بانگ سگ هرگز رسد در گوش ماه ** خاصه ماهی کاو بود خاص اله
Köpeğin sesi ayın kulağına girer mi? Hele o ay, Allah hası olursa..
میخورد شه بر لب جو تا سحر ** در سماع از بانگ چغزان بیخبر
Padişah, sabaha kadar musiki âlemi yapar, su kenarında şarap içer, kurbağaların seslerinden haberi bile olmaz.
هم شدی توزیع کودک دانگ چند ** همت شیخ آن سخا را کرد بند
Çocuğun parası, orada bulunanlara müsaviyen takdim edilseydi herkese birkaç akçe düşerdi, çocuk da parasını alırdı. Fakat Şeyh’in himmeti bu cömertliği de bağladı.
تا کسی ندهد به کودک هیچ چیز ** قوت پیران از این بیش است نیز 425
Bu suretle kimse çocuğa bir şey vermedi. Pirlerin kuvveti bundan da fazladır.
شد نماز دیگر آمد خادمی ** یک طبق بر کف ز پیش حاتمی
İkindi vakti oldu. Hizmetçi, Hatem gibi cömert birisinin verdiği bir tabak altını getirdi.
صاحب مالی و حالی پیش پیر ** هدیه بفرستاد کز وی بد خبیر
Mal sahibi halli bir kişi, Şeyh’in halini biliyordu, ona hediye göndermişti.
چار صد دینار بر گوشهی طبق ** نیم دینار دگر اندر ورق
Tabağın bir köşesinde dört yüz dinar vardı, bir tarafında da kâğıda sarılı yarım dinar.
خادم آمد شیخ را اکرام کرد ** و آن طبق بنهاد پیش شیخ فرد
Hizmetçi gelip Şeyh’i ağırladı, o misli bulunmaz Şeyh’in önüne o tabağı koydu.
چون طبق را از غطا واکرد رو ** خلق دیدند آن کرامت را از او 430
Tabağın üstünden örtü kaldırılınca halk Şeyh’in kerametini gördü.
آه و افغان از همه برخاست زود ** کای سر شیخان و شاهان این چه بود
Hepsinden de feryat yüceldi: "Ey şeyhlerin de başı, şahların da, bu neydi?
این چه سر است این چه سلطانی است باز ** ای خداوند خداوندان راز
Bu ne sır, bu ne sultanlık? Ey sır sahiplerinin efendisi!
ما ندانستیم ما را عفو کن ** بس پراکنده که رفت از ما سخن
Biz bilemedik, affet; saçma sapan, uluorta hayli söylendik.
ما که کورانه عصاها میزنیم ** لاجرم قندیلها را بشکنیم
Körcesine sopa sallamaktayız, elbette kandilleri kırarız.
ما چو کران ناشنیده یک خطاب ** هرزه گویان از قیاس خود جواب 435
Sağırlar gibi bir tek söz duymadan kendi aklımızca cevap vermeye kalkıştık, hezeyanlarda bulunduk.
ما ز موسی پند نگرفتیم کاو ** گشت از انکار خضری زرد رو
Biz Musa’dan da ibret almadık. O bile Hızır’ı kınadı da yüzü sarardı.
با چنان چشمی که بالا میشتافت ** نور چشمش آسمان را میشکافت
Hem gözü o kadar yüceleri gördüğü, gözünün nuru göklere bile nüfus ettiği halde!
کرده با چشمت تعصب موسیا ** از حماقت چشم موش آسیا
Ey zamanın Musa’sı değirmendeki farenin gözü, ahmaklıktan senin gözünle bahse kalkıştı" dediler.
شیخ فرمود آن همه گفتار و قال ** من بحل کردم شما را آن حلال
Şeyh, bütün o sözleri size helâl ettim.
سر این آن بود کز حق خواستم ** لاجرم بنمود راه راستم 440
Bunun sırrı şuydu, ben Allah’tan bunu diledim, Allah da bana doğru yolu gösterdi.
گفت آن دینار اگر چه اندک است ** لیک موقوف غریو کودک است
O dinar gerçi az bir paraydı. Fakat gelmesi çocuğun ağlamasına bağlıydı.
تا نگرید کودک حلوا فروش ** بحر رحمت در نمیآید به جوش
Helva satan çocuk ağlamasaydı, rahmet denizi coşmazdı” dedi.
ای برادر طفل طفل چشم تست ** کام خود موقوف زاری دان درست
Kardeş, çocuk, senin cisim çocuğundur. İyice bil ki muradına erişmen de ağlamana bağlı.
گر همیخواهی که آن خلعت رسد ** پس بگریان طفل دیده بر جسد
O libası elde etmek istersen cesedindeki göz çocuğunu ağlat!
ترسانیدن شخصی زاهد را که کم گری تا کور نشوی
Birisinin bir zahidi az ağla ki kör olmayasın diye korkutması
زاهدی را گفت یاری در عمل ** کم گری تا چشم را ناید خلل 445
Bir zahide, çalışıp, savaşan bir dostu “Az ağla ki gözün bozulmasın “ dedi.
گفت زاهد از دو بیرون نیست حال ** چشم بیند یا نبیند آن جمال
Zahit dedi ki: “İş iki halden dışarı olamaz. Göz, ya yüzü görür, ya görmez.
گر ببیند نور حق خود چه غم است ** در وصال حق دو دیده چه کم است
Eğer Allah nurunu görürse ne gam? Allah visaline erişmek için iki gözden olmak pek değersiz bir şey!
ور نخواهد دید حق را گو برو ** این چنین چشم شقی گو کور شو
Yok, eğer Allah nurunu, Allah ziyasını görmeyecekse böyle kötü gözün kör olması daha iyi!”
غم مخور از دیده کان عیسی تراست ** چپ مرو تا بخشدت دو چشم راست
Gözden dolayı gam yeme ki İsa, senindir. Eğri yürüme de sana iki doğru göz bağışlasın.
عیسی روح تو با تو حاضر است ** نصرت از وی خواه کاو خوش ناصر است 450
Ruhunun İsa’sı senin yanındadır, ondan yardım dile. Çünkü o, yardım etti mi adamakıllı eder.
لیک بیگار تن پر استخوان ** بر دل عیسی منه تو هر زمان
Fakat ey temiz can, kemiklerle dolu olan tenle İsa’nın gönlüne saldırma, onun gönlünü çiğneme!
همچو آن ابله که اندر داستان ** ذکر او کردیم بهر راستان
Doğru kişilere anlattığımız hikâyedeki ahmağa benzeme.
زندگی تن مجو از عیسیات ** کام فرعونی مخواه از موسیات
İsa’ndan ten diriliği arama, Musa’dan Firavunluk muradı dileme!
بر دل خود کم نه اندیشهی معاش ** عیش کم ناید تو بر درگاه باش
Gönlüne geçim kaygısını az koy, sen kapıda oldukça rızkın azalmaz.
این بدن خرگاه آمد روح را ** یا مثال کشتیی مر نوح را 455
Bu beden, ruha bir otağdır. Yahut da Nuh’un gemisine benzer.
ترک چون باشد بیابد خرگهی ** خاصه چون باشد عزیز درگهی
Türk sağ oldukça mutlaka kendisine bir otağ bulur, hele Hak kapısının azizi olursa.
تمامی قصهی زنده شدن استخوانها به دعای عیسی علیه السلام
Bütün kemiklerin İsa Aleyhisselâm’ın duasıyla dirilmesi
خواند عیسی نام حق بر استخوان ** از برای التماس آن جوان
İsa, o gencin isteğiyle kemiklere Allah adını okudu.
حکم یزدان از پی آن خام مرد ** صورت آن استخوان را زنده کرد
Allah’ın hükmü, o çiğ herif için o kemikleri diriltti.
از میان بر جست یک شیر سیاه ** پنجهای زد کرد نقشش را تباه
Aradan bir kara aslan da dirilip sıçradı, ahmağa bir pençe vurup öldürdü.
کلهاش بر کند مغزش ریخت زود ** مغز جوزی کاندر او مغزی نبود 460
Kellesini kopardı, hemen beynini yere akıttı. Kafasında ceviz içi kadar beyin bile yoktu.
گر و را مغزی بدی اشکستنش ** خود نبودی نقص الا بر تنش
Zaten beyni bile olsaydı o kırılmakta, o helâk olmakla ancak bedeni zail olur, ruhu kalırdı.
گفت عیسی چون شتابش کوفتی ** گفت ز آن رو که تو زو آشوفتی
İsa aslana ,”Neden derhal onu paraladın?” dedi. Aslan, ”Sen ondan sıkılmış, perişan bir hale gelmiştin de ondan “ diye cevap verdi.
گفت عیسی چون نخوردی خون مرد ** گفت در قسمت نبودم رزق خورد
İsa, “O halde niçin kanını içmedin?” deyince de dedi ki: “O benim rızkım değildi. Bana nasip olmamıştı.”
ای بسا کس همچو آن شیر ژیان ** صید خود ناخورده رفته از جهان
Nice kişiler vardır ki, o kükremiş aslan gibi avını yemeden dünyadan gitmiştir.
قسمتش کاهی نه و حرصش چو کوه ** وجه نه و کرده تحصیل وجوه 465
Kısmeti bir saman çöpü bile değilken hırsı dağ kadar. Allah’a yüzü yok. Âlem yanında kadir kıymet kazanmış!
ای میسر کرده بر ما در جهان ** سخره و بیگار ما را وارهان
Ey bize güç şeyleri kolaylaştıran Allah! Bizi abes ve boş şeylerden kurtar.
طعمه بنموده به ما و آن بوده شست ** آن چنان بنما به ما آن را که هست
Bize rızık diye gösterdin, hâlbuki tuzakmış. Bize her şeyi olduğu gibi göster.
گفت آن شیر ای مسیحا این شکار ** بود خالص از برای اعتبار
O aslan ,”Ey Mesih, bu avlanma ancak ibret içindi.
گر مرا روزی بدی اندر جهان ** خود چه کاراستی مرا با مردگان
Eğer benim dünyada rızkım olsaydı ölülerle ne işim vardı, nasıl olurdu da ölürdüm?
این سزای آن که یابد آب صاف ** همچو خر در جو بمیزد از گزاف 470
Fakat berrak suyu bulup da eşek gibi içine işeyenin lâyığı budur.
گر بداند قیمت آن جوی خر ** او بجای پا نهد در جوی سر
Eşek o ırmağın kadrini bilse ayağını sokacağı yerde başını kaldırırdı.