گفت بابا سالها این گفتهای ** باز میگویی بجهل آشفتهای
Dedi ama Kenan: “Baba, yıllardır bu sözleri söylemektesin, yine de söylüyorum… Cahil misin ne?
چند ازینها گفتهای با هرکسی ** تا جواب سرد بشنودی بسی1325
Bu sözleri herkese ne kadar söyledin de nice soğuk cevaplar aldın, kötü sözler duydun.
این دم سرد تو در گوشم نرفت ** خاصه اکنون که شدم دانا و زفت
Bu soğuk sözlerin kulağıma bile girmedi, şimdi mi girecek? Artık ben bilgi sahibiyim, büyüdüm” diye cevap verdi.
گفت بابا چه زیان دارد اگر ** بشنوی یکبار تو پند پدر
Nuh, “A yavrum, bir kerecik olsun babanın öğüdünü tutsan ne olur?” dedi.
همچنین میگفت او پند لطیف ** همچنان میگفت او دفع عنیف
O, böyle güzel güzel nasihatler ediyor, Kenan’da bu çeşit ağır sözlerle karşılık veriyordu.
نه پدر از نصح کنعان سیر شد ** نه دمی در گوش آن ادبیر شد
Ne babası, Kenan’a öğüt vermeden usandı, ne o kötü oğlun kulağına babasının bir sözü girdi!
اندرین گفتن بدند و موج تیز ** بر سر کنعان زد وشد ریز ریز1330
Onlar, böyle konuşup dururlarken bir çevik dalgadır geldi. Kenan’ın başından aştı, onu boğup götürüverdi.
نوح گفت ای پادشاه بردبار ** مر مرا خر مرد و سیلت برد بار
Nuh, “Ey sabırlı padişahım, eşeğin öldü, yükümü sel götürdü.
وعده کردی مر مرا تو بارها ** که بیابد اهلت از طوفان رها
Bana nice defalar, sana mensup olanlar tufandan kurtulacaklar diye vaatlerde bulundun.
دل نهادم بر امیدت من سلیم ** پس چرا بربود سیل از من گلیم
Ben de âfım, senin vaatlerine kandım, ümitlendim… İyi ama neden sel kilimini aldı, götürdüAllah dedi ki: “O senin ehlinden, yakınlarından değil… Kendin de görmedin mi? Sen aksın o mavi!
گفت او از اهل و خویشانت نبود ** خود ندیدی تو سپیدی او کبود
Dişine kurt girdi mi çıkartmaktan başka hiçbir çaresi yoktur.
چونک دندان تو کرمش در فتاد ** نیست دندان بر کنش ای اوستاد1335
Çıkarmalı ki vücudun, onun yüzünden elemlere düşmesin… O, senin oğlundu ama sen onu terk et, benim bir şeyim değil de.”
تا که باقی تن نگردد زار ازو ** گرچه بود آن تو شو بیزار ازو
Nuh, dedi ki: “Yarabbi, senden başka kimsem yok. Sana teslim olan ağyar sayılmaz.
گفت بیزارم ز غیر ذات تو ** غیر نبود آنک او شد مات تو
Sana karşı ne haldeyim, ihlâsım nasıl? Zaten biliyorsun.
تو همی دانی که چونم با تو من ** بیست چندانم که با باران چمن
Çayırlıklar, çimenlikler, nasıl yağmura muhtaçsa, nasıl yağmurdan yeşerir, yetişirse ben de sana öyle muhtacım, onlar gibi senden yetişmekteyim; hatta ihtiyacım onlardan yirmi kat fazla,
زنده از تو شاد از تو عایلی ** مغتذی بی واسطه و بی حایلی
متصل نه منفصل نه ای کمال ** بلک بی چون و چگونه و اعتلال1340
Ey kemâl sahibi Allah ne seninleyim, ne senden ayrı. Seninle keyfiyetsiz, sebepsiz, illetsiz bir haldeyim.
ماهیانیم و تو دریای حیات ** زندهایم از لطفت ای نیکو صفات
Biz balıklarız, hayat denizi sensin. Ey iyi sıfatlı Allah, senin lütfunla diriyiz.
تو نگنجی در کنار فکرتی ** نی به معلولی قرین چون علتی
Sen düşünceye de sığmazsın, sebeple de izah edilemezsin.
پیش ازین طوفان و بعد این مرا ** تو مخاطب بودهای در ماجرا
Bu tufandan önce de her macerada söz söylediğim sendin, tufandan sonra da söz söyleyeceğim sensin.
با تو میگفتم نه با ایشان سخن ** ای سخنبخش نو و آن کهن
Ben, seninle konuşuyorum, ey yepyeni sözler bağışlayan ve eski sözlere sahip olan Rabbim, onlarla değil.
نه که عاشق روز و شب گوید سخن ** گاه با اطلال و گاهی با دمن1345
Âşık, gece gündüz gâh çadır yerlerinde kalan çerçöpe, gâh harabelere hitap eder;
روی با اطلال کرده ظاهرا ** او کرا میگوید آن مدحت کرا
Zahiren çadır yerlerinde kalan süprüntülere, çerçöpe yüz tutar, onlara hitap eder ama kimi övüyor, kimi?
شکر طوفان را کنون بگماشتی ** واسطهی اطلال را بر داشتی
Şükrolsun tufan gönderdin de o süprüntüleri, o yapı bakiyelerini ortadan kaldırdın.
زانک اطلال لیم و بد بدند ** نه ندایی نه صدایی میزدند
Çünkü onlar kötü ve aşağılık binalardı, kötü ve aşağılık yığınlardı. Bize ne sesleniyorlar, ne sesimize karşılık veriyorlardı!
من چنان اطلال خواهم در خطاب ** کز صدا چون کوه واگوید جواب
Ben öyle yapılar isterim ki onlara hitap edince dağ gibi sesime ses versinler,
تا مثنا بشنوم من نام تو ** عاشقم برنام جان آرام تو1350
De adını iki kere duyayım. Ben canıma can olan, ruhuma istirahat veren adına âşığım.
هرنبی زان دوست دارد کوه را ** تا مثنا بشنود نام ترا
Her peygamber, senin adını iki kere duysun diye dağı sever.
آن که پست مثال سنگ لاخ ** موش را شاید نه ما را در مناخ
O alçak ve taşlık dağ, farenin, yurdu olmaya lâyıktır, bizim yurdumuz değil!
من بگویم او نگردد یار من ** بی صدا ماند دم گفتار من
Ben söyleyeyim de o bana yâr olmasın, sözlerim cevapsız kalsın, sesime ses bile vermesin ha!
با زمین آن به که هموارش کنی ** نیست همدم با قدم یارش کنی
Öyle dağı yerle yeksan etmek… İnsana hemdem olmadığından onu ayaklar altına atıp ezmek daha iyi!
گفت ای نوح ار تو خواهی جمله را ** حشر گردانم بر آرم از ثری1355
Allah: “Ey Nuh, eğer istiyorsan bütün boğulanları yeniden ve tekrar dirilteyim, yeryüzüne getireyim.
بهر کنعانی دل تو نشکنم ** لیکت از احوال آگه میکنم
Senin hatırını bir Kenan için kırmam ben. Fakat seni ahvalden haberdar ediyorum” dedi.
گفت نه نه راضیم که تو مرا ** هم کنی غرقه اگر باید ترا
Nuh, “Hayır hayır… Eğer beni de gark etmek istesen yine hükmüne razıyım.
هر زمانم غرقه میکن من خوشم ** حکم تو جانست چون جان میکشم
Her an beni gark et. Hoşlanırım bundan, hükmün cana benzer, canla başla razıyım.
ننگرم کس را وگر هم بنگرم ** او بهانه باشد و تو منظرم
Hiç kimseciğe bakmam, bakmam bile o bakış bahanedir, gördüğüm sensin.
عاشق صنع توم در شکر و صبر ** عاشق مصنوع کی باشم چو گبر1360
Şükür, zamanında da senin yaptığın işe, sana âşığım, sabır zamanında da. Kâfir gibi hiç senin yarattığına âşık olur muyum?
عاشق صنع خدا با فر بود ** عاشق مصنوع او کافر بود
Allah hükmüne âşık olan nurlanır, yarattığına âşık olansa kâfir olur, diye cevap verdi.
توفیق میان این دو حدیث کی الرضا بالکفر کفر و حدیث دیگر من لم یرض بقضایی فلیطلب ربا سوای
Küfre razı olma küfürdür, hadisiyle kaza ve kaderine razı olmayan benden başka bir Allah arasın hadisinin manalarını birleştirmek
دی سالی کرد سایل مر مرا ** زانک عاشق بود او بر ماجرا
Dün mübahaseyi seven birisi, bana bir sual sordu.
گفت نکتهی الرضا بالکفر کفر ** این پیمبر گفت و گفت اوست مهر
Dedi ki: “Küfre razı olmak küfürdür.” Bunu Peygamber söyledi, onun söylediği söz de doğrudur, yerindedir.
باز فرمود او که اندر هر قضا ** مر مسلمان را رضا باید رضا
Sonra da yine “Müslüman olan kişinin her türlü kazaya razı olması lazımdır” buyurdu.
نه قضای حق بود کفر و نفاق ** گر بدین راضی شوم باشد شقاق1365
Kâfirlik ve münafıklık da Allah’ın kaza ve kaderiyle değil mi? Fakat buna razı olursak (ilk hadise göre) kötülük etmiş olmaz mıyız?
ور نیم راضی بود آن هم زیان ** پس چه چاره باشدم اندر میان
Razı olmazsak o da suç… Peki, ikisinin arasında hangi çareye başvuralım.”
گفتمش این کفر مقضی نه قضاست ** هست آثار قضا این کفر راست
Ona dedim ki: “Bu küfür, Allah’ın takdiriyledir ama Allah’ın hükmüyle, Allah’ın emir ve rızasıyla değildir. Bu küfür yalnız kaza ve kaderin eserlerindendir.
پس قضا را خواجه از مقضی بدان ** تا شکالت دفع گردد در زمان
Hocam, Allah’ın kaza ve kaderini, Allah’ın bilgisi olarak bil de şüphe ve tereddüdün kalmasın.
راضیم در کفر زان رو که قضاست ** نه ازین رو که نزاع و خبث ماست
Küfrede razıyız, çünkü Allah’ın bilgisine muvafıktır, fakat bizim fenalığımızdan, bizim kötülüğümüzden meydana geldiğinden de razı değiliz.
کفر از روی قضا خود کفر نیست ** حق را کافر مخوان اینجا مهایست1370
Küfür Allah bilgisi olmak bakımından küfür değildir, Hakk’a kâfir deme, burada dur!
کفر جهلست و قضای کفر علم ** هر دو کی یک باشد آخر حلم و خلم
Küfür, cahillikten meydana gelir, fakat küfrün takdiri, Allah’ın bilgisidir, (Allah, kâfirin kâfirliğini ezelde bilir, bildiği gibi de zuhur eder). Rüya ve mülayimlik manasına gelen hilm ile sümük manasına gelen hilm nasıl bir olur?
زشتی خط زشتی نقاش نیست ** بلک از وی زشت را بنمودنیست
Çirkin resim, ressamın çirkinliğini icap ettirmez ya. Çirkini de yaptığına, yapabildiğine bir delil olur ancak.
قوت نقاش باشد آنک او ** هم تواند زشت کردن هم نکو
Hatta hem çirkin resmi, hem de güzel resmi yapabildiğinden ressamın, kuvvetli bir ressam olduğuna delildir.