ماضی و مستقبلش نسبت به تست ** هر دو یک چیزند پنداری که دوست
Geçmiş, gelecek, sana göredir. Yoksa hakikatte ikisi de birdir. Fakat sen iki sanırsın.
یک تنی او را پدر ما را پسر ** بام زیر زید و بر عمرو آن زبر
Bir adam, onun babasıdır, bizim oğlumuz, Zeydin altında olan dam, Amr’ın üstündedir.
نسبت زیر و زبر شد زان دو کس ** سقف سوی خویش یک چیزست بس
Damın altta, üstte oluşu, o iki adama göredir. Hakikatteyse dam tek bir şeydir, işte o kadar!
نیست مثل آن مثالست این سخن ** قاصر از معنی نو حرف کهن 1155
Bu söz, onun misli değildir, bir misaldir ancak. Eski harfler, yeni manayı ifade edemez ki.
چون لب جو نیست مشکا لب ببند ** بی لب و ساحل بدست این بحر قند
Ey tulum, burası mademki ırmak kıyısı değil, ağzını kapat. Bu şeker denizinin ne kıyısı var, ne kenarı!
فرستادن فرعون به مداین در طلب ساحران
Firavunun sihirbazları çağırtmak üzere şehirlere adam göndermesi
چونک موسی بازگشت و او بماند ** اهل رای و مشورت را پیش خواند
Musa, dönüp Firavun kalınca bütün rey ve tedbir sahiplerini danışmak üzere çağırdı.
آنچنان دیدند کز اطراف مصر ** جمع آردشان شه و صراف مصر
Padişahın, Mısır sultanı olan Firavunun Mısır civarındaki bütün sihirbazları çağırmasını kararlaştırdılar.
او بسی مردم فرستاد آن زمان ** هر نواحی بهر جمع جادوان
Firavun hemen bütün sihirbazların toplanması için etrafa bir hayli adam gönderdi.
هر طرف که ساحری بد نامدار ** کرد پران سوی او ده پیک کار 1160
Nerede ünlü bir büyücü varsa gelmesi için on haberci yolladı.
دو جوان بودند ساحر مشتهر ** سحر ایشان در دل مه مستمر
İki genç vardı ki büyü de pek şöhret bulmuşlardı. Sihirleri, aya bile tesir ederdi.
شیر دوشیده ز مه فاش آشکار ** در سفرها رفته بر خمی سوار
Aydan apaşikâr süt sağarlar, bir yere gidecekleri vakit küplere binip giderler.
شکل کرباسی نموده ماهتاب ** آن بپیموده فروشیده شتاب
Ay ışığını bez şekline sokup ölçer, biçer satarlardı.
سیم برده مشتری آگه شده ** دست از حسرت به رخها بر زده
Müşteri, para verip alır, sonra anlayınca eyvahlar olsun deyip hayıflanmaya, yüzüne vurmaya başlardı.
صد هزاران همچنین در جادوی ** بوده منشی و نبوده چون روی 1165
Onların, buna benzer nice sihirleri vardı ki herkes apaçık görür dururdu.
چون بدیشان آمد آن پیغام شاه ** کز شما شاهست اکنون چارهخواه
Onlara da “Padişah şimdi sizden bir çare aramakta.
از پی آنک دو درویش آمدند ** بر شه و بر قصر او موکب زدند
İki yoksul adam gelip padişahın köşkü önüne otağ kurdu.
نیست با ایشان بغیر یک عصا ** که همیگردد به امرش اژدها
Bir sopadan başka bir şeyleri yok. Fakat emirleriyle ejderha oluyor.
شاه و لشکر جمله بیچاره شدند ** زین دو کس جمله به افغان آمدند
Padişah da çaresiz kaldı, ordusu da. Bu iki kişinin elinden hepsi feryat ve figana geldi.
چارهای میباید اندر ساحری ** تا بود که زین دو ساحر جان بری 1170
Bunları defetmek için bir çare bulun. Karşılık olarak size hesapsız hazineler bağışlayacak” diye haber gönderdi.
آن دو ساحر را چو این پیغام داد ** ترس و مهری در دل هر دو فتاد
Bu haberi duyunca iki büyücünün de gönüllerine hem korku düştü, hem sevgi.
عرق جنسیت چو جنبیدن گرفت ** سر به زانو بر نهادند از شگفت
Cinsiyet damarı atmağa başladı, ikisi de hayretlerinden başlarını dizlerine koydular.
چون دبیرستان صوفی زانوست ** حل مشکل را دو زانو جادوست
Sofinin meşk yeri dizidir, müşkülü halletmek hususunda iki diz, âdeta sihirbazdır.
خواندن آن دو ساحر پدر را از گور و پرسیدن از روان پدر حقیقت موسی علیه السلام
O iki sihirbazın, babalarının ruhaniyetine sığınmaları ve Musa aleyhisselâm’ın hakikatini babalarının ruhundan sormaları
بعد از آن گفتند ای مادر بیا ** گور بابا کو تو ما را ره نما
O iki büyücü, bu haberi alıp hayrete daldıktan sonra annelerine “Anne, babamızın mezarı nerede? Bize göster” dediler.
بردشان بر گور او بنمود راه ** پس سهروزه داشتند از بهر شاه 1175
Anneleri, onlara rehberlik etti, babalarının mezarını gösterdi. Üç gün Allah rızası için oruç tuttular.
بعد از آن گفتند ای بابا به ما ** شاه پیغامی فرستاد از وجا
Sonra “Baba, padişah korkmuş, bize emir göndermiş...
که دو مرد او را به تنگ آوردهاند ** آب رویش پیش لشکر بردهاند
İki adam, onu sıkıştırmış, ordusunun önünde şerefine, haysiyetine dokunmuş.
نیست با ایشان سلاح و لشکری ** جز عصا و در عصا شور و شری
Onların ne silâhları var, ne askerleri. Bir tek asaları var ama o asa da kıyametler koparıyormuş.
تو جهان راستان در رفتهای ** گرچه در صورت به خاکی خفتهای
Sen zahiren toprakta yatıp uyuyorsun ama hakikatte doğrular ülkesine gitmişsin.
آن اگر سحرست ما را ده خبر ** ور خدایی باشد ای جان پدر 1180
Eğer onların yaptıkları sihirse bize haber ver. Canım babacığımız, onlar Allah eriyse, yaptıkları iş Allah’tansa yine bildir.
هم خبر ده تا که ما سجده کنیم ** خویشتن بر کیمیایی بر زنیم
De onlara uyalım, secde edelim, kendimizi bir kimyaya atalım (da halis altın olalım).
ناامیدانیم و اومیدی رسید ** راندگانیم و کرم ما را کشید
Ümidi kesilmiş biçareleriz. Bize bir ümit ver Allah tapısından sürülmüşleriz, bizi o tapıya yine onun keremi çekti” diye yalvardılar.
جواب گفتن ساحر مرده با فرزندان خود
Ölmüş büyücünün oğullarına cevap vermesi
گفتشان در خواب کای اولاد من ** نیست ممکن ظاهر این را دم زدن
Babaları, onlara rüyalarında dedi ki: “Oğullarım, bunu açıkça söylemeye imkân yok.
فاش و مطلق گفتنم دستور نیست ** لیک راز از پیش چشمم دور نیست
Apaçık ve olduğu gibi söylememe izin yok. Ama bu sır, uzak değil gözümün önünde.
لیک بنمایم نشانی با شما ** تا شود پیدا شما را این خفا 1185
Size bir nişane göstereyim de gizli şey aşikâr olsun.
نور چشمانم چو آنجا گه روید ** از مقام خفتنش آگه شوید
Gözlerimin nurları, oraya varın da onun uyumakta olduğu yeri anlayın.
آن زمان که خفته باشد آن حکیم ** آن عصا را قصد کن بگذار بیم
O hakikat sahibi uyurken korkmayın asayı almaya kalkışın.
گر بدزدی و توانی ساحرست ** چارهی ساحر بر تو حاضرست
Eğer çalabilirseniz o sihirbazın biridir. Sihirbaza karşı çare bulmayı bilirsiniz siz.
ور نتانی هان و هان آن ایزدیست ** او رسول ذوالجلال و مهتدیست
Yok, eğer çalamazsanız aman ha aman… Kendinize gelin, o, Allah eridir. Ululuk sahibi ve hidayet verici Allah’ın elçisidir.
گر جهان فرعون گیرد شرق و غرب ** سرنگون آید خدا آنگاه حرب 1190
Yeryüzü doğudan batıya kadar Firavunla dolsa savaş zamanı Allah, yine onu üstün eder; Firavun, baş aşağı gelir.
این نشان راست دادم جان باب ** بر نویس الله اعلم بالصواب
Babalarının canı yavrucuklarım, bu doğru nişaneyi verdim işte. Buna göre iş yapın, Allah doğrusunu daha iyi bilir.
جان بابا چون بخسپد ساحری ** سحر و مکرش را نباشد رهبری
Yavrularım, sihirbaz uyuyunca sihirinin, hilesinin hükmü kalmaz.
چونک چوپان خفت گرگ آمن شود ** چونک خفت آن جهد او ساکن شود
Çoban uyudu mu kurt emin olur. Çoban uykuya daldı mı dikkati elden gider.
لیک حیوانی که چوپانش خداست ** گرگ را آنجا امید و ره کجاست
Fakat bir hayvana Allah çobanlık ederse kurt, oraya nereden yol bulur, onu kapmayı nasıl umabilir?
جادوی که حق کند حقست و راست ** جادوی خواندن مر آن حق را خطاست 1195
Hakk’ın yaptığı sihir, haktır, yerindedir. O yerli yerinde olan şeye sihirbazlık demek hatadır.
جان بابا این نشان قاطعست ** گر بمیرد نیز حقش رافعست
Babalarının canı yavrular, bu keskin bir nişanedir. O peygamber, zahiren ölse bile Allah yine onu yüceltir, kadrini yükseltir.
تشبیه کردن قرآن مجید را به عصای موسی و وفات مصطفی را علیه السلام نمودن بخواب موسی و قاصدان تغییر قرآن را با آن دو ساحر بچه کی قصد بردن عصا کردند چو موسی را خفته یافتند
Kadri yüce Kur’an, Musa’nın asâsına, Mustafa sallallâhi aleyhi vesellem’in vefatı, Musa’nın uykusuna, Kur’an’ı, değiştirmek isteyenler de Musa’yı uyur bulup asâyı çalmak isteyen o iki küçük sihirbaza benzer
مصطفی را وعده کرد الطاف حق ** گر بمیری تو نمیرد این سبق
Allah’ın lütufları, Mustafa’ya vaatlerde bulundu da dedi ki: “Sen ölsen bile bu din, bu iman ölmez.
من کتاب و معجزهت را رافعم ** بیش و کمکن را ز قرآن مانعم
Senin kitabını, mucizeni ben yüceltirim. Kur’an’dan bir şey eksiltmeye, ona bir şey katmaya yeltenen kişiye ben mâni olurum.
من ترا اندر دو عالم حافظم ** طاعنان را از حدیثت رافضم
Ben seni iki cihanda da korurum. Sözünü kınayanları terk eder, onları hor hakir bir hale korum.
کس نتاند بیش و کم کردن درو ** تو به از من حافظی دیگر مجو 1200
Hiç kimse Kur’an’ı değiştirmeye kudret bulamaz; ona ne bir şey ilâve edebilirler, ne ondan bir şey eksiltebilirler. Sen benden daha iyi başka bir koruyucu arama!
رونقت را روز روز افزون کنم ** نام تو بر زر و بر نقره زنم
Senin parlaklığını gün geçtikçe artırır, adını altınlara, gümüşlere bastırırım.