آفتاب و مه چو دو گاو سیاه ** یوغ بر گردن ببنددشان اله
Allah, güneşle ayın boyunlarına boyunduruk vurur, onları iki kara öküz gibi bağlayıverir.
انکار فلسفی بر قرائت إن أصبح ماؤکم غورا
Filozofun “İn asbaha mâüküm gavra”yı inkâr etmesi
مقریی میخواند از روی کتاب ** ماؤکم غورا ز چشمه بندم آب
Kuran okuyan biri, Kuran’dan “Mâüküm gavra” yani “Suyu kaynağından keser,
آب را در غورها پنهان کنم ** چشمهها را خشک و خشکستان کنم
Yerin derinliklerinde gizler, kaynakları kurutur, kupkuru bir hale getirirsem,
آب را در چشمه کی آرد دگر ** جز من بیمثل با فضل و خطر1635
Benim gibi ihsanda, ululukta misalsiz olan tek Allahtan başka kim vardır ki suyu tekrar kaynağına getirebilsin?” ayetini okuyordu.
فلسفی منطقی مستهان ** میگذشت از سوی مکتب آن زمان
Bir hor, hakir felsefeci, bir aşağılık mantıkçı, mektep yanından geçerken,
چون که بشنید آیت او از ناپسند ** گفت آریم آب را ما با کلند
Bu ayeti duyup hoşuna gitmedi. Dedi ki: “ Suyu külünkle biz çıkarırız.
ما بزخم بیل و تیزی تبر ** آب را آریم از پستی ز بر
Belin, kazmanın darbesiyle ta yerin dibinden kaynatırız”
شب بخفت و دید او یک شیر مرد ** زد طپانچه هر دو چشمش کور کرد
Gece uyudu, rüyada aslan gibi bir adam gördü. O adam felsefeciye bir tokat vurdu. İki gözünü de kör etti.
گفت زین دو چشمهی چشم ای شقی ** با تبر نوری بر آر ار صادقی1640
Dedi ki: “Ey kötü kişi, eğer doğrucuysan, gözün doğruysa bu iki göz kaynağını da, haydi kazma ile nurlandır”
روز بر جست و دو چشم کور دید ** نور فایض از دو چشمش ناپدید
Gündüzün felsefeci sıçrayıp uykudan kalktı. Gördü ki iki gözü de kör olmuş, iki gözünün nuru da sönmüş!
گر بنالیدی و مستغفر شدی ** نور رفته از کرم ظاهر شدی
Eğer ağlayıp inleseydi, eğer tövbe ve istiğfar etseydi mahvolan nur, Allah keremiyle yine zuhur ederdi.
لیک استغفار هم در دست نیست ** ذوق توبه نقل هر سر مست نیست
Fakat istiğfar etmek de elde değildir. Tövbe zevki, her sarhoşun mezesi olmaz.
زشتی اعمال و شومی جحود ** راه توبه بر دل او بسته بود
Yapılan işlerin çirkinliği, küfür ve inkârın şomluğu, onun gönlüne tövbe gelmesine mani oluyordu, tövbe yolunu bağlamıştı.
دل به سختی همچو روی سنگ گشت ** چون شکافد توبه آن را بهر کشت1645
Gönlü, katılıkta taşa dönmüştü. Tövbe onu ekin ekmek için nasıl yarabilir?
چون شعیبی کو که تا او را دعا ** بهر کشتن خاک سازد کوه را
Nerede Şuayb gibi biri ki duasıyla dağı, ekin ekmek üzere toprak haline getirsin.
از نیاز و اعتقاد آن خلیل ** گشت ممکن امر صعب و مستحیل
Halil’in niyazı ve inanışı yüzünden güç ve olmayacak iş mümkün oldu.
یا به دریوزهی مقوقس از رسول ** سنگلاخی مزرعی شد با اصول
Yahut Mukavkıs’ın Peygamberden dilemesi üzerine taşlık yer, gayret güzel bir tarla haline geldi.
همچنین بر عکس آن انکار مرد ** مس کند زر را و صلحی را نبرد
Bunlar gibi o kötü adamın inkârı da aksine olarak altını bakır haline getirir, sulhu savaş yapar.
کهربای مسخ آمد این دغا ** خاک قابل را کند سنگ و حصا1650
Bu kötü kişi, çarpma kehribarıdır. Kabiliyetli toprağı bile taş topaç yapar.
هر دلی را سجده هم دستور نیست ** مزد رحمت قسم هر مزدور نیست
Her gönle secde için izin yok, her ücretlinin ücreti rahmet değil.
هین بپشت آن مکن جرم و گناه ** که کنم توبه در آیم در پناه
Kendine gel de “ Tövbe eder, Allah’a sığınırım” diye cürümde bulunma, günah etme.
میبباید تاب و آبی توبه را ** شرط شد برق و سحابی توبه را
Tövbeye de bir parlaklık gerek. Tövbeye de bir şimşek bir bulut şart.
آتش و آبی بباید میوه را ** واجب آید ابر و برق این شیوه را
Meyvenin olması için hararet ve su lâzımdır. Bunun için de bulut ve şimşek icap eder.
تا نباشد برق دل و ابر دو چشم ** کی نشیند آتش تهدید و خشم1655
Gönül şimşeğiyle iki göz bulutu olmadıkça tehdit ve hışım ateşi nasıl yatışır?
کی بروید سبزهی ذوق وصال ** کی بجوشد چشمهها ز آب زلال
Vuslat zevkinin yeşilliği nasıl yetişir, kaynaklardan arı, duru su nasıl coşar?
کی گلستان راز گوید با چمن ** کی بنفشه عهد بندد با سمن
Gül bahçesi; yeşilliğe nasıl sır söyler, menekşe nasıl olur da yaseminle ahdedebilir?
کی چناری کف گشاید در دعا ** کی درختی سر فشاند در هوا
Çınar, dua için nasıl el açar, ağaç havada nasıl baş sallar?
کی شکوفه آستین پر نثار ** بر فشاندن گیرد ایام بهار
Çiçek bahar mevsiminde ( renklerle, kokularla dolu olan) eteğini nasıl serper?
کی فروزد لاله را رخ همچو خون ** کی گل از کیسه بر آرد زر برون1660
Lâlenin yüzü nasıl kan gibi kızarır? Gül, kesesinden nasıl altın saçar?
کی بیاید بلبل و گل بو کند ** کی چو طالب فاخته کوکو کند
Nasıl olur da bülbül gülü koklar; üveyik kuşu, bir istekli gibi “Kû-kû- nerede, nerede” diye öter?
کی بگوید لکلک آن لک لک به جان ** لک چه باشد ملک تست ای مستعان
Nasıl olur da leylek “lek, lek – senin sesin” sesini canla, başla çıkarır. Ey yardımı dilenen Allah, senin de ne demek? Zaten her şey senin mülkünden ibaret.
کی نماید خاک اسرار ضمیر ** کی شود بیآسمان بستان منیر
Nasıl olur da toprak, içteki sırları gösterir? Nasıl olur da bahçe gökyüzü gibi aydınlanır?
از کجا آوردهاند آن حلهها ** من کریم من رحیم کلها
Bu güzel ve ağır elbiseleri nereden getirdiler? Hepsini de kerem sahibi Allahtan. Hepsini de merhamet sahibi Allahtan!
آن لطافتها نشان شاهدی است ** آن نشان پای مرد عابدی است1665
O letafetler, bir güzellik nişanesidir, o nişane de ibadet edici bir erin ayak izi.
آن شود شاد از نشان کاو دید شاه ** چون ندید او را نباشد انتباه
Padişahtan nişane gören sevinir. Görmeyene gelince, uyanıp kendine gelemez.
روح آن کس کاو به هنگام أ لست ** دید رب خویش و شد بیخویش و مست
Elest deminde Rabbini görüp sarhoş olarak kendinden geçen kişinin ruhu bu gün de Rabbini görür, kendinden geçer.
او شناسد بوی می کاو می بخورد ** چون نخورد او می چه داند بوی کرد