- 
		    صد هزاران گرگ را این مکر نیست ** عاقبت رسوا شود این گرگ بیست
- Bu hile, yüz binlerce kurtta bile yok Hele dur, bak, bu kurt sonunda nasıl rüsvay olur!
- 
		    ز انکه حشر حاسدان روز گزند ** بیگمان بر صورت گرگان کنند
- Ondan dolayı herkesin yaptığı kötülüğün zararını göreceği gün hasetçiler, muhakkak kurt şeklinde haşredileceklerdir.
- 
		    حشر پر حرص خس مردار خوار ** صورت خوکی بود روز شمار
- Hırsla dolu aşağılık ve haram yiyici kişi, o sayı günü domuz şeklinde,
- 
		    زانیان را گند اندام نهان ** خمر خواران را بود گند دهان
- Zina edenler, avret yerleri kokarak, şarap içenler, ağızları kokarak dirilirler.
- 
		   گند مخفی کان به دلها میرسید ** گشت اندر حشر محسوس و پدید   1415
- Gönüllerin duyduğu o gizli koku, mahşerde açığa çıkar, duyulur.
- 
		    بیشهای آمد وجود آدمی ** بر حذر شو زین وجود ار ز آن دمی
- İnsanın varlığı bir ormana benzer. O deme agâhsan çekin bu varlıktan çekin!
- 
		    در وجود ما هزاران گرگ و خوک ** صالح و ناصالح و خوب و خشوک
- Vücudumuzda binlerce kurt, binlerce domuz. Temiz, pis, güzel, çirkin binlerce sıfat var.
- 
		    حکم آن خور است کان غالبتر است ** چون که زر بیش از مس آید آن زر است
- Herhangi huy galipse hüküm, onundur. Maden de altın bakırdan fazlaysa o maden altın sayılır.
- 
		    سیرتی کان بر وجودت غالب است ** هم بر آن تصویر حشرت واجب است
- Vücudunda hangi huy galipse o huyun suretine göre haşredilmen gerekir.
- 
		   ساعتی گرگی در آید در بشر ** ساعتی یوسف رخی همچون قمر   1420
- İnsan da bir an olur, kurtluk zuhur eder, bir an olur, ay gibi Yusuf yüzlü bir güzel haline gelir.
- 
		    میرود از سینهها در سینهها ** از ره پنهان صلاح و کینهها
- İyiliklerle kinler gizli bir yolda gönüllerden gönüllere gidip durmaktadır.
- 
		    بلکه خود از آدمی در گاو و خر ** میرود دانایی و علم و هنر
- Hatta insandan, öküzle eşek bile bilgi sahibi olur, akıllanır, hüner elde eder.
- 
		    اسب سکسک میشود رهواار و رام **. خرس بازی میکند بز هم سلام
- Serkeş at, rahvan bir hale gelir, alışır. Ayı oynar, keçi de selâm verir.
- 
		    رفت اندر سگ ز آدمیان هوس ** تا شبان شد یا شکاری یا حرس
- Köpeğe insanın huyu geçer, nihayet çoban olur, av, avlar yahut sürüyü korur.
- 
		   در سگ اصحاب خوبی ز ان وفود ** رفت تا جویای الله گشته بود   1425
- Eshabı Kehf’in köpeğine onlardan öyle bir huy sirayet etti ki sonunda Allah’ı aramaya koyuldu.
- 
		    هر زمان در سینه نوعی سر کند ** گاه دیو و گه ملک گه دام و دد
- Kalpte her an bir çeşit şey baş gösterir. İnsan bazen şeytanlaşır, bazen melekleşir. Bazen tuzak kesilir, bazen yırtıcı hayvan!
- 
		    ز آن عجب بیشه که شیر آگه است ** تا به دام سینهها پنهان ره است
- Aslanların bildiği o acayip ormandan, gönüller tuzağına gizli bir yolu bulunan o meşelikten,
- 
		    دزدیی کن از درون مرجان جان ** ای کم از سگ از درون عارفان
- İçten içe hırsızlık et, can mercanını çal! Ey köpekten aşağı, ariflerin gönüllerinden o mercanı elde et.
- 
		    چون که دزدی باری آن در لطیف ** چون که حامل میشوی باری شریف
- Mademki hırsızlık ediyorsun, bari lâtif inciyi çal! Mademki hamallık ediyorsun, bari yüce bir yük yüklen!
- 
		  فهم کردن مریدان که ذو النون دیوانه نشده است قاصد کرده است
- Müritlerin, Zünnun’un deli olmayıp mahsustan öyle göründüğünü anlamaları
- 
		   دوستان در قصهی ذو النون شدند ** سوی زندان و در آن رایی زدند   1430
- Dostlar Zünnun’un bu işinde düşünceye daldılar, zindana gittiler, bu hal hususunda konuşup fikirlerini söylemeye başladılar:
- 
		    کاین مگر قاصد کند یا حکمتی است ** او در این دین قبلهای و آیتی است
- Dediler ki: “Bunu herhalde kasten yapıyor. Bunda bir hikmet var. O bu dinle bir kıbledir, bir delildir.
- 
		    دور دور از عقل چون دریای او ** تا جنون باشد سفه فرمای او
- Ona delilik hükmetsin, o çaldırsın. İmkân mı var? Böyle bir şey onun deniz gibi hudutsuz aklından ne kadar uzak!
- 
		    حاش لله از کمال جاه او ** کابر بیماری بپوشد ماه او
- Haşa delilik bulutu, onun ayını örtsün. Böyle bir şey onun ulu makamının kemalinden değildir.
- 
		    او ز شر عامه اندر خانه شد ** او ز ننگ عاقلان دیوانه شد
- O halkın şerrinden bir bucağa sindi. Akıllılardan utandı da divane oldu.
- 
		   او ز عار عقل کند تن پرست ** قاصدا رفته ست و دیوانه شده ست   1435
- Tane tapan sersem akıldan usanmış da bu yüzden mahsus kendisini deli göstermiştir.”
- 
		    که ببندیدم قوی و ز ساز گاو ** بر سر و پشتم بزن وین را مکاو
- Maden de der ki: “Yiğit, beni bağla. Öküz kuyruğundan yapılma kamçı ile başıma, sırtıma vur. Fakat deşeleme!
- 
		    تا ز زخم لخت یابم من حیات ** چون قتیل از گاو موسی ای ثقات
- Kamçı yarasından hayat bulayım. Musa’nın öküzü yüzünden dirilen maktul gibi dirileyim.
- 
		    تا ز زخم لخت گاوی خوش شوم ** همچو کشتهی گاو موسی گش شوم
- Öküz kuyruğundan yapılma kamçının açtığı yaradan iyileşeyim, Musa’nın mucizesiyle dirilen o öldürülmüş adam gibi canlanayım.
- 
		    زنده شد کشته ز زخم دم گاو ** همچو مس از کیمیا شد زر ساو
- O öldürülmüş adam öküz kuyruğu kamçısının açtığı yaradan dirildi. Bakır gibi kimya yüzünden altın oldu.
- 
		   کشته بر جست و بگفت اسرار را ** وا نمود آن زمرهی خونخوار را   1440
- Sıçrayıp kalktı, sırları söyledi, kanını dökenleri gösterdi.
- 
		    گفت روشن کاین جماعت کشتهاند ** کاین زمان در خصمیام آشفتهاند
- Beni bunlar öldürdü, bu fitnenin tohumunu bunlar ekti diye açıkça söz söyledi.
- 
		    چون که کشته گردد این جسم گران ** زنده گردد هستی اسرار دان
- Bu ağır beden de öldürüldü mü sırları bilen ruh varlığı dirilir.
- 
		    جان او بیند بهشت و نار را ** باز داند جملهی اسرار را
- O adamın canı cenneti de görür, cehennemi de. Bütün sırları da tanır, bilir.
- 
		    وا نماید خونیان دیو را ** وا نماید دام خدعه و ریو را
- Kanlı şeytanları, hile ve hud’a tuzağını ve şeytanlıkları gösterir.
- 
		   گاو کشتن هست از شرط طریق ** تا شود از زخم دمش جان مفیق   1445
- Kuyruğunun açacağı yara yüzünden can kurtulsun diye öküz kesmek, yol şartlarındandır.
- 
		    گاو نفس خویش را زوتر بکش ** تا شود روح خفی زنده و بهش
- Sen de tez öküz nefsi tepele de gizli ruh dirilsin, akıllansın.
- 
		  رجوع به حکایت ذو النون
- BASLIK YOK
- 
		    چون رسیدند آن نفر نزدیک او ** بانگ بر زد هی کیانید اتقوا
- Onlar, ahvali anlamak üzere Zünnun’un yanına yaklaşınca Zünnun onlara bağırdı: “Hey, kimlersiniz? Sakının!”
- 
		    با ادب گفتند ما از دوستان ** بهر پرسش آمدیم اینجا به جان
- Onlar, edepli, edepli “ Biz dostlardanız. Buraya canla başla hal hatır sormak için geldik.
- 
		    چونی ای دریای عقل ذو فنون ** این چه بهتان است بر عقلت جنون
- Nasılsın ey hünerli, marifetli akıl denizi? Akıllı olduğun halde niye kendini deli gösteriyorsun, bu ne bühtan?
- 
		   دود گلخن کی رسد در آفتاب ** چون شود عنقا شکسته از غراب   1450
- Güneşe külhanın dumanı erişir mi? Anka, kargaya zebun olur mu?
- 
		    وامگیر از ما بیان کن این سخن ** ما محبانیم با ما این مکن
- Bizden çekinme, şunu anlat. Biz seni sevenleriz. Bize bu işi etme.
- 
		    مر محبان را نشاید دور کرد ** یا به رو پوش و دغل مغرور کرد
- Sevenleri, kendinden uzaklaştırmak yaraşmaz. Onlardan işi gizlemek onları hileyle aldatmak doğru değildir.
- 
		    راز را اندر میان آور شها ** رو مکن در ابر پنهانی مها
- Padişahım, sırrı açığa vur. Ey ay yüzlü, yüzünü bulutla gizleme.
- 
		    ما محب و صادق و دل خستهایم ** در دو عالم دل به تو در بستهایم
- Biz seni seviyoruz, sana sadığız, âşığız. İki âlemde de gönlümüzü sana verdik” dediler.
- 
		   فحش آغازید و دشنام از گزاف ** گفت او دیوانگانه زی و قاف   1455
- Zünnun, sövüp saymaya başladı, delicesine saçma sapan sözler söyledi.
- 
		    بر جهید و سنگ پران کرد و چوب ** جملگی بگریختند از بیم کوب
- Sıçrayıp onlara taş topaç yağdırmaya, sopa sallayıp fırlatmaya koyuldu. Hepsi yaralanıp ezilmek korkusundan kaçtılar.
- 
		    قهقهه خندید و جنبانید سر ** گفت باد ریش این یاران نگر
- Zünnun, kahkahayla gülüp başını salladı. Dedi ki: “ Şu dostların heva ve hevesine bak.
- 
		    دوستان بین، کو نشان دوستان ** دوستان را رنج باشد همچو جان
- Dostlara bak! Hani dost olanların nişanesi? Dostlara zahmet can gibi sevimlidir.
- 
		    کی کران گیرد ز رنج دوست دوست ** رنج مغز و دوستی آن را چو پوست
- Dosta, dostun zahmeti ağır gelir mi? Zahmet içtir, ruhtur. Dostluksa onun derisine benzer.
- 
		   نه نشان دوستی شد سر خوشی ** در بلا و آفت و محنت کشی   1460
- Dostluk nişanesi belâdan, afetlerden, mihnetlerden hoşlanmak değil midir?