- 
		    اژدها را هست قوت حیله نیست ** نیز فوق حیلهی تو حیلهای است
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Ejderhanın gücü vardır ama hilesi yoktur. Senin hilen var ama hilenden üstün hile de var!
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    حیلهی خود را چو دیدی باز رو ** کز کجا آمد سوی آغاز رو
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Hile ve tedbirini görünce yürü, o hile, o tedbir nereden geldi? O başlangıç tarafına dön, o tarafa yönel.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    هر چه در پستی است آمد از علا ** چشم را سوی بلندی نه هلا
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Aşağılık âlemde bulunan her şey yücelikten gelmiştir. Haydi, var gözünü yüceliklere dik.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
		   - 
		   روشنی بخشد نظر اندر علی ** گر چه اول خیرگی آرد بلی   1975
 
		 
	         
	         
	         
		 
	       
	       
	       
		  - Yücelere bakmak, önce gözü alır, kamaştırır ama sonra bakışa bir aydınlık bağışlar.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    چشم را در روشنایی خوی کن ** گر نه خفاشی نظر آن سوی کن
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Gözünü aydınlığa alıştır. Yok, eğer yarasaysan karanlıklara baka dur!
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    عاقبت بینی نشان نور تست ** شهوت حالی حقیقت گور تست
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Akıbeti görme, nurunun nişanesidir, bu şehvete düşmense senin mezarın.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    عاقبت بینی که صد بازی بدید ** مثل آن نبود که یک بازی شنید
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Yüz türlü oyun görüp, yüz türlü tecrübe geçirip akıbeti gören kişi, bir tek oyun görene benzemez.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    ز آن یکی بازی چنان مغرور شد ** کز تکبر ز اوستادان دور شد
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Bir oyun gören, o tek oyuna öyle mağrur oldu ki ululanması yüzünden üstatlardan uzak kaldı.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
		   - 
		   سامریوار آن هنر در خود چو دید ** او ز موسی از تکبر سر کشید   1980
 
		 
	         
	         
	         
		 
	       
	       
	       
		  - Sâmirî gibi. O, kendisinde bir hüner görünce ululanıp Musa’dan baş çekti.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    او ز موسی آن هنر آموخته ** وز معلم چشم را بر دوخته
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Hâlbuki o, hünerini Musa’dan öğrenmişti. Öyle olduğu halde öğretmeninden gözünü yumdu.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    لاجرم موسی دگر بازی نمود ** تا که آن بازی و جانش را ربود
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Hulâsa Musa da başka bir oyun etti; onun oyununu kapıverdi, kendisini de!
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    ای بسا دانش که اندر سر دود ** تا شود سرور بدان خود سر رود
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Başta dönüp dolaşan nice hünerler, nice bilgiler vardır ki insan onlarla baş oluncaya kadar, baş elden gider!
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    سر نخواهی که رود تو پای باش ** در پناه قطب صاحب رای باش
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Başının gitmemesini istersen ayak ol, rey ve tedbir sahibi Kutb’a sığın!
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
		   - 
		   گر چه شاهی خویش فوق او مبین ** گر چه شهدی جز نبات او مچین   1985
 
		 
	         
	         
	         
		 
	       
	       
	       
		  - Şah bile olsan kendini ondan üstün görme. Bal bile olsan onun otundan başka bir şey devşirme.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    فکر تو نقش است و فکر اوست جان ** نقد تو قلب است و نقد اوست کان
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Senin fikrin surettir, onun ki can. Senin paran kalptir, onunki maden.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    او تویی خود را بجو در اوی او ** کو و کو گو فاخته شو سوی او
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - O, sensin. Kendini onda ara. “Kû, Kû- Nerede, nerede?” diye onun civarında bir üveyik ol!
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    ور نخواهی خدمت ابنای جنس ** در دهان اژدهایی همچو خرس
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Sefa ehline hizmet etmek istemezsen ejderha ağzına düşen ayıya benzersin.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    بو که استادی رهاند مر ترا ** و ز خطر بیرون کشاند مر ترا
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Belki bir üstat seni kurtarır, tehlikelerden çekip çıkarır.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
		   - 
		   زاریی میکن چو زورت نیست هین ** چون که کوری سر مکش از راه بین   1990
 
		 
	         
	         
	         
		 
	       
	       
	       
		  - Mademki gücün kuvvetin yok, ağlayıp inle! Madem ki körsün.. yol görenden baş çekme!
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    تو کم از خرسی نمینالی ز درد ** خرس رست از درد چون فریاد کرد
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Ayıdan daha aşağı mısın ki derdinden ağlayıp inlemiyorsun.? Ayı feryat ettiği için dertten kurtuldu.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    ای خدا این سنگ دل را موم کن ** نالهی ما را خوش و مرحوم کن
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Ey Allah, bizim taş yüreğimizi mum gibi yumuşat; kerem et de feryadımıza acı!
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
	      
		  
		  - 
		  گفتن نابینای سائل که دو کوری دارم
 
	      
	       
	      
	       
	      
		  - Kör bir dilencinin “Bende iki körlük var” demesi
 
		  
	      
	       
	      
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    بود کوری کاو همیگفت الامان ** من دو کوری دارم ای اهل زمان
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Bir kör vardı, derdi ki: “Ey zamane ehli, elâman, benim iki körlüğüm var.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    پس دو باره رحمتم آرید هان ** چون دو کوری دارم و من در میان
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Şu halde bana iki kat acıyın. Çünkü iki kat körüm, bu iki körlüğe birden müptelâyım”
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
		   - 
		   گفت یک کوریت میبینیم ما ** آن دگر کوری چه باشد وانما   1995
 
		 
	         
	         
	         
		 
	       
	       
	       
		  - Birisi “Bir körlüğünü görüyoruz. Öbür körlüğün nedir? Göster” dedi.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    گفت زشت آوازم و ناخوش نوا ** زشت آوازی و کوری شد دوتا
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Kör dedi ki; “Sesim çirkin, avazım bed. Ses çirkinliği ve körlük iki kat körlüktür.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    بانگ زشتم مایهی غم میشود ** مهر خلق از بانگ من کم میشود
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Çirkin sesim halka keder vermekte. Halkın acıması, sesim yüzünden azalmakta.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    زشت آوازم به هر جا که رود ** مایهی خشم و غم و کین میشود
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Kötü sesim nereye varırsa hiddet, gam ve kin meydana gelmekte.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    بر دو کوری رحم را دوتا کنید ** این چنین ناگنج را گنجا کنید
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - İki körlüğe siz de iki kat acıyın. Böyle hiçbir yere sığmayan kişiyi gönlünüze sığdırın, hoş görün”
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
		   - 
		   زشتی آواز کم شد زین گله ** خلق شد بر وی به رحمت یک دله   2000
 
		 
	         
	         
	         
		 
	       
	       
	       
		  - Bu şikâyet, bu sızlanma yüzünden sesinin çirkinliği kalmadı. Halkın hepsi ona acımaya başladı.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    کرد نیکو چون بگفت او راز را ** لطف آواز دلش آواز را
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Sırrını söyleyince gönlünün güzel sesi, sesini güzelleştirdi, sesindeki çirkinlik gitti.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    و انکه آواز دلش هم بد بود ** آن سه کوری دوری سرمد بود
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Fakat birisinin gönül sesi de çirkin olursa o adamda üç ebedî körlük vardır.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    لیک وهابان که بیعلت دهند ** بو که دستی بر سر زشتش نهند
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Fakat sebepsiz illetsiz hacetleri reva edenler, olabilir ki onun çirkin başına bir el korlar.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    چون که آوازش خوش و مظلوم شد ** زو دل سنگین دلان چون موم شد
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - O dilencinin sesi hoş ve acınacak hale gelince taş yüreklilerin yüreği bile muma döndü.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
		   - 
		   نالهی کافر چو زشت است و شهیق ** ز آن نمیگردد اجابت را رفیق   2005
 
		 
	         
	         
	         
		 
	       
	       
	       
		  - Kâfirin sesi çirkin olduğundan icabete eş olamaz.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    اخسؤا بر زشت آواز آمده ست ** کاو ز خون خلق چون سگ بود مست
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - “Susun” emri, kötü ses hakkındadır. Çünkü o ses, halkın kanından köpek gibi sarhoş olmuştur.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    چون که نالهی خرس رحمت کش بود ** نالهات نبود چنین ناخوش بود
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Ayının feryadı bile acındıracak bir ses olur da senin feryadın olmazsa bu çok kötü bir şeydir!
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    دان که با یوسف تو گرگی کردهای ** یا ز خون بیگناهی خوردهای
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Bil ki sen Yusuf’a kurtluk etmişsin yahut bir suçsuzun kanını içmişsin.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    توبه کن و ز خورده استفراغ کن ** ور جراحت کهنه شد رو داغ کن
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Tövbe et içtiğini kus. Eğer yara eskidiyse yürü, dağla!
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
	      
		  
		  - 
		  تتمهی حکایت خرس و آن ابله که بر وفای او اعتماد کرده بود
 
	      
	       
	      
	       
	      
		  - Ayıyla, onun vefakârlığına güvenen ahmağın hikâyesi
 
		  
	      
	       
	      
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
		   - 
		   خرس هم از اژدها چون وارهید ** و آن کرم ز آن مرد مردانه بدید   2010
 
		 
	         
	         
	         
		 
	       
	       
	       
		  - Ayı, ejderhadan kurtulup o babayiğit erden o keremi görünce,
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    چون سگ اصحاب کهف آن خرس زار ** شد ملازم در پی آن بردبار
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Eshâb- Kehf’in köpeği gibi onun peşine takıldı.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    آن مسلمان سر نهاد از خستگی ** خرس حارس گشت از دل بستگی
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - O Müslüman, hastalanıp yastığa baş koyunca da ayı, ona bağlanmış, gönül vermiş olduğundan bırakmadı, başın da beklemeye başladı.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    آن یکی بگذشت و گفتش حال چیست ** ای برادر مر ترا این خرس کیست
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Birisi oradan geçerken “ Halin nasıl? Kardeş, bu ayıyla ne işin var” dedi.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    قصه واگفت و حدیث اژدها ** گفت بر خرسی منه دل ابلها
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Er, ejderha hikâyesini nakletti. O adam “ Ayıya güvenme be ahmak.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
		   - 
		   دوستی ابله بتر از دشمنی است ** او بهر حیله که دانی راندنی است   2015
 
		 
	         
	         
	         
		 
	       
	       
	       
		  - Ahmağın dostluğu düşmanlıktan beterdir. Ne suretle olursa olsun sürülmesi gerek” dedi.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    گفت و الله از حسودی گفت این ** ور نه خرسی چه نگری این مهر بین
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Er dedi ki; “Vallahi bunu hasedinden söyledin, yoksa sen ayıya ne bakıyorsun, sevgilisini gör!”
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    گفت مهر ابلهان عشوهده است ** این حسودی من از مهرش به است
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Adam, “Ahmakların sevgisi aldatıcı bir sevgidir, benim bu hasedim, onun sevgisinden iyidir.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    هی بیا با من بران این خرس را ** خرس را مگزین مهل هم جنس را
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Be adam, gel benimle bir ol da o ayıyı sür, defet. Hemcinsini bırakıp ayıya güvenme” dediyse de
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    گفت رو رو کار خود کن ای حسود ** گفت کارم این بد و رزقت نبود
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Er, “Git, git hasetçi herif, kendi işine bak” dedi. Adam “İşim buydu ama sana nasip değil.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
		   - 
		   من کم از خرسی نباشم ای شریف ** ترک او کن تا منت باشم حریف   2020
 
		 
	         
	         
	         
		 
	       
	       
	       
		  - Yüce kişi ben bir ayıdan daha aşağı değilim ya. Onu bırak da eşin dostun ben olayım.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    بر تو دل میلرزدم ز اندیشهای ** با چنین خرسی مرو در بیشهای
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Başına bir şey gelecek diye yüreğim titriyor. Böyle bir ayı ile ormanlığa gitme.