هیچ کس نسیه بنفروشد بدو ** قرض ندهد هیچ کس او را تسو650
Kimse ona veresiye bir şey satmasın, kimse ona bir mangır bile borç vermesin.
هر که دعوی آردش اینجا به فن ** بیش زندانش نخواهم کرد من
Birisi hilesine uğrar da o yüzden davaya kalkışırsa artık onu hapse atmam.
پیش من افلاس او ثابت شده است ** نقد و کالا نیستش چیزی به دست
Çünkü iflası bence sabit olmuştur. Elinde ne parası var, ne pulu!” dedi.
آدمی در حبس دنیا ز آن بود ** تا بود کافلاس او ثابت شود
Âdemoğlu da iflası sabit oluncaya kadar bu dünya hapishanesinde kalır.
مفلسی دیو را یزدان ما ** هم منادی کرد در قرآن ما
Allah’ımız da İblisinin müflisliğini Kuran’la bize bildirmiş, her tarafa yaymıştır.
کاو دغا و مفلس است و بد سخن ** هیچ با او شرکت و سودا مکن655
O hilekâr, müflis ve kötü sözlüdür. Onunla hiçbir suretle ortak olma, oyuna girişme.
ور کنی او را بهانه آوری ** مفلس است او صرفه از وی کی بری
Alışverişe girişirsen kâr edemezsin, çünkü o müflistir, ondan nasıl olur da bir şey elde edebilirsin? diye anlatmıştır.
حاضر آوردند چون فتنه فروخت ** اشتر کردی که هیزم میفروخت
İş bu dereceye gelince odun, satan bir Kürdün devesini getirdiler.
کرد بیچاره بسی فریاد کرد ** هم موکل را به دانگی شاد کرد
Zavallı Kürt, hayli feryat etti, hatta memura para verdi, fakat kâr etmedi.
اشترش بردند از هنگام چاشت ** تا شب و افغان او سودی نداشت
Devesini çağından akşama kadar aldılar. Feryat ve figanına aldırış etmediler.
بر شتر بنشست آن قحط گران ** صاحب اشتر پی اشتر دوان660
O müthiş kıtlığı deveye bindirdiler. Deve sahibi de devenin ardından gitmekteydi.
سو به سو و کو به کو میتاختند ** تا همه شهرش عیان بشناختند
Taraf, taraf, yer, yer gezdirip bütün halka teşhir ettiler.
پیش هر حمام و هر بازارگاه ** کرده مردم جمله در شکلش نگاه
Her hamamın, her çarşının önünde biriken halk ona bakıyordu.
ده منادی گر بلند آوازیان ** کرد و ترک و رومیان و تازیان
Türk, Kürt, Rum, Arap ve sair milletlerden sesi gür olan tellallar da kendi dillerince,
مفلس است این و ندارد هیچ چیز ** قرض تا ندهد کس او را یک پشیز
“ Bu müflistir, hiçbir şeyi yoktur. Ona hiçbir kimse bir pul bile ödünç vermesin.
ظاهر و باطن ندارد حبهای ** مفلسی قلبی دغایی دبهای665
Zahiren, bâtınen bir habbesi bile yok. Müflisin biri, kalpın biri, kötü adamın biridir; bir hile, hud’a kabıdır.
هان و هان با او حریفی کم کنید ** چون که کاو آرد گره محکم کنید
Kendinize gelin, aklınızı başınıza alın, onunla arkadaşlık etmeyin. Size satmak için bir öküz bile getirse mutlaka çalmıştır, öküzü hemen tutup bağlayın.
ور به حکم آرید این پژمرده را ** من نخواهم کرد زندان مرده را
Eğer aldanır da bu herifi davaya kalkışırsanız ben bu ölü herifi zindana atmam.
خوش دم است او و گلویش بس فراخ ** با شعار نو دثار شاخ شاخ
Bu herif, tatlı sözlüdür, boğazı da pek boldur. Üstündeki libas yenidir ama içindekiler paramparça.
گر بپوشد بهر مکر آن جامه را ** عاریه است او و فریبد عامه را
Hile için o elbiseyi giyerse bilin ki kendisinin değildir, halkı aldatmak için giymiştir” diye bağırıyorlardı.
حرف حکمت بر زبان ناحکیم ** حلههای عاریت دان ای سلیم670
Ey temiz kalpli, hakîm olmayan kişinin dilindeki hikmet sözünü de iğreti elbise bil!
گر چه دزدی حلهای پوشیده است ** دست تو چون گیرد آن ببریده دست
Hırsız, bir güzel elbise giyse bile o eli kesik, senin elini nasıl tutar, sana nasıl yardım edebilir?
چون شبانه از شتر آمد به زیر ** کرد گفتش منزلم دور است و دیر
Akşam vakti müflis deveden inince Kürt dedi ki: “ Evim uzak, vakit de geç.
بر نشستی اشترم را از پگاه ** جو رها کردم کم از اخراج کاه
Kuşluk çağından beri deveye bindin. Arpadan vazgeçtim, hiç olmazsa bir avuçtan az bile olsa biraz saman ver!”
گفت تا اکنون چه میکردیم پس ** هوش تو کو، نیست اندر خانه کس
Müflis “ Şimdiye kadar niçin gezip dolaştık? Aklın nerede? Hiç anlamadın mı?
طبل افلاسم به چرخ سابعه ** رفت و تو نشنیدهای بد واقعه675
Müflis olduğuma dair davul çaldılar, sesi yedinci kat göğe kadar vardı; duymadın mı?
گوش تو پر بوده است از طمع خام ** پس طمع کر میکند کور ای غلام
Kulağın galiba ham tamahla dolu. Tamah insanı sağır ve kör eder.
تا کلوخ و سنگ بشنید این بیان ** مفلس است و مفلس است این قلتبان
Bu sözleri kerpice, taşa kadar her şey işitti. “ Bu kaltaban müflistir, müflis” diye bağırıp durdular.” dedi.
تا به شب گفتند و در صاحب شتر ** بر نزد کاو از طمع پر بود پر
Bu sözü akşama kadar söylediler de devecinin kulağı tamahla dolu olduğundan duymadı.
هست بر سمع و بصر مهر خدا ** در حجب بس صورت است و بس صدا
Kulakta, gözde Allah mührü var; işitmiyor, duymuyor. Yoksa hicaplarda nice suretler var, sesler var!
آن چه او خواهد رساند آن به چشم ** از جمال و از کمال و از کرشم680
Allah güzellikten, kemalden, cilveden hangisini isterse göze onu gösterir;
و انچه او خواهد رساند آن به گوش ** از سماع و از بشارت وز خروش
Güzel sesten, müjdelerden, coşkun ve neşeli sözlerden hangisini dilerse kulağa onu duyurur.
کون پر چاره ست و هیچت چاره نی ** تا که نگشاید خدایت روزنی
Sen şimdi, ondan gaflettesin ama ihtiyaç vaktinde Allah onu izhar eder.
گر چه تو هستی کنون غافل از آن ** وقت حاجت حق کند آن را عیان
Peygamber “Kadri yüce Allah, her derde bir derman yarattı” demiştir.
گفت پیغمبر که یزدان مجید ** از پی هر درد درمان آفرید
Fakat sen, onun fermanı olmadıkça o dermandan derdine yarayacak bir renk göremez, bir koku duyamazsın.
لیک ز آن درمان نبینی رنگ و بو ** بهر درد خویش بیفرمان او685
Ey çarelere başvuran, ölünün gözü nasıl cana bakarsa sen de gözünü Lâmekân âlemine çevir, aklını başına al.
چشم را ای چاره جو در لامکان ** هین بنه چون چشم کشته سوی جان
Varlık âlemi çarelerle doludur da Allah, bir yere perde çıkmadıkça yine çare yok!
این جهان از بیجهت پیدا شده ست ** که ز بیجایی جهان را جا شده ست
Bu cihan, cihetsiz Lâmekân âleminden meydana gelmiş, bu cihana Lâmekân âleminden bir mekân verilmiştir.