آمد الهام خدا کای با فروز ** می عجب داری ز کار ما هنوز
Allah’tan ilham geldi: A nurlu, pirli kişi, hâlâ bizim işimize şaşıyor musun? Bizce bu işler, şaşılacak işler değil ki!
هفت مرد شدن آن هفت درخت
Yedi ağacın yedi adam olması
بعد دیری گشت آنها هفت مرد ** جمله در قعده پی یزدان فرد
Bir müddet sonra ağaçlar, yedi tane adam oldu. Hepsi de tek Allah’ın huzurunda ka’dedeydi.
چشم میمالم که آن هفت ارسلان ** تا کیانند و چه دارند از جهان2055
Gözlerini ovuşturup bu yedi aslan kimlerdir, âlemde ne işleri var ki, diye bakmaktaydım.
چون به نزدیکی رسیدم من ز راه ** کردم ایشان را سلام از انتباه
Yanlarına yaklaşıp onlara uyanık bir gönülle selâm verdim.
قوم گفتندم جواب آن سلام ** ای دقوقی مفخر و تاج کرام
Selâmımı alıp “Ey Dekukî, ey uluların tacı, büyüklerin övündüğü zat” dediler.
گفتم آخر چون مرا بشناختند ** پیش ازین بر من نظر ننداختند
Kendi kendime beni nasıl tanıdılar? Bundan önce beni görmemişlerdi dedim.
از ضمیر من بدانستند زود ** یکدگر را بنگریدند از فرود
Hatırımdan geçeni hemencecik anlayıp birbirlerine baktılar.
پاسخم دادند خندان کای عزیز ** این بپوشیدست اکنون بر تو نیز2060
Gülerek “Ey aziz, bu sır, şimdi sana gizli mi ki?
بر دلی کو در تحیر با خداست ** کی شود پوشیده راز چپ و راست
Allah’a ulaşıp hayrete varan bir gönle solun, sağın sırları gizli kalabilir mi?” dediler.
گفتم ار سوی حقایق بشکفند ** چون ز اسم حرف رسمی واقفند
Yine kendi kendime bunlar hakikatlere ermişler, hakikatler âlemine ulaşmışlar, âlâ… Fakat bu surete ait ismi, bu surete ait harfi nasıl biliyorlar, dedim.
گفت اگر اسمی شود غیب از ولی ** آن ز استغراق دان نه از جاهلی
İçlerinden biri “Velî, bir adı bilmezse bil ki bu istiğraktan ileri gelen bir şeydir, cahillikten değil” dedi.
بعد از آن گفتند ما را آرزوست ** اقتدا کردن به تو ای پاک دوست
Ondan sonra bana “Ey temiz dost, biz namazda sana uymak istiyoruz” dediler.
گفتم آری لیک یک ساعت که من ** مشکلاتی دارم از دور زمن2065
Peki dedim, fakat bir an müsaade edin zamanın devrine ait müşküllerim var.
تا شود آن حل به صحبتهای پاک ** که به صحبت روید انگوری ز خاک
Temiz sohbetinizle o müşküller hal olsun. Topraktan üzüm bile sohbetle biter.
دانهی پرمغز با خاک دژم ** خلوتی و صحبتی کرد از کرم
İçi dolu olan tane kara toprağa ulaşır, toprakta halvet eder, toprakta sohbet eder,
خویشتن در خاک کلی محو کرد ** تا نماندش رنگ و بو و سرخ و زرد
Kendisini toprakta tamamıyla mahveder; nihayet ne sarı, ne kırmızı rengi kalır, kokusu da mahvolur da,
از پس آن محو قبض او نماند ** پرگشاد و بسط شد مرکب براند
Tamamıyla mahvolur kabza eriştikten sonra kol kanat açar, basta erişir, atını sürmeye başlar.
پیش اصل خویش چون بیخویش شد ** رفت صورت جلوهی معنیش شد2070
Aslının önünde varlığından geçince suret ortadan gider, manası cilvelenir.
سر چنین کردند هین فرمان تراست ** تف دل از سر چنین کردن بخاست
Hüküm senin diye baş eğdiler. Onların bu baş eğmelerinden öyle hararetlendim, gönlümden öyle bir ateş çıktı ki!
ساعتی با آن گروه مجتبی ** چون مراقب گشتم و از خود جدا
Bir zaman o seçilmiş kişilerle murakabeye daldım, kendimden geçtim.
هم در آن ساعت ز ساعت رست جان ** زانک ساعت پیر گرداند جوان
O zaman canım, zamandan kurtuldu. Zaman insanı gençken kocaltır.
جمله تلوینها ز ساعت خاستست ** رست از تلوین که از ساعت برست
Bütün renkten renge girişler, zamandan meydana gelir. Zamandan kurtulan, renkten renge girmekten de kurtulur.
چون ز ساعت ساعتی بیرون شوی ** چون نماند محرم بیچون شوی2075
Bir zaman, zamandan, zaman kaydından kurtuldun mu keyfiyet kalmaz, keyfiyetsiz Allah’a mahrem olursun.
ساعت از بیساعتی آگاه نیست ** زانکش آن سو جز تحیر راه نیست
Zaman zamansızlığı bilmez. Zamansızlık âlemine varmak için hayretten başka yol yoktur.
هر نفر را بر طویله خاص او ** بستهاند اندر جهان جست و جو
Bu arayıp tarama âleminde herkesi, zamanın bir hususi tavlasına bağlamışlardır.
منتصب بر هر طویله رایضی ** جز بدستوری نیاید رافضی
Her tavlaya bir memur dikilmiş… Oranın ehli olmayan, memurdan izinsiz oraya giremez.
از هوس گر از طویله بسکلد ** در طویله دیگران سر در کند
Bir tavlada bağlı olan, hevese düşüp de bağlarını çözdü, başkalarının tavlasına gitti mi,
در زمان آخرجیان چست خوش ** گوشهی افسار او گیرند و کش2080
Hemen ahır memurları onu aramaya koyulur, bulup yularını tutar, çeke çeke yerine getirir!
حافظان را گر نبینی ای عیار ** اختیارت را ببین بی اختیار
Seni koruyanları görmüyorsan kendine bak! İhtiyarın elinde mi senin?
اختیاری میکنی و دست و پا ** بر گشادستت چرا حسبی چرا
Zahiren ihtiyarın elinde… Elin, ayağın bağlı değil… Peki, ya neden hapistesin, neden,
روی در انکار حافظ بردهای ** نام تهدیدات نفسش کردهای
Seni koruyan memuru inkâr etmeye yüz tuttun da dilediğin şeylerden seni alıkoyan nefsin tehditleri adını taktın ha!
پیش رفتن دقوقی رحمة الله علیه به امامت
Dekukî’nin imam olarak öne geçmesi
این سخن پایان ندارد تیز دو ** هین نماز آمد دقوقی پیش رو
Dekukî’ye “Bu sözün sonu yoktur. Namaz vakti, hemencecik öne geç.
ای یگانه هین دوگانه بر گزار ** تا مزین گردد از تو روزگار2085
Ey tek kişi, bize iki rekât sabah namazı kıldır da zaman seninle bezensin.
ای امام چشمروشن در صلا ** چشم روشن باید ایدر پیشوا
Ey gözü aydın imam, bize imamlık et… İmam olanın gözü açık olması lâzım.
در شریعت هست مکروه ای کیا ** در امامت پیش کردن کور را
Şeriat de körün imamlığı mekruhtur.
گرچه حافظ باشد و چست و فقیه ** چشمروشن به وگر باشد سفیه
Hafız, akıllı ve fakih olsa bile körün imamlığı hoş değil. Sersem ve suçlu olsa bile gözü açık imam bu çeşit körden iyidir.
کور را پرهیز نبود از قذر ** چشم باشد اصل پرهیز و حذر
Kör, pisliklerden çekinemez. Çekinmenin asıl sebebi, asıl vesilesi gözdür.
او پلیدی را نبیند در عبور ** هیچ مومن را مبادا چشم کور2090
Kör yolda yürürken pisliği göremez. Dilerim, hiçbir müminin gözü kör olmasın.
کور ظاهر در نجاسهی ظاهرست ** کور باطن در نجاسات سرست
Zahiri kör, görünen necasetlere bulaşır. Fakat can gözü kör olan kişi gizli olan, görünmeyen pisliklere bulaşır.
این نجاسهی ظاهر از آبی رود ** آن نجاسهی باطن افزون میشود
Bu görünen pislik bir parça suyla arınır, fakat içte olan pislik, artıkça artar.
جز بب چشم نتوان شستن آن ** چون نجاسات بواطن شد عیان
İçteki pislikler anlaşıldı mı gözyaşından başka bir şeyle temizlenemez.
چون نجس خواندست کافر را خدا ** آن نجاست نیست بر ظاهر ورا
Allah, kâfire “Pis murdar” demiştir. Bu pislik, bu murdarlık, onun dışında değildir.
ظاهر کافر ملوث نیست زین ** آن نجاست هست در اخلاق و دین2095
Kâfirin dışı, pisliklere bulaşmıştır. Pislik onun huyundadır, dinindedir.
این نجاست بویش آید بیست گام ** و آن نجاست بویش از ری تا بشام
Zahiri pisliğin kokusu yirmi adımlık yerden gelir, bâtıni pisliğin kokusuysa Rey’den tut da Şam’a kadar gider!
بلک بویش آسمانها بر رود ** بر دماغ حور و رضوان بر شود
Hatta göklere çıkar, hurilerle Rıdvan’ın burunlarını doldurur!
اینچ میگویم به قدر فهم تست ** مردم اندر حسرت فهم درست
Bu söylediğin sözler yok mu? Senin anlayışın miktarı ancak… Öldüm iyi ve doğru anlayışın hasretinden!
فهم آبست و وجود تن سبو ** چون سبو بشکست ریزد آب ازو
Anlayış sudur, beden testi. Testi kırılınca içindeki su dökülür gider!
این سبو را پنج سوراخست ژرف ** اندرو نه آب ماند خود نه برف2100
Bu testinin beş tane büyük deliği vardır, içinde ne su durur ne kar!
امر غضوا غضة ابصارکم ** هم شنیدی راست ننهادی تو سم
“Gözlerinizi sımsıkı yumun” emrini duydun da yine ayağını doğru atmadın.
از دهانت نطق فهمت را برد ** گوش چون ریگست فهمت را خورد
Söz söylemem, manasız çan çan etmem, ağzından anlayışını alıp götürür. Kulak kuma benzer, anlayışını içiverir!