- 
		    پس ریای شیخ به ز اخلاص ماست ** کز بصیرت باشد آن وین از عماست
- Şu halde şeyhin riyası, bizim ihlâsımızdan daha yeğ. Çünkü o riya basiretten meydana gelmedir, bu ihlâs körlükten!
- 
		    از حدیث شیخ جمعیت رسد ** تفرقه آرد دم اهل حسد
- Şeyhin sözü, insana cemiyet-i hâtır verir, hasetçilerin nefesi ise tefrika.
- 
		   چون سلیمان کز سوی حضرت بتاخت ** کاو زبان جمله مرغان را شناخت   3700
- Süleyman, Allah tecellisine uğrayınca bütün kuşların dillerini öğrenmiş oldu.
- 
		    در زمان عدلش آهو با پلنگ ** انس بگرفت و برون آمد ز جنگ
- Onun adalet devrinde ceylân, kaplanla uzlaşmış, savaşı bırakmıştı.
- 
		    شد کبوتر ایمن از چنگال باز ** گوسفند از گرگ ناورد احتراز
- Güvercin doğanın pençesinden emindi, koyun kurttan çekinmiyordu.
- 
		    او میانجی شد میان دشمنان ** اتحادی شد میان پر زنان
- Süleyman, düşmanlar arasında meyancılık etti, bütün kuşların arasında birlik husule geldi.
- 
		    تو چو موری بهر دانه میدوی ** هین سلیمان جو چه میباشی غوی
- Sen bir karıncaya benzersin, tane toplamak için koşup durmaktasın. Fakat behey azgın. Süleyman buracıkta, sen ne arıyorsun?
- 
		   دانه جو را دانهاش دامی شود ** و آن سلیمان جوی را هر دو بود   3705
- Tane arayana tane, tuzaktır. Fakat Süleyman arayan hem Süleyman’ı bulur, hem taneyi elde eder.
- 
		    مرغ جانها را در این آخر زمان ** نیستشان از همدگر یک دم امان
- Bu ahir zamanda kuşlara bir an bile birbirlerinden aman yoktur.
- 
		    هم سلیمان هست اندر دور ما ** کاو دهد صلح و نماند جور ما
- Devrimizde de Süleyman var, bizi sulha kavuşturur, zulmümüzü giderir.
- 
		    قول إن من أمة را یاد گیر ** تا به إلا و خلا فیها نذیر
- “Hiçbir ümmet yoktur ki aralarında bir korkutucu olmasın” ayetini oku.
- 
		    گفت خود خالی نبوده ست امتی ** از خلیفهی حق و صاحب همتی
- Allah “ Hiçbir ümmet bulunamaz ki içlerinde bir Allah halifesi, bir himmet sahibi bulunmasın” dedi.
- 
		   مرغ جانها را چنان یکدل کند ** کز صفاشان بیغش و بیغل کند   3710
- O halife, onların gönüllerini o kadar birleştirir gibi saflıktan hiçbir gıllügışları kalmaz.
- 
		    مشفقان گردند همچون والده ** مسلمون را گفت نفس واحده
- Hepsini ana gibi birbirini esirger bir hale getirir. Onun için Müslümanlara “Tek bir nefis” demiştir.
- 
		    نفس واحد از رسول حق شدند ** ور نه هر یک دشمن مطلق بدند
- Onlar Allah Resulü yüzünden tek bir nefis oldular, yoksa her biri, öbürüne tam bir düşmandı.
- 
		  برخاستن مخالفت و عداوت از میان انصار به برکات رسول صلی الله علیه و آله
- Resul Sallâllahu Aleyhi Ve Sellem’in yüzünden Ensarın arasındaki aykırılık ve düşmanlığın kalması
- 
		    دو قبیله کاوس و خزرج نام داشت ** یک ز دیگر جان خون آشام داشت
- Medinelilerin iki kabilesi vardı, birine Evs, öbürüne Hazrec denirdi. Âdeta bir kabile öbürünün kanına susamıştı.
- 
		    کینههای کهنهشان از مصطفی ** محو شد در نور اسلام و صفا
- Mustafa’nın yüzünden o eski kinleri İslâm ve sâflık nuruyla mahvoldu.
- 
		   اولا اخوان شدند آن دشمنان ** همچو اعداد عنب در بوستان   3715
- Önce o düşmanlar, bağdaki üzümler gibi kardeş oldular.
- 
		    و ز دم المؤمنون إخوة به پند ** در شکستند و تن واحد شدند
- “Şüphe yok, söz bundan ibaret; Müminler kardeştir” nasihatiyle de, bu nefesle de kardeşliği bıraktılar, tek bir ten oldular.
- 
		    صورت انگورها اخوان بود ** چون فشردی شیرهی واحد شود
- Üzümlerin suretleri kardeştir. Fakat sıktın mı tek bir üzüm suyu olur.
- 
		    غوره و انگور ضدانند لیک ** چون که غوره پخته شد شد یار نیک
- Korukla üzüm birbirine zıttır ama koruk, olgunlaşınca güzelleşir, tatlılaşır, iyi bir dost olur.
- 
		    غورهای کاو سنگ بست و خام ماند ** در ازل حق کافر اصلیش خواند
- Koruk halinde kalan üzüme Allah ezelden kâfir demiştir.
- 
		   نه اخی نه نفس واحد باشد او ** در شقاوت نحس ملحد باشد او   3720
- Değil kardeşim değil… Artık o tek bir nefis olamaz. Azgınlıkta menhus bir mülhitten ibarettir.
- 
		    گر بگویم آن چه او دارد نهان ** فتنهی افهام خیزد در جهان
- Ondaki gizli şeyleri bir söylesem âlemde fikirler fitneye düşer, karmakarışık olur.
- 
		    سر گبر کور نامذکور به ** دود دوزخ از ارم مهجور به
- Kör gâvurun sırrının anılmaması daha iyi. Cehennem dumanın İrem bağından uzak oluşu daha hoş!
- 
		    غورههای نیک کایشان قابلاند ** از دم اهل دل آخر یک دلاند
- Ne de olsa üzüm olmaya kabiliyetli korukların gönülleri, ehli dilin nefesleriyle birdir.
- 
		    سوی انگوری همیرانند تیز ** تا دویی برخیزد و کین و ستیز
- Hepsi üzüm olmaya koşarsa, sonunda ikilik kalkar, kin ve savaş kalmaz.
- 
		   پس در انگوری همیدرند پوست ** تا یکی گردند و وحدت وصف اوست   3725
- Hepsi de üzüm olup derilerini yırtarlar da birleşirler, vasıfları da birlik olur.
- 
		    دوست دشمن گردد ایرا هم دو است ** هیچ یک با خویش جنگی در نبست
- Dost, düşman ikiliktedir. Fakat hiç, bir olan, kendisiyle savaşır mı?
- 
		    آفرین بر عشق کل اوستاد ** صد هزاران ذره را داد اتحاد
- Aferin, üstat Aklı Küll’e, yüz binlerce zerreye birlik bahşetti.
- 
		    همچو خاک مفترق در رهگذر ** یک سبوشان کرد دست کوزهگر
- Yerde topak, topak dağınık topraklara benzerlerken testici, hepsini de birleştirdi, bir testi yaptı.
- 
		    که اتحاد جسمهای آب و طین ** هست ناقص جان نمیماند بدین
- Gerçi suyla toprağın birleşmesi, nakıstır, can, buna benzemez.
- 
		   گر نظایر گویم اینجا در مثال ** فهم را ترسم که آرد اختلال   3730
- Fakat burada apaçık bir misal getirsem korkarım aklın karışır.
- 
		    هم سلیمان هست اکنون لیک ما ** از نشاط دور بینی در عما
- Süleyman şimdi de var ama biz uzağı görme neşesiyle onu göremiyoruz.
- 
		    دور بینی کور دارد مرد را ** همچو خفته در سرا کور از سرا
- Uzağa bakış, insanı kör eder. Sarayda uyuyanın sarayı görmediği gibi.
- 
		    مولعیم اندر سخنهای دقیق ** در گرهها باز کردن ما عشیق
- Biz ince sözlere dalmışız, onlarla uğraşıp duruyoruz. Düğümleri çözme sevdasına tutulmuşuz.
- 
		    تا گره بندیم و بگشاییم ما ** در شکال و در جواب آیین فزا
- Düğümleri bağlayıp çözdükçe şüpheye düşmeyi, cevap vermeye kalkışmayı uzatıp gideriz.
- 
		   همچو مرغی کاو گشاید بند دام ** گاه بندد تا شود در فن تمام   3735
- Tuzağın bağını gâh çözüp bağlayan, bu suretle bu işte maharet kazanan kuş gibi...
- 
		    او بود محروم از صحرا و مرج ** عمر او اندر گره کاری است خرج
- Böyle kuş sahradan, çayırdan mahrumdur, ömrü düğümü açıp çözmede harcolur gider!
- 
		    خود زبون او نگردد هیچ دام ** لیک پرش در شکست افتد مدام
- Filvaki hiçbir tuzağa zebun olmaz ama günden güne kanatları tutulur, uçmaz olur.
- 
		    با گره کم کوش تا بال و پرت ** نگسلد یک یک از این کر و فرت
- Bağ çözüp bağlamakla az uğraş da kanatların tutulmasın, uçmadan kalmayasın.
- 
		    صد هزاران مرغ پرهاشان شکست ** و آن کمین گاه عوارض را نبست
- Yüz binlerce kuşun kanadı kırıldı da yine o ârızalı yerlerdeki tuzakları gidermedi.
- 
		   حال ایشان از نبی خوان ای حریص ** نقبوا فیها ببین هل من محیص   3740
- Kuran’da onların ahvalini oku haris adam: “Bütün şehirlerde gezip dolaştılar, her tarafı elde ettiler.” Bak hele “Bir kurtuluş var mı?”
- 
		    از نزاع ترک و رومی و عرب ** حل نشد اشکال انگور و عنب
- Türk, Rum ve Arabın kavgasından engûr ve inep şüphelerine düşmekten başka bir şey çıkmaz.
- 
		    تا سلیمان لسین معنوی ** در نیاید بر نخیزد این دوی
- Manevi dilleri bilen Süleyman gelmedikçe bu ikilik kalkmaz.
- 
		    جمله مرغان منازع بازوار ** بشنوید این طبل باز شهریار
- Kavgacı kuşlar, hepiniz doğan gibi şehriyarın şu davulunu duyun!
- 
		    ز اختلاف خویش سوی اتحاد ** هین ز هر جانب روان گردید شاد
- Aranızdaki ihtilâfı bırakın da ruhunuzu her yandan şâdedin.
- 
		   حیث ما کنتم فولوا وجهکم ** نحوه هذا الذی لم ینهکم   3745
- Nerede olursanız olun, yüzünüzü o tarafa dönün. O Süleyman, sizi kendine teveccühten men etmedi ki.
- 
		    کور مرغانیم و بس ناساختیم ** کان سلیمان را دمی نشناختیم
- Fakat kör kuşlarız, terbiyeden hayli uzağız. O Süleyman’ı bir an bile tanımadık gitti!
- 
		    همچو جغدان دشمن بازان شدیم ** لاجرم واماندهی ویران شدیم
- Baykuşlar gibi doğanlara düşmanız, hulâsa viranelerde kalmışız.