چونک بر میخت ببندد بسته باش ** چونک بگشاید برو بر جسته باش
Seni de bir mıha bağladı mı sabret, çözdü mü yürü sıçra.
آفتاب اندر فلک کژ میجهد ** در سیهروزی خسوفش میدهد 930
Güneş gökyüzünde eğri büğrü gitti mi yüzü kararır, Allah onu bir tutulmaya uğratır.
کز ذنب پرهیز کن هین هوشدار ** تا نگردی تو سیهرو دیگوار
Sen de aklını başına devşir de tutulma yerine düşmemeye savaş, bu suretle de tencere gibi yüzü kara bir hale gelme.
ابر را هم تازیانهی آتشین ** میزنندش کانچنان رو نه چنین
Buluta da öyle yürüme, böyle yürü diye ateşten kırbaç vururlar.
بر فلان وادی ببار این سو مبار ** گوشمالش میدهد که گوش دار
Filân ovaya yağmur yağdır, buraya değil, kulağını aç diye kulağını bururlar.
عقل تو از آفتابی بیش نیست ** اندر آن فکری که نهی آمد مهایست
Senin aklın, güneşten artık değildir ya. Nehyedilen fikirde kakılıp kalma.
کژ منه ای عقل تو هم گام خویش ** تا نیاید آن خسوف رو به پیش 935
Ey akıl, sen de dizginini eğriltme de tutulup nursuz bir hale gelmeyesin.
چون گنه کمتر بود نیم آفتاب ** منکسف بینی و نیمی نورتاب
Güneşin suçu az oldu mu az tutulur, yarısını tutulmuş görürsün, yarısını nurlu.
که به قدر جرم میگیرم ترا ** این بود تقریر در داد و جزا
Allah, bu suretle seni suçun ne kadarsa o kadar tutarım. Suça verilen ceza suç miktarıncadır.
خواه نیک و خواه بد فاش و ستیر ** بر همه اشیا سمیعیم و بصیر
İster iyi olsun ister kötü... İster âşikar olsun, ister gizli... Biz her şeyi duyarız, her şeyi görürüz der.
زین گذر کن ای پدر نوروز شد ** خلق از خلاق خوش پدفوز شد
Babacığım, bundan geç, nevruz oldu, halk, Allah lütfuna ulaştı, herkesin ağzına tat geldi.
باز آمد آب جان در جوی ما ** باز آمد شاه ما در کوی ما 940
Yine ırmağımıza can suyu geldi. Yine padişahımız köyümüze kondu.
میخرامد بخت و دامن میکشد ** نوبت توبه شکستن میزند
Baht, salınıp gezmede, eteğini sürmede, tövbeyi bozma zamanı geldi diye naralar atmadadır.
توبه را بار دگر سیلاب برد ** فرصت آمد پاسبان را خواب برد
Yine sel geldi, tövbeyi silip süpürdü. Bekçi uykuya daldı, fırsat vakti gelip çattı.
هر خماری مست گشت و باده خورد ** رخت را امشب گرو خواهیم کرد
Her mahmur, şarap içti, sarhoş oldu. Bu gece varımızı, yoğumuzu rehine koyacağız.
زان شراب لعل جان جانفزا ** لعل اندر لعل اندر لعل ما
O canlara canlar katan lâl şarapla, lâl içinde lâl olduk, lâl içinde lâl kesildik.
باز خرم گشت مجلس دلفروز ** خیز دفع چشم بد اسپند سوز 945
Yine meclis şenlendi, gönülleri parlattı. Kalk, kem göz değmesin diye mangala çörekotu at.
نعرهی مستان خوش میآیدم ** تا ابد جانا چنین میبایدم
Güzel sarhoşların naralarını duyuyorum. Canım, ta sonuna kadar böyle olmayalım işte.
نک هلالی با بلالی یار شد ** زخم خار او را گل و گلزار شد
İşte bir Hilâl bir Bilâl’e dost oldu. Diken yarası, ona gül ve gülnar kesildi.
گر ز زخم خار تن غربال شد ** جان و جسمم گلشن اقبال شد
Beden, diken yarası ile kalbura döndü ama canım, bedenim, devlet gülistanı oldu.
تن به پیش زخم خار آن جهود ** جان من مست و خراب آن و دود
Beden, o kâfirin dikeninin zahmı önünde ama canım, Allah’nın sarhoşu!
بوی جانی سوی جانم میرسد ** بوی یار مهربانم میرسد 950
Canıma bir can kokusudur gelmede, merhametli sevgilimin kokusu erişmede.
از سوی معراج آمد مصطفی ** بر بلالش حبذا لی حبذا
Mustafa, Miraçtan geldi, Bilâl’ine ne mutlu ne mutlu!
چونک صدیق از بلال دمدرست ** این شنید از توبهی او دست شست
Sıddıyk, doğru özlü, doğru sözlü Bilâl’den bu sözleri duyunca tövbesinden el yudu.
باز گردانیدن صدیق رضی الله عنه واقعهی بلال را رضی الله عنه و ظلم جهودان را بر وی و احد احد گفتن او و افزون شدن کینهی جهودان و قصه کردن آن قضیه پیش مصطفی علیهالسلام و مشورت در خریدن او
Allah razı olsun,Sıddıyk’ın bu vakayı Mustafa aleyhiselâm’a söylemesi, Bilâl’e, kâfirlerin yaptıkları zulümleri ve onun “Ahad ,Ahad” demesi yüzünden daha fazla zulmettiklerini anlatması,onu almak için birbirleriyle danışmaları
بعد از آن صدیق پیش مصطفی ** گفت حال آن بلال با وفا
Sıddıyk bunun üzerine Mustafa’nın yanına gelip vefalı Bilâl’in halini anlattı.