نیست خود بیچشم تر کور از زمین ** این زمین از فضل حق شد خصم بین
Kör, bu yeryüzünden de daha gözsüz değil ya! Hâlbuki bu yer bile Tanrı inayetiyle düşmanı tanıdı!
نور موسی دید و موسی را نواخت ** خسف قارون کرد و قارون را شناخت
Musa’nın nurunu gördü, ona iltifat etti, Karun’u ise tanıdı yere geçirdi.
رجف کرد اندر هلاک هر دعی ** فهم کرد از حق که یا أرض ابلعی
Benlikte bulunan her kişiyi helâk etti, Tanrının “ Ya ard ublai” emrini anladı.
خاک و آب و باد و نار با شرر ** بیخبر با ما و با حق با خبر 2370
Toprak su, yer ve kıvılcımlı ateş, bizimle her şeyden habersiz fakat Tanrı ile her şeyden haberdardırlar.
ما بعکس آن ز غیر حق خبیر ** بیخبر از حق و از چندین نذیر
Bizim ise onun aksine Hak’tan gayrı her şeyden haberimiz var da Hak’tan haberimiz yoktur. Tehditçilerden bihaberiz!
لاجرم أشفقن منها جملهشان ** کند شد ز آمیز حیوان حملهشان
Hülâsa onların hepsi Tanrı emanetini yüklenmekten korktular, çekindiler. Fakat hayvanla karışınca bu çekinmeleri, bu çalışmaları körleşti, neticesiz bir hale geldi!
گفته بیزاریم جمله زین حیات ** کاو بود با خلق حی با حق موات
“Hepimiz de halkla diri, Hak’la ölü bir hale gelen bu hayattan bîzarız” dediler.
چون بماند از خلق گردد او یتیم ** انس حق را قلب میباید سلیم
Birisi, anası babası öldü mü yetim olur. Hak’la ünsiyet için kalb-i selim gerek!
چون ز کوری دزد دزدد کالهای ** میکند آن کور عمیا نالهای 2375
Hırsız, bir körden bir kumaş çaldı mı kör, bilmeden feryada başlar.
تا نگوید دزد او را کان منم ** کز تو دزدیدم که دزد پر فنم
Fakat hırsız ona “Senin malını ben çaldım, ben hilebaz bir hırsızım” demedikçe,
کی شناسد کور دزد خویش را ** چون ندارد نور چشم و آن ضیا
Kör, hırsızı nereden bilecek? Gözünün nuru, gözünün ışığı yok ki!
چون بگوید هم بگیر او را تو سخت ** تا بگوید او علامتهای رخت
Ama sesini duydun mu onu sımsıkı tut, koy verme de çaldığı şeyleri söylet.
پس جهاد اکبر آمد عصر دزد ** تا بگوید که چه دزدیده است مزد
Hırsızı yakalayıp, sıkıştırmak, çaldığını çırptığını söyletmek cihadı ekberdir.
اولا دزدید کحل دیدهات ** چون ستانی باز یابی تبصرت 2380
O, önce senin gözünün sürmesini çaldı. Onu elde ettin mi, yine gözlerine nur gelir.
کالهی حکمت که گم کردهی دل است ** پیش اهل دل یقین آن حاصل است
Gönül’ün kayıp malı olan hikmet kumaşı, ehli dilden elde edilir.
کوردل با جان و با سمع و بصر ** مینداند دزد شیطان را ز اثر
Kör olan gönül, canı, kulağı, gözü olsa bile hırsız Şeytan’ın izini bulamaz, onu elde edemez.
ز اهل دل جو از جماد آن را مجو ** که جماد آمد خلایق پیش او
Şeytanın izini bulmayı, hırsızı elde etmeyi, gönül ehli olanlardan um, bu işi onlardan iste; taştan topraktan değil. Çünkü halk, gönül ehline nispetle taş, topaç gibidir, âdeta cansızdır.
مشورت جوینده آمد نزد او ** کای اب کودک شده رازی بگو
Danışacak adam arayan da o deliliğe vurmuş delinin huzuruna geldi, dedi ki: “Ey kendini çocuk gösteren baba, bana bir sır söyle.”
گفت رو زین حلقه کاین در باز نیست ** باز گرد امروز روز راز نیست 2385
Veli dedi ki: “Git bu halkayı çalıp durma. Kapı kapalı. Bu gün sır söylenecek gün değil, başka vakit gel.
گر مکان را ره بدی در لامکان ** همچو شیخان بودمی من بر دکان
Eğer Lâ mekân âleminde mekâna yer olsaydı ben de şeyhler gibi dükkânda oturur, alışverişe koyulurdum”
خواندن محتسب مست خراب افتاده را به زندان
Muhtesibin, harap bir halde yere yıkılmış sarhoşu zindana dâvet etmesi
محتسب در نیم شب جایی رسید ** در بن دیوار مستی خفته دید
Muhtesip gece yarısı bir yere uğradı. Duvar dibinde bir adamın uyuduğunu gördü.
گفت هی مستی چه خورده ستی بگو ** گفت از این خوردم که هست اندر سبو
“Hey, sarhoş musun, ne içtin? Söyle” dedi. Adam dedi ki: “Testidekinden içtim!”
گفت آخر در سبو واگو که چیست ** گفت از آن که خوردهام گفت این خفی است
Muhtesip “Söyle, testide ne var?” diye sordu. Adam, “İçtiğim şey” diye cevap verdi. Muhtesip, “Bu gizli bir lâf.
گفت آن چه خوردهای آن چیست آن ** گفت آن که در سبو مخفی است آن 2390
Ne içtin, içtiğin ne ?” diye sordu. Adam “ Testide gizli olan şey işte” dedi.
دور میشد این سؤال و این جواب ** ماند چون خر محتسب اندر خلاب
Bu sual cevap, birbirine ulanıp gitti. Muhtesip de eşek gibi çamura saplanıp kaldı.
گفت او را محتسب هین آه کن ** مست هو هو کرد هنگام سخن
Ona, “Gel de bir ah de bakalım” dedi. Sarhoş söz söylerken “Hu, hu” dedi.
گفت گفتم آه کن هو میکنی ** گفت من شاد و تو از غم دم زنی
Muhtesip, “Ben sana ah dedim, hu, de demedim, sen hu diyorsun” deyince, adam, “Ben neşeliyim, sen gamdan iki büklüm olmuşsun.
آه از درد و غم و بیدادی است ** هوی هوی می خوران از شادی است
Ah; dertten, gamdan, zulümden olur. Sarhoşların bu hu’larıysa neşedendir.” dedi.
محتسب گفت این ندانم خیز خیز ** معرفت متراش و بگذار این ستیز 2395
Muhtesip, “Ben şunu, bunu bilmem, kalk. Marifet satıp durma. Bu dırıltıyı bırak” dedi.
گفت رو تو از کجا من از کجا ** گفت مستی خیز تا زندان بیا
Adam, “Yürü be, sen neredesin, ben nerede?” deyince, Muhtesip, “ Hadi kalk, zindana gel” dedi.
گفت مست ای محتسب بگذار و رو ** از برهنه کی توان بردن گرو
Sarhoş dedi ki: “Be Muhtesip, beni bırak da yürü işine. Çıplak adamdan rehin alabilir misin sen?
گر مرا خود قوت رفتن بدی ** خانهی خود رفتمی وین کی شدی
Eğer benim yürümeye kuvvetim olsaydı burada yatar mıydım. Evime giderdim.
من اگر با عقل و با امکانمی ** همچو شیخان بر سر دکانمی
Eğer benim de aklım olsaydı, imkânını bulsaydım şeyhler gibi dükkân başında bulunurdum.”
دوم بار در سخن کشیدن سایل آن بزرگ را تا حال او معلوم تر گردد
Adam’ın halini anlamak için o ulu zatı ikinci defa olarak konuşturması
گفت آن طالب که آخر یک نفس ** ای سواره بر نی این سو ران فرس 2400
O, büyük adamın ahvalini öğrenmek isteyen adam “ Ey sopayı at edinip binen atlı, bir an için olsun atını bu tarafa sür dedi.
راند سوی او که هین زوتر بگو ** کاسب من بس توسن است و تند خو
Adam, “Çabuk söyle, atım çok serkeştir, pek huyludur.
تا لگد بر تو نکوبد زود باش ** از چه میپرسی بیانش کن تو فاش
Çabuk ol ki seni tepmesin. Ne soracaksan açıkça sor bakalım” diyerek sopasını o tarafa sürdü.
او مجال راز دل گفتن ندید ** زو برون شو کرد و در لاغش کشید
Adam gönlündeki sırrı söylemeye imkân bulamadı. Ondan vazgeçip veliyi alaya aldı.
گفت میخواهم در این کوچه زنی ** کیست لایق از برای چون منی
Dedi ki: “Bu sokakta oturan kadınlardan birini almak istiyorum. Benim gibi bir adama acaba hangisi lâyık?”
گفت سه گونه زناند اندر جهان ** آن دو رنج و این یکی گنج روان 2405
Veli, “Dünyada üç türlü kadın vardır. İkisi zahmet ve mihnetten ibarettir, biri daimi bir hazinedir.
آن یکی را چون بخواهی کل تراست ** و آن دگر نیمی ترا نیمی جداست
Onu alırsan tamamıyla senin olur. İkincisinin yarısı senin olur, yarısı senden ayrı kalır.
و آن سوم هیچ او ترا نبود بدان ** این شنودی دور شو رفتم روان
Üçüncü ise hiç sana mal olmaz. Bunu duydun ya. Hadi şimdi yürü, ben gidiyorum.
تا ترا اسبم نپراند لگد ** که بیفتی بر نخیزی تا ابد
Sen de durma atım seni tepelemesin. Yoksa bir düştün mü, bir daha kalkamazsın!” dedi.
شیخ راند اندر میان کودکان ** بانگ زد بار دگر او را جوان
Şeyh, sopasını sürüp çocukların arasına katıldı. O genç adam ona tekrar bağırdı.
که بیا آخر بگو تفسیر این ** این زنان سه نوع گفتی بر گزین 2410
“Gel de hiç olmazsa şunu etraflıca anlat. Bu söylediğin üç çeşit kadın kimlerdir? Onu bir söyle!”
راند سوی او و گفتش بکر خاص ** کل ترا باشد ز غم یابی خلاص
Şeyh, yine onun yanına at sürüp dedi ki: “Bakir, tamamıyla sana mal olur, gamdan kurtulursun.
و انکه نیمی آن تو بیوه بود ** و انکه هیچست آن عیال با ولد
Yarısı senin olan da duldur. Fakat hiçbir suretle sana mal olmayan, evlâdı olan kadındır.
چون ز شوی اولش کودک بود ** مهر و کل خاطرش آن سو رود
İlk kocasından evlâdı olursa sevgisi de, bütün hâtıraları da oraya gider.
دور شو تا اسب نندازد لگد ** سم اسب توسنم بر تو رسد
Hadi git, atım seni tepmesin. Uzaklaş, yoksa serkeş atımın nalı seni ezer!
های و هویی کرد شیخ و باز راند ** کودکان را باز سوی خویش خواند 2415
Şeyh yine hay huy edip sopasını sürdü, yine çocukları yanına çağırdı.
باز بانگش کرد آن سایل بیا ** یک سؤالم ماند ای شاه کیا
Adam tekrar bağırdı: “Ey ulu padişah, bir sualim kaldı, gel!” dedi.