گفت طوفی کن به گردم هفت بار ** وین نکوتر از طواف حج شمار
Pir, “Etrafımda yedi kere tavaf et. Bu tavafı hac tavafından daha makbul bil.
و آن درمها پیش من نهای جواد ** دان که حج کردی و حاصل شد مراد
O dirhemleri de, ey cömert kişi, bana ver. Bil ki hac ettin muradın hâsıl oldu.
عمره کردی عمر باقی یافتی ** صاف گشتی بر صفا بشتافتی
Umre ettin ebedi ömre nail oldun, sâf bir hale geldin, Safa’ya koştun, Saiy erkânını yerine getirdin.
حق آن حقی که جانت دیده است ** که مرا بر بیت خود بگزیده است
Canının gördüğü Hak hakkı için ki o, beni kendi evinden daha üstün, daha makbul etmiştir;
کعبه هر چندی که خانهی بر اوست ** خلقت من نیز خانهی سر اوست2245
Kâbe her ne kadar onun lütuf ve ihsan evidir ama benim vücudum da onun sır evi.
تا بکرد آن کعبه را در وی نرفت ** و اندر این خانه بجز آن حی نرفت
Tanrı, Kâbe’yi kurdu ama kurdu kuralı ona gitmedi. Hâlbuki bu eve, benim vücuduma, o ebedi diri olan Tanrı’dan başka kimse gelmedi.
چون مرا دیدی خدا را دیدهای ** گرد کعبهی صدق بر گردیدهای
Beni gördün ya, bil ki Tanrı’yı gördün; doğruluk Kâbe’sinin, hakikî Kâbe’nin etrafında tavaf ettin.
خدمت من طاعت و حمد خداست ** تا نپنداری که حق از من جداست
Bana hizmet, Tanrıya itaat etmek, onu övmektir. Sakın Hakkı benden ayrı sanma.
چشم نیکو باز کن در من نگر ** تا ببینی نور حق اندر بشر
Gözünü iyi aç da bana öyle bak ki beşerde Tanrı nurunu göresin” dedi.
بایزید آن نکتهها را هوش داشت ** همچو زرین حلقهاش در گوش داشت2250
Bayezid, o nükteleri dinledi, altın bir küpe gibi kulağına taktı.
آمد از وی بایزید اندر مزید ** منتهی در منتها آخر رسید
Bu yüzden derecesi yükseldi, fazileti arttı. Hakikat yolunun sonuna erişmiş olan Bayezid, artık ondan sonra bir son tasavvur edilemeyecek olan bir makama vardı.
دانستن پیغامبر صلی الله علیه و آله که سبب رنجوری آن شخص گستاخی بوده است در دعا
Peygamber’in o şahsın hastalandığına, duada küstahlık etmesinin sebep olduğunu bildirmesi
چون پیمبر دید آن بیمار را ** خوش نوازش کرد یار غار را
Peygamber, o hastayı görünce halini hatırını sordu, o hakikî dosta iltifatlarda bulundu.
زنده شد او چون پیمبر را بدید ** گوییا آن دم مر او را آفرید
Adam, Peygamber’i görünce dirildi, sanki o anda yeniden yaratılmıştı.
گفت بیماری مرا این بخت داد ** کامد این سلطان بر من بامداد
Sahabe, “ astalık beni bu bahta eriştirdi; bu sultan sabah çağında beni dolaşmaya geldi.
تا مرا صحت رسید و عاقبت ** از قدوم این شه بیحاشیت2255
Bu suretle bana sıhhat erişti, saltanatına bir hudut olmayan bu padişahın kademi bereketiyle iyileştim.
ای خجسته رنج و بیماری و تب ** ای مبارک درد و بیداری شب
Ne güzel, ne mübarek ağrı, sızı. Ne mutlu, ne kutlu hastalık hararet, dert ve gece uykusuzluğu!
نک مرا در پیری از لطف و کرم ** حق چنین رنجوریی داد و سقم
İşte Tanrı bana bu kocalığımda lütuf ve kereminden böyle bir hastalık, böyle bir illet verdi.
درد پشتم داد هم تا من ز خواب ** بر جهم هر نیم شب لا بد شتاب
Arka ağrısı ihsan etti de her gece yarısı uykudan uyandırdı.
تا نخسبم جمله شب چون گاومیش ** دردها بخشید حق از لطف خویش
Bütün gece manda gibi uyumayayım diye Hak, lütfetti, bana dertler ihsan etti.
زین شکست آن رحم شاهان جوش کرد ** دوزخ از تهدید من خاموش کرد2260
Bu sınıklıktan da padişahların merhameti coştu. Cehennem de beni tehdit etmeden vazgeçti, sukût etti” dedi.
رنج گنج آمد که رحمتها در اوست ** مغز تازه شد چو بخراشید پوست
Ağrı, sızı ve hastalık hazinedir. Rahmetler ondadır. Deri yırtıldı mı iç tazelenir.
ای برادر موضع تاریک و سرد ** صبر کردن بر غم و سستی و درد
Kardeş, karanlık yere, soğuğa, gama, kırıklığa ve hastalığa sabretmek,
چشمهی حیوان و جام مستی است ** کان بلندیها همه در پستی است
Âbıhayat kaynağı ve sarhoşluk kadehidir. Çünkü yücelikler, hep aşağılıktadır.
آن بهاران مضمر است اندر خزان ** در بهار است آن خزان مگریز از آن
Baharlar güz mevsiminde gizlidir, güz mevsimi de baharda. Kaçma ondan!
همره غم باش و با وحشت بساز ** میطلب در مرگ خود عمر دراز2265
Gama yoldaş o, vahşetle ünsiyet kesbet. Ölümünden uzun bir ömür isteyip dur!
آن چه گوید نفس تو کاینجا بد است ** مشنوش چون کار او ضد آمده ست
Nefsinin “Bu kötü” dediğine kulak asma. Çünkü onun işi hep zıddınadır.
تو خلافش کن که از پیغمبران ** این چنین آمد وصیت در جهان
Onun dediğinin zıddını yap. Âlemde peygamberlerin de vasiyetleri böyledir.
مشورت در کارها واجب شود ** تا پشیمانی در آخر کم بود
Sonun da az pişman olasın diye yapacağın işlerde müşaverede bulunmak aciptir.
گفت امت مشورت با کی کنیم ** انبیا گفتند با عقل امیم
Ümmet “Kiminle meşveret edelim?” dediler de, peygamberler “ Mukteda olan akılla” diye cevap verdiler.
گفت گر کودک در آید یا زنی ** کاو ندارد عقل و رای روشنی2270
Hatta soran adam “İyi ama ya hiçbir tedbiri, isabetli aklı olmayan bir çocuk yahut kadın gelirse, onunla da meşverette bulunalım mı?” deyince,
گفت با او مشورت کن و انچه گفت ** تو خلاف آن کن و در راه افت
Peygamber, “ Onunla da meşverette bulun, fakat ne derse onun zıddını yap, ona aykırı yola git” dedi.
نفس خود را زن شناس از زن بتر ** ز انکه زن جزوی است نفست کل شر
Nefsini kadın bil, hatta kadından da beter. Çünkü kadın cüzüdür, nefsinse şerrin küllü!
مشورت با نفس خود گر میکنی ** هر چه گوید کن خلاف آن دنی
Nefsinle meşveret edersen o aşağılığın dediğine uyma, aksini yap;
گر نماز و روزه میفرمایدت ** نفس مکار است مکری زایدت
Hatta sana namaz kıl, oruç tut diye emretse bile, nefis hilecidir, o emriyle bile sana bir hile kuracaktır.
مشورت با نفس خویش اندر فعال ** هر چه گوید عکس آن باشد کمال2275
Yapacağın işte nefsinle meşveret etmek ve ne derse aksini yapmak kemaldir.
بر نیایی با وی و استیز او ** رو بر یاری بگیر آمیز او
Onunla başa çıkamaz, onun inadına karşı koyamazsın. Yürü, bir dost kazan, onunla uzlaş!
عقل قوت گیرد از عقل دگر ** نی شکر کامل شود از نیشکر
Akıl, başka bir akıldan kuvvet bulur. Şeker kamışı, şeker kamışından kemal kazanır.
من ز مکر نفس دیدم چیزها ** کاو برد از سحر خود تمییزها
Ben, nefsimin hilesinden neler gördüm neler. Sihriyle akıl ve temyizi bile giderir!
وعدهها بدهد ترا تازه به دست ** که هزاران بار آنها را شکست
Sana yeniden yeniye vaatlerde bulunur da binlerce kere bozar.
عمر اگر صد سال خود مهلت دهد ** اوت هر روزی بهانهی نو نهد2280
Ömrün, sana yüzlerce yıl mühlet verse nefis, her gün yeni bir bahane bulur, sana mâni olur;
گرم گوید وعدههای سرد را ** جادویی مردی ببندد مرد را
Soğuk vaatleri sıcak bir surette söyler. O öyle bir sihirbazdır ki insanı kıskıvrak bağlar.
ای ضیاء الحق حسام الدین بیا ** که نروید بیتو از شوره گیا
Ey hak ziyası Hüsamettin, gel. Bu çoraklıkta sensiz ot bitmiyor.
از فلک آویخته شد پردهای ** از پی نفرین دل آزردهای
Bir velinin gönlünün kırılması yüzünden nefse uyanların önüne bir perde çekilmiştir.
این قضا را هم قضا داند علاج ** عقل خلقان در قضا گیج است گیج
Bu kazaya yapılacak ilâcı yine kaza bilir. Halkın aklı kazaya pek şaşkındır.
اژدها گشته ست آن مار سیاه ** آن که کرمی بود افتاده به راه2285
Yola düşmüş bir kurt gibi olan o karayılan, ejderha kesilmiştir.
اژدها و مار اندر دست تو ** شد عصا ای جان موسی مست تو
Fakat ejderha da, yılan da senin elinde asâ kesilir, ey Musa’nın canını bile sarhoş eden, ey Musa’yı bile kendisinden geçiren!
حکم خذها لا تخف دادت خدا ** تا به دستت اژدها گردد عصا
Tanrı, sana “ Onu al, korkma, ejderha elinde asâ haline gelecek” hükmünü vermiştir.