز بودم بسته گشتم این ز چیست
Ey yaşayış yolunu gösteren ben bir doğandım, ayağım bağlandı, bu neden? diye yalvarıp sızlanmaya koyul.
سختتر افشردهام در شر قدم ** که لفی خسرم ز قهرت دم به دم 770
Yarabbi de, kötülüğe kuvvetle adım attım. Bu yüzden kahrınla daima zarar ve ziyan içindeyim.
از نصیحتهای تو کر بودهام ** بتشکن دعوی و بتگر بودهام
Senin öğütlerine karşı kulağım sağırdır. Put kırıyorum diye dâvadaydım ama put yapıyormuşum meğer.
یاد صنعت فرضتر یا یاد مرگ ** مرگ مانند خزان تو اصل برگ
Senin yaptığın şeyleri senin sanatlarını anmak mı farzdır, ölümü anmak mı? Ölüm, güz mevsimine benzer, sense yaprakların aslısın.
سالها این مرگ طبلک میزند ** گوش تو بیگاه جنبش میکند
Şu ölüm yıllardır davulcağızını döver durur da senin kulağın vakitsiz ve yersiz oynar.
گوید اندر نزع از جان آه مرگ ** این زمان کردت ز خود آگاه مرگ
Fakat can verme çağında ah ölüm dersin. Ölüm şimdi mi seni uyandırdı?
این گلوی مرگ از نعره گرفت ** طبل او بشکافت از ضرب شگفت 775
Ölümün, nâra atmadan boğazı yırtıldı sesi tutuldu; dövüle dövüle davulu patladı!
در دقایق خویش را در بافتی ** رمز مردن این زمان در یافتی
Sense kendini bir şeylere verdin, ince eleyip sık dokudun; ne sesini duydun, ne davulunu! Fakat ölümün ne demek olduğunu şimdi anladın işte!
تشبیه مغفلی کی عمر ضایع کند و وقت مرگ در آن تنگاتنگ توبه و استغفار کردن گیرد به تعزیت داشتن شیعهی اهل حلب هر سالی در ایام عاشورا به دروازهی انطاکیه و رسیدن غریب شاعر از سفر و پرسیدن کی این غریو چه تعزیه است
Ömrü zayedip tam can verme çağında,o darlık zamanında tövbe etmeye koyulmak,her yıl Halep’teki Şîa’nın âşure günlerinde Antakya kapısında yas tutmasına benzer.Garip bir şair, yoldan gelmişti de:”Bu gürültü,bu feryat nedir kime yas tutuluyor?” diye sormuştu.
روز عاشورا همه اهل حلب ** باب انطاکیه اندر تا به شب
Âşure günü, bütün Halep’liler, Antakya kapısına gelirler, ta geceye kadar.