English    Türkçe    فارسی   

3
1167-1216

  • از پی آنک دو درویش آمدند ** بر شه و بر قصر او موکب زدند
  • İki yoksul adam gelip padişahın köşkü önüne otağ kurdu.
  • نیست با ایشان بغیر یک عصا ** که همی‌گردد به امرش اژدها
  • Bir sopadan başka bir şeyleri yok. Fakat emirleriyle ejderha oluyor.
  • شاه و لشکر جمله بیچاره شدند ** زین دو کس جمله به افغان آمدند
  • Padişah da çaresiz kaldı, ordusu da. Bu iki kişinin elinden hepsi feryat ve figana geldi.
  • چاره‌ای می‌باید اندر ساحری ** تا بود که زین دو ساحر جان بری 1170
  • Bunları defetmek için bir çare bulun. Karşılık olarak size hesapsız hazineler bağışlayacak” diye haber gönderdi.
  • آن دو ساحر را چو این پیغام داد ** ترس و مهری در دل هر دو فتاد
  • Bu haberi duyunca iki büyücünün de gönüllerine hem korku düştü, hem sevgi.
  • عرق جنسیت چو جنبیدن گرفت ** سر به زانو بر نهادند از شگفت
  • Cinsiyet damarı atmağa başladı, ikisi de hayretlerinden başlarını dizlerine koydular.
  • چون دبیرستان صوفی زانوست ** حل مشکل را دو زانو جادوست
  • Sofinin meşk yeri dizidir, müşkülü halletmek hususunda iki diz, âdeta sihirbazdır.
  • خواندن آن دو ساحر پدر را از گور و پرسیدن از روان پدر حقیقت موسی علیه السلام
  • O iki sihirbazın, babalarının ruhaniyetine sığınmaları ve Musa aleyhisselâm’ın hakikatini babalarının ruhundan sormaları
  • بعد از آن گفتند ای مادر بیا ** گور بابا کو تو ما را ره نما
  • O iki büyücü, bu haberi alıp hayrete daldıktan sonra annelerine “Anne, babamızın mezarı nerede? Bize göster” dediler.
  • بردشان بر گور او بنمود راه ** پس سه‌روزه داشتند از بهر شاه 1175
  • Anneleri, onlara rehberlik etti, babalarının mezarını gösterdi. Üç gün Allah rızası için oruç tuttular.
  • بعد از آن گفتند ای بابا به ما ** شاه پیغامی فرستاد از وجا
  • Sonra “Baba, padişah korkmuş, bize emir göndermiş...
  • که دو مرد او را به تنگ آورده‌اند ** آب رویش پیش لشکر برده‌اند
  • İki adam, onu sıkıştırmış, ordusunun önünde şerefine, haysiyetine dokunmuş.
  • نیست با ایشان سلاح و لشکری ** جز عصا و در عصا شور و شری
  • Onların ne silâhları var, ne askerleri. Bir tek asaları var ama o asa da kıyametler koparıyormuş.
  • تو جهان راستان در رفته‌ای ** گرچه در صورت به خاکی خفته‌ای
  • Sen zahiren toprakta yatıp uyuyorsun ama hakikatte doğrular ülkesine gitmişsin.
  • آن اگر سحرست ما را ده خبر ** ور خدایی باشد ای جان پدر 1180
  • Eğer onların yaptıkları sihirse bize haber ver. Canım babacığımız, onlar Allah eriyse, yaptıkları iş Allah’tansa yine bildir.
  • هم خبر ده تا که ما سجده کنیم ** خویشتن بر کیمیایی بر زنیم
  • De onlara uyalım, secde edelim, kendimizi bir kimyaya atalım (da halis altın olalım).
  • ناامیدانیم و اومیدی رسید ** راندگانیم و کرم ما را کشید
  • Ümidi kesilmiş biçareleriz. Bize bir ümit ver Allah tapısından sürülmüşleriz, bizi o tapıya yine onun keremi çekti” diye yalvardılar.
  • جواب گفتن ساحر مرده با فرزندان خود
  • Ölmüş büyücünün oğullarına cevap vermesi
  • گفتشان در خواب کای اولاد من ** نیست ممکن ظاهر این را دم زدن
  • Babaları, onlara rüyalarında dedi ki: “Oğullarım, bunu açıkça söylemeye imkân yok.
  • فاش و مطلق گفتنم دستور نیست ** لیک راز از پیش چشمم دور نیست
  • Apaçık ve olduğu gibi söylememe izin yok. Ama bu sır, uzak değil gözümün önünde.
  • لیک بنمایم نشانی با شما ** تا شود پیدا شما را این خفا 1185
  • Size bir nişane göstereyim de gizli şey aşikâr olsun.
  • نور چشمانم چو آنجا گه روید ** از مقام خفتنش آگه شوید
  • Gözlerimin nurları, oraya varın da onun uyumakta olduğu yeri anlayın.
  • آن زمان که خفته باشد آن حکیم ** آن عصا را قصد کن بگذار بیم
  • O hakikat sahibi uyurken korkmayın asayı almaya kalkışın.
  • گر بدزدی و توانی ساحرست ** چاره‌ی ساحر بر تو حاضرست
  • Eğer çalabilirseniz o sihirbazın biridir. Sihirbaza karşı çare bulmayı bilirsiniz siz.
  • ور نتانی هان و هان آن ایزدیست ** او رسول ذوالجلال و مهتدیست
  • Yok, eğer çalamazsanız aman ha aman… Kendinize gelin, o, Allah eridir. Ululuk sahibi ve hidayet verici Allah’ın elçisidir.
  • گر جهان فرعون گیرد شرق و غرب ** سرنگون آید خدا آنگاه حرب 1190
  • Yeryüzü doğudan batıya kadar Firavunla dolsa savaş zamanı Allah, yine onu üstün eder; Firavun, baş aşağı gelir.
  • این نشان راست دادم جان باب ** بر نویس الله اعلم بالصواب
  • Babalarının canı yavrucuklarım, bu doğru nişaneyi verdim işte. Buna göre iş yapın, Allah doğrusunu daha iyi bilir.
  • جان بابا چون بخسپد ساحری ** سحر و مکرش را نباشد رهبری
  • Yavrularım, sihirbaz uyuyunca sihirinin, hilesinin hükmü kalmaz.
  • چونک چوپان خفت گرگ آمن شود ** چونک خفت آن جهد او ساکن شود
  • Çoban uyudu mu kurt emin olur. Çoban uykuya daldı mı dikkati elden gider.
  • لیک حیوانی که چوپانش خداست ** گرگ را آنجا امید و ره کجاست
  • Fakat bir hayvana Allah çobanlık ederse kurt, oraya nereden yol bulur, onu kapmayı nasıl umabilir?
  • جادوی که حق کند حقست و راست ** جادوی خواندن مر آن حق را خطاست 1195
  • Hakk’ın yaptığı sihir, haktır, yerindedir. O yerli yerinde olan şeye sihirbazlık demek hatadır.
  • جان بابا این نشان قاطعست ** گر بمیرد نیز حقش رافعست
  • Babalarının canı yavrular, bu keskin bir nişanedir. O peygamber, zahiren ölse bile Allah yine onu yüceltir, kadrini yükseltir.
  • تشبیه کردن قرآن مجید را به عصای موسی و وفات مصطفی را علیه السلام نمودن بخواب موسی و قاصدان تغییر قرآن را با آن دو ساحر بچه کی قصد بردن عصا کردند چو موسی را خفته یافتند
  • Kadri yüce Kur’an, Musa’nın asâsına, Mustafa sallallâhi aleyhi vesellem’in vefatı, Musa’nın uykusuna, Kur’an’ı, değiştirmek isteyenler de Musa’yı uyur bulup asâyı çalmak isteyen o iki küçük sihirbaza benzer
  • مصطفی را وعده کرد الطاف حق ** گر بمیری تو نمیرد این سبق
  • Allah’ın lütufları, Mustafa’ya vaatlerde bulundu da dedi ki: “Sen ölsen bile bu din, bu iman ölmez.
  • من کتاب و معجزه‌ت را رافعم ** بیش و کم‌کن را ز قرآن مانعم
  • Senin kitabını, mucizeni ben yüceltirim. Kur’an’dan bir şey eksiltmeye, ona bir şey katmaya yeltenen kişiye ben mâni olurum.
  • من ترا اندر دو عالم حافظم ** طاعنان را از حدیثت رافضم
  • Ben seni iki cihanda da korurum. Sözünü kınayanları terk eder, onları hor hakir bir hale korum.
  • کس نتاند بیش و کم کردن درو ** تو به از من حافظی دیگر مجو 1200
  • Hiç kimse Kur’an’ı değiştirmeye kudret bulamaz; ona ne bir şey ilâve edebilirler, ne ondan bir şey eksiltebilirler. Sen benden daha iyi başka bir koruyucu arama!
  • رونقت را روز روز افزون کنم ** نام تو بر زر و بر نقره زنم
  • Senin parlaklığını gün geçtikçe artırır, adını altınlara, gümüşlere bastırırım.
  • منبر و محراب سازم بهر تو ** در محبت قهر من شد قهر تو
  • Senin için minberler, mihraplar kurdururum. Ben, seni öyle seviyorum ki senin kahrın, benim demektir.
  • نام تو از ترس پنهان می‌گوند ** چون نماز آرند پنهان می‌شوند
  • Şimdi adını korkudan gizlice söylüyorlar, namaz kılacakları zaman gizleniyorlar.
  • از هراس وترس کفار لعین ** دینت پنهان می‌شود زیر زمین
  • Melûn kâfirlerin korkusundan dinin mağaralarda gizli kalıyor ya...
  • من مناره پر کنم آفاق را ** کور گردانم دو چشم عاق را 1205
  • Bütün âlemi minarelerle dolduracağım, âsilerin gözlerini kör edeceğim ben.
  • چاکرانت شهرها گیرند و جاه ** دین تو گیرد ز ماهی تا به ماه
  • Kulların şehirler alacak, mevkiler bulacak…
  • تا قیامت باقیش داریم ما ** تو مترس از نسخ دین ای مصطفی
  • Dinin balıktan aya kadar her tarafı kaplayacak.
  • ای رسول ما تو جادو نیستی ** صادقی هم‌خرقه‌ی موسیستی
  • Ey Peygamberimiz, sen sihirbaz değilsin, doğrusun… Sen de Musa’nın giydiği elbiseyi giymişsin, sen de onun gibi bir peygambersin.
  • هست قرآن مر تو را همچون عصا ** کفرها را در کشد چون اژدها
  • Kur’an’ın, Musa’nın asâsına benzer küfürleri ejderha gibi sömürüp yutar.
  • تو اگر در زیر خاکی خفته‌ای ** چون عصایش دان تو آنچ گفته‌ای 1210
  • Sen, toprak altında uyursun ama o tertemiz söz asa gibi her şeye agâhtır.
  • قاصدان را بر عصایش دست نی ** تو بخسپ ای شه مبارک خفتنی
  • Kast edenlerin elleri o asaya ulaşamaz. Uyu ey padişah, uyu… Uykun mübarek olsun!
  • تن بخفته نور تو بر آسمان ** بهر پیکار تو زه کرده کمان
  • Bedenin uyur ama nurun göklere ağar, düşmanlarını kahretmek için okunu kur, yayını ger.
  • فلسفی و آنچ پوزش می‌کند ** قوس نورت تیردوزش می‌کند
  • Felsefeci, aleyhine söylenmeye yeltenir ama nurunun oku ağzını oklar, onu susturur.”
  • آنچنان کرد و از آن افزون که گفت ** او بخفت و بخت و اقبالش نخفت
  • Hakikaten de öyle oldu, hatta bu vaatten de üstün şeyler vücuda geldi. O uyudu, fakat bahtı, ikbali uyumadı.
  • جان بابا چونک ساحر خواب شد ** کار او بی رونق و بی‌تاب شد 1215
  • Babalarının canı yavrularım, sihirbaz uyudu mu işinin parlaklığı gider, sihrinin tesiri kalmaz.”
  • هر دو بوسیدند گورش را و تفت ** تا بمصر از بهر آن پیگار زفت
  • Bu sözleri duyup uyandılar, ikisi de kabri öpüp o ulu savaş için Mısır’a hareket ettiler.