English    Türkçe    فارسی   

2
1395-1444

  • در چه دریا نهان در قطره‏ای ** آفتابی مخفی اندر ذره‏ای‏ 1395
  • İnci de nedir ki? Bir katrada gizlenmiş bir deniz.. bir zerreye sığmış güneş!
  • آفتابی خویش را ذره نمود ** و اندک اندک روی خود را بر گشود
  • Öyle bir güneş ki kendisini zerre gösterdi de yavaş, yavaş yüzünü açtı.
  • جمله‏ی ذرات در وی محو شد ** عالم از وی مست گشت و صحو شد
  • Bütün zerreler, onda yok oldu. Âlem, onun yüzünden sarhoş oldu, onun yüzünden kendisine geldi.
  • چون قلم در دست غداری بود ** بی‏گمان منصور بر داری بود
  • Fakat kalem, bir gaddarın elinde oldu mu şüphe yok, Mansur, dâra çekilir.
  • چون سفیهان راست این کار و کیا ** لازم آمد یقتلون الأنبیاء
  • Bu hüküm, bu hükümet, kötü kişilerin elinde oldukça elbette peygamberleri öldürmek lâzım.
  • انبیا را گفته قومی راه گم ** از سفه إنا تطیرنا بکم‏ 1400
  • Yol azıtmış kavim, aptallıklarından peygamberlere “ Biz, sizi şom bilmekteyiz. Bize sizin yüzünüzden kötülük geliyor” dedi.
  • جهل ترسا بین امان انگیخته ** ز آن خداوندی که گشت آویخته‏
  • Hıristiyanların cehaletine bak ki asılan bir Allahtan medet ummaktadır.
  • چون به قول اوست مصلوب جهود ** پس مر او را امن کی تاند نمود
  • Çünkü onlarca İsa’yı Yahudiler asmıştır. Peki, iş böyleyse ona kim imdat etsin?
  • چون دل آن شاه ز ایشان خون بود ** عصمت و أنت فیهم چون بود
  • O padişahın yüreği, onların yüzünden kan olunca “ Sen, onların içinde oldukça Allah onlara azap göndermez” hükmü nasıl olur da sürüp gider?
  • زر خالص را و زرگر را خطر ** باشد از قلاب خاین بیشتر
  • Hain kalpazandan, halis altınla kuyumcu, daha fazla korkar.
  • یوسفان از رشک زشتان مخفیند ** کز عدو خوبان در آتش می‏زیند 1405
  • Yusuflar, çirkin kişilerin hasedinden korkup gizlenirler. Güzeller, düşman korkusundan ateş içinde yaşarlar.
  • یوسفان از مکر اخوان در چه‏اند ** کز حسد یوسف به گرگان می‏دهند
  • Yusuflar, kardeşlerinin hilesi yüzünden kuyuya düşmüşlerdir. Çünkü o kardeşler, hasetlerinden Yusuf’u kurtlara verip dururlar.
  • از حسد بر یوسف مصری چه رفت ** این حسد اندر کمین گرگی است زفت‏
  • Hasetten Mısır Yusuf’unun başına neler geldi? Bu haset, pusuya yatmış büyük bir kurttur.
  • لاجرم زین گرگ یعقوب حلیم ** داشت بر یوسف همیشه خوف و بیم‏
  • Hulâsa halîm Yakup, Yusuf’a bir şey yapmasın diye bu kurttan daima korkar.
  • گرگ ظاهر گرد یوسف خود نگشت ** این حسد در فعل از گرگان گذشت‏
  • Zahiri kurt, Yusuf’un etrafında dönüp dolaşmadı. Fakat bu haset, işlediği işle kurtları da geçti!
  • رحم کرد این گرگ و ز عذر لبق ** آمده که إنا ذهبنا نستبق‏ 1410
  • Bu haset kurdu, Yusuf’u yaraladı da “ Biz onu elbiselerimizin başında bırakmış, gitmiştik, kurt kapmış” diye tatlı sözlerle özür serdetti.
  • صد هزاران گرگ را این مکر نیست ** عاقبت رسوا شود این گرگ بیست‏
  • Bu hile, yüz binlerce kurtta bile yok Hele dur, bak, bu kurt sonunda nasıl rüsvay olur!
  • ز انکه حشر حاسدان روز گزند ** بی‏گمان بر صورت گرگان کنند
  • Ondan dolayı herkesin yaptığı kötülüğün zararını göreceği gün hasetçiler, muhakkak kurt şeklinde haşredileceklerdir.
  • حشر پر حرص خس مردار خوار ** صورت خوکی بود روز شمار
  • Hırsla dolu aşağılık ve haram yiyici kişi, o sayı günü domuz şeklinde,
  • زانیان را گند اندام نهان ** خمر خواران را بود گند دهان‏
  • Zina edenler, avret yerleri kokarak, şarap içenler, ağızları kokarak dirilirler.
  • گند مخفی کان به دلها می‏رسید ** گشت اندر حشر محسوس و پدید 1415
  • Gönüllerin duyduğu o gizli koku, mahşerde açığa çıkar, duyulur.
  • بیشه‏ای آمد وجود آدمی ** بر حذر شو زین وجود ار ز آن دمی‏
  • İnsanın varlığı bir ormana benzer. O deme agâhsan çekin bu varlıktan çekin!
  • در وجود ما هزاران گرگ و خوک ** صالح و ناصالح و خوب و خشوک‏
  • Vücudumuzda binlerce kurt, binlerce domuz. Temiz, pis, güzel, çirkin binlerce sıfat var.
  • حکم آن خور است کان غالبتر است ** چون که زر بیش از مس آید آن زر است‏
  • Herhangi huy galipse hüküm, onundur. Maden de altın bakırdan fazlaysa o maden altın sayılır.
  • سیرتی کان بر وجودت غالب است ** هم بر آن تصویر حشرت واجب است‏
  • Vücudunda hangi huy galipse o huyun suretine göre haşredilmen gerekir.
  • ساعتی گرگی در آید در بشر ** ساعتی یوسف رخی همچون قمر 1420
  • İnsan da bir an olur, kurtluk zuhur eder, bir an olur, ay gibi Yusuf yüzlü bir güzel haline gelir.
  • می‏رود از سینه‏ها در سینه‏ها ** از ره پنهان صلاح و کینه‏ها
  • İyiliklerle kinler gizli bir yolda gönüllerden gönüllere gidip durmaktadır.
  • بلکه خود از آدمی در گاو و خر ** می‏رود دانایی و علم و هنر
  • Hatta insandan, öküzle eşek bile bilgi sahibi olur, akıllanır, hüner elde eder.
  • اسب سکسک می‏شود رهوار و رام ** خرس بازی می‏کند بر هم سلام‏
  • Serkeş at, rahvan bir hale gelir, alışır. Ayı oynar, keçi de selâm verir.
  • رفت اندر سگ ز آدمیان هوس ** تا شبان شد یا شکاری یا حرس‏
  • Köpeğe insanın huyu geçer, nihayet çoban olur, av, avlar yahut sürüyü korur.
  • در سگ اصحاب خوبی ز ان وفود ** رفت تا جویای الله گشته بود 1425
  • Eshabı Kehf’in köpeğine onlardan öyle bir huy sirayet etti ki sonunda Allah’ı aramaya koyuldu.
  • هر زمان در سینه نوعی سر کند ** گاه دیو و گه ملک گه دام و دد
  • Kalpte her an bir çeşit şey baş gösterir. İnsan bazen şeytanlaşır, bazen melekleşir. Bazen tuzak kesilir, bazen yırtıcı hayvan!
  • ز آن عجب بیشه که شیر آگه است ** تا به دام سینه‏ها پنهان ره است‏
  • Aslanların bildiği o acayip ormandan, gönüller tuzağına gizli bir yolu bulunan o meşelikten,
  • دزدیی کن از درون مرجان جان ** ای کم از سگ از درون عارفان‏
  • İçten içe hırsızlık et, can mercanını çal! Ey köpekten aşağı, ariflerin gönüllerinden o mercanı elde et.
  • چون که دزدی باری آن در لطیف ** چون که حامل می‏شوی باری شریف‏
  • Mademki hırsızlık ediyorsun, bari lâtif inciyi çal! Mademki hamallık ediyorsun, bari yüce bir yük yüklen!
  • فهم کردن مریدان که ذو النون دیوانه نشده است قاصد کرده است‏
  • Müritlerin, Zünnun’un deli olmayıp mahsustan öyle göründüğünü anlamaları
  • دوستان در قصه‏ی ذو النون شدند ** سوی زندان و در آن رایی زدند 1430
  • Dostlar Zünnun’un bu işinde düşünceye daldılar, zindana gittiler, bu hal hususunda konuşup fikirlerini söylemeye başladılar:
  • کاین مگر قاصد کند یا حکمتی است ** او در این دین قبله‏ای و آیتی است‏
  • Dediler ki: “Bunu herhalde kasten yapıyor. Bunda bir hikmet var. O bu dinle bir kıbledir, bir delildir.
  • دور دور از عقل چون دریای او ** تا جنون باشد سفه فرمای او
  • Ona delilik hükmetsin, o çaldırsın. İmkân mı var? Böyle bir şey onun deniz gibi hudutsuz aklından ne kadar uzak!
  • حاش لله از کمال جاه او ** کابر بیماری بپوشد ماه او
  • Haşa delilik bulutu, onun ayını örtsün. Böyle bir şey onun ulu makamının kemalinden değildir.
  • او ز شر عامه اندر خانه شد ** او ز ننگ عاقلان دیوانه شد
  • O halkın şerrinden bir bucağa sindi. Akıllılardan utandı da divane oldu.
  • او ز عار عقل کند تن پرست ** قاصدا رفته ست و دیوانه شده ست‏ 1435
  • Tane tapan sersem akıldan usanmış da bu yüzden mahsus kendisini deli göstermiştir.”
  • که ببندیدم قوی و ز ساز گاو ** بر سر و پشتم بزن وین را مکاو
  • Maden de der ki: “Yiğit, beni bağla. Öküz kuyruğundan yapılma kamçı ile başıma, sırtıma vur. Fakat deşeleme!
  • تا ز زخم لخت یابم من حیات ** چون قتیل از گاو موسی ای ثقات‏
  • Kamçı yarasından hayat bulayım. Musa’nın öküzü yüzünden dirilen maktul gibi dirileyim.
  • تا ز زخم لخت گاوی خوش شوم ** همچو کشته‏ی گاو موسی گش شوم‏
  • Öküz kuyruğundan yapılma kamçının açtığı yaradan iyileşeyim, Musa’nın mucizesiyle dirilen o öldürülmüş adam gibi canlanayım.
  • زنده شد کشته ز زخم دم گاو ** همچو مس از کیمیا شد زر ساو
  • O öldürülmüş adam öküz kuyruğu kamçısının açtığı yaradan dirildi. Bakır gibi kimya yüzünden altın oldu.
  • کشته بر جست و بگفت اسرار را ** وا نمود آن زمره‏ی خون‏خوار را 1440
  • Sıçrayıp kalktı, sırları söyledi, kanını dökenleri gösterdi.
  • گفت روشن کاین جماعت کشته‏اند ** کاین زمان در خصمی‏ام آشفته‏اند
  • Beni bunlar öldürdü, bu fitnenin tohumunu bunlar ekti diye açıkça söz söyledi.
  • چون که کشته گردد این جسم گران ** زنده گردد هستی اسرار دان‏
  • Bu ağır beden de öldürüldü mü sırları bilen ruh varlığı dirilir.
  • جان او بیند بهشت و نار را ** باز داند جمله‏ی اسرار را
  • O adamın canı cenneti de görür, cehennemi de. Bütün sırları da tanır, bilir.
  • وا نماید خونیان دیو را ** وا نماید دام خدعه و ریو را
  • Kanlı şeytanları, hile ve hud’a tuzağını ve şeytanlıkları gösterir.