گفت تا هیبت بر این یارت زند ** تا بترسد او و زر پیدا کند
Oğuzların biri “ Arkadaşın korksun, ürksün de altınları çıkarsın diye öldürüyoruz” dedi.
گفت آخر او ز من مسکینتر است ** گفت قاصد کرده است او را زر است
Adam “O benden yoksul” deyince Oğuz, “Haber verdiler onun altını var” dedi.
گفت چون وهم است ما هر دو یکایم ** در مقام احتمال و در شکایم
Adam dedi ki: “Mademki bizim ikimizden bir şey umuyorsunuz,
خود و را بکشید اول ای شهان ** تا بترسم من دهم زر را نشان
Evvelâ onu öldürün de ben korkayım, altınların yerini göstereyim!”
پس کرمهای الهی بین که ما ** آمدیم آخر زمان در انتها 3055
Şimdi sen de Allah’ın keremine bak ki biz âhir zamanda geldik.
آخرین قرنها پیش از قرون ** در حدیث است آخرون السابقون
Zamanlardan sonuncusu, ilk devirlerden daha üstündür. Hadiste “ Ahirûnes Sâbikun” denmektedir.
تا هلاک قوم نوح و قوم هود ** عارض رحمت به جان ما نمود
Merhamet sahibi Allah, Nûh ve Hûd kavimlerinin helâkini bize gösterdi;
کشت ایشان را که ما ترسیم از او ** ور خود این بر عکس کردی وای تو
Biz korkalım, ibret alalım diye onları kahretti. Ya aksi olsaydı vay haline!
بیان حال خود پرستان و ناشکران در نعمت وجود انبیا و اولیا علیهم السلام
Kendisine tapanların (peygamber ve velilerin Aleyhimüsselâm) varlıkları nimetken buna şükretmeyenlerin hali
هر ک از ایشان گفت از عیب و گناه ** وز دل چون سنگ وز جان سیاه
Peygamberlerden hangisi, suça, ayıba dair bir şey söylediyse taş gibi katı gönül’e, kapkara cana,
و ز سبک داری فرمانهای او ** و ز فراغت از غم فردای او 3060
Allah fermanlarına ehemmiyet vermemeye, yarın ki ahret gününü düşünmeyip rahatça keyfine bakmaya,
و ز هوس و ز عشق این دنیای دون ** چون زنان مر نفس را بودن زبون
Bu aşağılık dünyaya heves etmeye, bu aşağılık dünyaya âşık, karılar gibi nefse zebun olmaya,
و آن فرار از نکتههای ناصحان ** و آن رمیدن از لقای صالحان
Nasihat edenlerden kaçmaya, temiz kişilerle buluşmaktan çekinmeye,
با دل و با اهل دل بیگانگی ** با شهان تزویر و روبهشانگی
Gönül’e, gönül ehline karşı yabancı durmaya, padişahlara hile düzmeye, onlara karşı tilkilik yapmaya kalkışmaya,
سیر چشمان را گدا پنداشتن ** از حسدشان خفیه دشمن داشتن
Gözü tok kişileri yoksul sanmaya, onlara haset edip gizlice düşman olmaya dair söyledi.
گر پذیرد چیز تو گویی گداست ** ور نه گویی زرق و مکر است و دغاست 3065
Onlardan biri verdiğin bir şeyi kabul ederse yoksul dersin, kabul etmezse riyakâr ve mürai!
گر در آمیزد تو گویی طامع است ** ور نه گویی در تکبر مولع است
İnsanlara karışırsa tamahkâr dersin. Karışmaz, çekingen davranırsa kibirli!
یا منافقوار عذر آری که من ** ماندهام در نفقهی فرزند و زن
Yahut da münafıklar gibi “Çoluğun, çocuğun nafakasını kazanmaya uğraşıyorum,
نه مرا پروای سر خاریدن است ** نه مرا پروای دین ورزیدن است
Ne başımı kaşımaya vaktim var, ne din kaydına düşüp ibadet etmeğe!
ای فلان ما را به همت یاد دار ** تا شویم از اولیا پایان کار
Lûtfet, bizi himmetle bir an da sonunda biz de velilerden olalım” diye mazeret serdedersin.
این سخن نه هم ز درد و سوز گفت ** خوابناکی هرزه گفت و باز خفت 3070
Fakat bu sözde, dertten, aşktan değildir. Âdeta uyuyan bir adamın bir aralık uyanıp sayıklayarak tekrar uykuya dalmasına benzer.
هیچ چاره نیست از قوت عیال ** از بن دندان کنم کسب حلال
“Ayalimin rızkını kazanmaktan başka bir şey yapamıyorum. Ne çare? Dişimle, tırnağımla çalışıp çabalıyor, helâlinden kazanıyorum” dersin.
چه حلال ای گشته از اهل ضلال ** غیر خون تو نمیبینم حلال
Ey sapıklara karışan, ne helâli? Senin kanından başka helâl göremiyorum.
از خدا چارهستش و از لوت نه ** چارهش است از دین و از طاغوت نه
Çare Allah’tandır. Lokmandan değil, çare dindendir puttan değil!
ای که صبرت نیست از دنیای دون ** صبر چون داری ز نعم الماهدون
Ey aşağılık dünyaya bile sabredemeyen, bu yeryüzünü güzel bir tarzda döşeyen Allah’ya nasıl sabredebiliyorsun?
ای که صبرت نیست از ناز و نعیم ** صبر چون داری از الله کریم 3075
Ey naz ve nimete bile sabredemeyen, kerim Allah’a nasıl sabredebiliyorsun?
ای که صبرت نیست از پاک و پلید ** صبر چون داری از آن کاین آفرید
Ey temize, pise bile sabırsız, Yaratanına nasıl sabredebiliyorsun?
کو خلیلی که برون آمد ز غار ** گفت هذا رب هان کو کردگار
Nerede bir Halil ki mağaradan çıkıp ayı görünce “ Bu benim Rabbim” dedikten sonra battığını görünce kendisine gelip “ Nerede kâinatı yaratan Allah?” desin.
من نخواهم در دو عالم بنگریست ** تا نبینم این دو مجلس آن کیست
Ben, bu iki meclis sahibini görmedikçe iki âlemi de görmek istemem.
بیتماشای صفتهای خدا ** گر خورم نان در گلو ماند مرا
Allah sıfatlarını görmedikçe ekmek bile yesem boğazımda kalır.
چون گوارد لقمه بیدیدار او ** بیتماشای گل و گلزار او 3080
Onun yüzünü görmedikçe, onun gülünü, gül bahçesini temaşa etmedikçe lokma nasıl siner?
جز بر امید خدا زین آب خور ** کی خورد یک لحظه الا گاو و خر
Allah’ı ummadan bu suyu bir an bile kim içer? Ancak öküz ve eşek!
آن که کالانعام بد بل هم اضل ** گر چه پر مکر است آن گنده بغل
Hayvan gibi olanlar, hatta ondan da aşağı bir dereceye düşmüş bulunanlar, hileyle dolu olsa bile yine pis, murdar, kokmuş kişilerdir.
مکر او سر زیر و او سر زیر شد ** روزگاری برد و روزش دیر شد
Böyle kişinin hilesi de baş aşağı olmuştur, kendisi de. Zamanı geçip gitmiş, günü bir türlü gelmez olmuştur.
فکرگاهش کند شد عقلش خرف ** عمر شد چیزی ندارد چون الف
Düşüncesi körleşmiş, aklı bozulmuş ömrü hiçe gitmiştir. Elif gibi hiçbir şeyi yoktur!
آن چه میگوید در این اندیشهام ** آن هم از دستان آن نفس است هم 3085
“ Ben de bu düşüncedeyim” dese bile bu da o nefsin hilesinden, masalındandır.
و انچه میگوید غفور است و رحیم ** نیست آن جز حیلهی نفس لئیم
“Allah yargılayıcıdır, merhametlidir” demesi de aşağılık nefsin hilesinden başka bir şey değildir.
ای ز غم مرده که دست از نان تهی است ** چون غفور است و رحیم این ترس چیست
Ey elimde ekmeğim yok diye gamdan ölen, Allah yargılayıcı ve merhametliyse ya bu korku ne?
شکایت گفتن پیر مردی به طبیب از رنجوریها و جواب گفتن طبیب او را
İhtiyar bir adamın hastalıklardan doktora şikayeti, doktorun cevabı
گفت پیری مر طبیبی را که من ** در زحیرم از دماغ خویشتن
İhtiyarın biri, bir doktora “ Dimağım yorgun, aklım yerinde değil” dedi.
گفت از پیری است آن ضعف دماغ ** گفت بر چشمم ز ظلمت هست داغ
Doktor dedi ki . “ O akıl zayıflığı ihtiyarlıktandır.” İhtiyar, “ Gözüm de kararıyor” dedi. Doktor “Koca ihtiyar, ihtiyarlıktan” dedi.
گفت از پیری است ای شیخ قدیم ** گفت پشتم درد میآید عظیم 3090
Doktor, ”Koca ihtiyar, ihtiyarlıktan” dedi. Adam, “ Arkam dehşetli ağrıyor” deyince,
گفت از پیری است ای شیخ نزار ** گفت هر چه میخورم نبود گوار
Doktor dedi ki: “A zayıf ihtiyar, ihtiyarlıktan!” Adam, “ Ne yiyorsam hazmedemiyorum” dedi.
گفت ضعف معده هم از پیری است ** گفت وقت دم مرا دم گیری است
Doktor “ Mide zayıflığı da ihtiyarlıktan” dedi. Adam, “ Nefes alırken sıkıntı çekiyorum, nefes darlığım var” dedi.
گفت آری انقطاع دم بود ** چون رسد پیری دو صد علت شود
Doktor dedi ki: “Evet, nefes darlığı da ihtiyarlıktan. İhtiyarlayınca insanda iki yüz türlü illet peyda olur.”
گفت ای احمق بر این بر دوختی ** از طبیبی تو همین آموختی
İhtiyar kızıp, “ Be ahmak, lâfın hep bu mu, sen doktorluktan yalnız bunu mu belledin?
ای مدمغ عقلت این دانش نداد ** که خدا هر رنج را درمان نهاد 3095
Be herif, Allah her derde bir derman verdi, bunu bilemiyor musun?
تو خر احمق ز اندک مایگی ** بر زمین ماندی ز کوتهپایگی
Sen ahmak bir eşeksin, bilgin de kıt, aklın da. Ayağın kısa olduğundan yeryüzünde kalakalmışsın” dedi.
پس طبیبش گفت ای عمر تو شصت ** این غضب وین خشم هم از پیری است
Doktor cevap verdi: “Ey yaşı altmış, işi bitmiş adam, bu kızgınlık, bu hiddet de ihtiyarlıktan!”
چون همه اوصاف و اجزا شد نحیف ** خویشتنداری و صبرت شد ضعیف
Vücudun bütün cüzileri, zayıflar, yıpranır, sabır da azalır.
بر نتابد دو سخن زو هی کند ** تاب یک جرعه ندارد قی کند
İki çift söze bile tahammül edemez, haykırır. Bir yudum suyu bile hazmedemez, kusuverir!
جز مگر پیری که از حق است مست ** در درون او حیات طیبه است 3100
Ancak Allah sarhoşu olan ihtiyar müstesna. O tertemiz bir yaşayışa sahiptir.