-
آن یکی بگذشت و گفتش حال چیست ** ای برادر مر ترا این خرس کیست
- Birisi oradan geçerken “ Halin nasıl? Kardeş, bu ayıyla ne işin var” dedi.
-
قصه واگفت و حدیث اژدها ** گفت بر خرسی منه دل ابلها
- Er, ejderha hikâyesini nakletti. O adam “ Ayıya güvenme be ahmak.
-
دوستی ابله بتر از دشمنی است ** او بهر حیله که دانی راندنی است 2015
- Ahmağın dostluğu düşmanlıktan beterdir. Ne suretle olursa olsun sürülmesi gerek” dedi.
-
گفت و الله از حسودی گفت این ** ور نه خرسی چه نگری این مهر بین
- Er dedi ki; “Vallahi bunu hasedinden söyledin, yoksa sen ayıya ne bakıyorsun, sevgilisini gör!”
-
گفت مهر ابلهان عشوهده است ** این حسودی من از مهرش به است
- Adam, “Ahmakların sevgisi aldatıcı bir sevgidir, benim bu hasedim, onun sevgisinden iyidir.
-
هی بیا با من بران این خرس را ** خرس را مگزین مهل هم جنس را
- Be adam, gel benimle bir ol da o ayıyı sür, defet. Hemcinsini bırakıp ayıya güvenme” dediyse de
-
گفت رو رو کار خود کن ای حسود ** گفت کارم این بد و رزقت نبود
- Er, “Git, git hasetçi herif, kendi işine bak” dedi. Adam “İşim buydu ama sana nasip değil.
-
من کم از خرسی نباشم ای شریف ** ترک او کن تا منت باشم حریف 2020
- Yüce kişi ben bir ayıdan daha aşağı değilim ya. Onu bırak da eşin dostun ben olayım.
-
بر تو دل میلرزدم ز اندیشهای ** با چنین خرسی مرو در بیشهای
- Başına bir şey gelecek diye yüreğim titriyor. Böyle bir ayı ile ormanlığa gitme.
-
این دلم هرگز نلرزید از گزاف ** نور حق است این نه دعوی و نه لاف
- Yüreğim asla olmayacak şeyden titremedi. Bu seziş Allah nurundandır, saçma değil.
-
مومنم ینظر بنور الله شده ** هان و هان بگریز از این آتشکده
- Ben müminim “Mümin Allah nuruyla bakar” sırrına mazharım. Kendine gel, kendine! Bu ateşgedeyi bırak!” dedi.
-
این همه گفت و به گوشش در نرفت ** بد گمانی مرد را سدی است زفت
- Bu sözler, erin kulağına girmedi. Suizan adama kuvvetli bir settir.
-
دست او بگرفت و دست از وی کشید ** گفت رفتم چون نهای یار رشید 2025
- Ayının elini tuttu, adamın elini bıraktı. Adam da “Senin aklın başında değil, gidiyorum” dedi.
-
گفت رو بر من تو غم خواره مباش ** بو الفضولا معرفت کمتر تراش
- Er dedi ki: “Git benim kaydıma kalma. Boş boğaz herif, o derece bilirlikten dem vurup durma”
-
باز گفتش من عدوی تو نیام ** لطف باشد گر بیایی در پیام
- Adam tekrar “Ben senin düşmanın değilim. Peşimden gelirsen kendine lütfetmiş olursun” dedi.
-
گفت خوابستم مرا بگذار و رو ** گفت آخر یار را منقاد شو
- Er “Uykum geldi. Bırak beni işine git” dedi. Adam “Yahu, ne olur bir dosta uy da,
-
تا بخسبی در پناه عاقلی ** در جوار دوستی صاحب دلی
- Akıllı birisinin himayesinde, gönül sahibi bir dostun civarında uyu” dedi.
-
در خیال افتاد مرد از جد او ** خشمگین شد زود گردانید رو 2030
- Babayiğit, o adamın ısrarından hayallenip kızıverdi, yüzünü çevirip,
-
کاین مگر قصد من آمد خونی است ** یا طمع دارد گدا و تونی است
- “Bu galiba bir katil, bana kastetmeye geldi yahut bir şey umuyor, dilenci ve külhani herifin biri!
-
یا گرو بسته ست با یاران بدین ** که بترساند مرا زین هم نشین
- Yahut da beni bu ayıyla korkutma hususunda evvelce dostlarıyla bahse girişmiş olmalı” dedi.
-
خود نیامد هیچ از خبث سرش ** یک گمان نیک اندر خاطرش
- İçinin kötülüğünden hatırına iyi bir şey gelmedi.
-
ظن نیکش جملگی بر خرس بود ** او مگر مر خرس را هم جنس بود
- Bütün hüsnü zannı ayıyaydı. Sanki ayıyla aynı cinstendi!
-
عاقلی را از سگی تهمت نهاد ** خرس را دانست اهل مهر و داد 2035
- Bir köpek uğruna bir akılıyı itham etti, ayıyı muhabbet ve merhamet sahibi bir dost bildi!
-
گفتن موسی علیه السلام گوساله پرست را که آن خیال اندیشی و حزم تو کجاست
- Musa Aleyhisselâm’ın öküze tapana “Nerde düşüncen, nerde ihtiyatın, tedbirin?” demesi
-
گفت موسی با یکی مست خیال ** کای بد اندیش از شقاوت وز ضلال
- Musa bir hayal sarhoşuna dedi ki: “Ey kötülükten, sapıklıktan fena düşüncelere saplanmış kişi,
-
صد گمانت بود در پیغمبریم ** با چنین برهان و این خلق کریم
- Benden bunca bürhan görmene ne benim bu derece güzel huyuma rağmen, peygamber olup olmadığıma dair yüzlerce şüphen vardı.
-
صد هزاران معجزه دیدی ز من ** صد خیالت میفزود و شک و ظن
- Benden yüz binlerce mucize gördüğün halde hayalin yüz kat artmakta, o derece şüpheye, zanna düşmekteydin.
-
از خیال و وسوسه تنگ آمدی ** طعن بر پیغمبریام میزدی
- Hayalden, vesveseden daraldın, Peygamberliğime ta’nedip durmaya başladın.
-
گرد از دریا بر آوردم عیان ** تا رهیدیت از شر فرعونیان 2040
- Seni Firavuna uyanların şerrinden kurtarmak için denizden apaçık toz kopardım.
-
ز آسمان چل سال کاسه و خوان رسید ** وز دعایم جویی از سنگی دوید
- Gökten kırk yıl kâselerle yemek geldi, duam bereketiyle taştan ırmak coştu.
-
این و صد چندین و چندین گرم و سرد ** از تو ای سرد آن توهم کم نکرد
- Bu ve buna benzer nice yüzlerce mucize, senin vehmini azaltmadı, eksiltmedi.
-
بانگ زد گوسالهای از جادویی ** سجده کردی که خدای من تویی
- Fakat sihirli bir buzağı ses verdi. Allah’ım sensin diye derhal secde ettin.
-
آن توهمهات را سیلاب برد ** زیرکی باردت را خواب برد
- O vehimlerini Nil götürdü, o soğuk anlayışın uykuya daldı.
-
چون نبودی بد گمان در حق او ** چون نهادی سر چنان ای زشت رو 2045
- Onun hakkında da niye kötü bir zanna düşmedin? Ey kötü suratlı, onun önüne nasıl baş koydun?
-
چون خیالت نامد از تزویر او ** وز فساد سحر احمقگیر او
- Niçin onun hilesinden şüphelenmedin, onun ahmakları aldatan sihrinden niye işkillenmedin?
-
سامریی خود که باشد ای سگان ** که خدایی بر تراشد در جهان
- Be aşağılık kişiler, Sâmirî kim oluyor ki âlemde bir Allah düzüp koşsun.
-
چون در این تزویر او یکدل شدی ** وز همه اشکالها عاطل شدی
- Onun bu hilesine nasıl oldu da kapıldın, nasıl oldu da ona uydun, onunla aynı fikirde bulundun? Nasıl oldu da bütün şüpheleri attın, kurtuldun?
-
گاو میشاید خدایی را به لاف ** در رسولیام تو چون کردی خلاف
- Sence öküz, bir lâfla Allahlığa lâyık oluyor da sonra benim peygamberliğimde şüpheye düşüyorsun ha?
-
پیش گاوی سجده کردی از خری ** گشت عقلت صید سحر سامری 2050
- Bir öküze eşeklikten secde ettin, aklın Sâmirînin sihrine av oldu.
-
چشم دزدیدی ز نور ذو الجلال ** اینت جهل وافر و عین ضلال
- Ululuk sahibi Allah’ın nurundan göz yumdun. İşte sana adamakıllı bilgisizlik, işte sana sapıklığın ta kendisi!
-
شه بر آن عقل و گزینش که تراست ** چون تو کان جهل را کشتن سزاست
- Yuf olsun sendeki akla, irfana. Senin gibi bilgisizlik madenini öldürmek gerek.
-
گاو زرین بانگ کرد آخر چه گفت ** کاحمقان را این همه رغبت شگفت
- Altından yapılan öküz ses verdi de ne dedi ki, ahmaklar ona bu derece rağbet ettiler?
-
ز آن عجبتر دیدهاید از من بسی ** لیک حق را کی پذیرد هر خسی
- Ben size daha ziyade şaşılacak pek çok şeyler gösterdim. Fakat aşağılık kişiler, nasıl olur da hakkı kabul ederler?
-
باطلان را چه رباید باطلی ** عاطلان را چه خوش آید عاطلی 2055
- Bâtılları ne cezbedebilir? Ancak bâtıl! Tembellere ne hoş gelir tembellik!
-
ز انکه هر جنسی رباید جنس خود ** گاو سوی شیر نر کی رو نهد
- Çünkü her cins, kendi cinsini çeker. Öküz nasıl olur da erkek aslana yüz tutar?
-
گرگ بر یوسف کجا عشق آورد ** جز مگر از مکر تا او را خورد
- Kurt neden Yusuf’a âşık olacak? Ancak hile ile onu sever görünür, sonra da onu parçalayıp yer.
-
چون ز گرگی وارهد محرم شود ** چون سگ کهف از بنی آدم شود
- Fakat kurt, kurtluktan kurtulursa Yusuf’a mahrem olur. Eshab-ı Kehf’in köpeğin gibi âdemoğullarından sayılır.
-
چون ابو بکر از محمد برد بو ** گفت هذا لیس وجه کاذب
- Ebubekir, Muhammet’ den bir koku alınca “Bu yüz yalancı yüzü değil” dedi.
-
چون نبد بو جهل از اصحاب درد ** دید صد شق قمر باور نکرد 2060
- Fakat Ebu cehil, dert sahiplerinden olmadığı için yüzlerce Şakkı Kamer gördü de yine inanmadı.
-
دردمندی کش ز بام افتاد طشت ** زو نهان کردیم حق پنهان نگشت
- Leğeni damdan düşen, şöhreti âleme yayılan dertliden Hakk’ı gizledik, fakat gizlenmedi gitti.
-
و انکه او جاهل بد از دردش بعید ** چند بنمودند و او آن را ندید
- Cahil olan ve Allah derdinden uzak bulunan kişiye de hakikat sırlarını nice defalar gösterdiler de o görmedi.