ساعتی با آن گروه مجتبی ** چون مراقب گشتم و از خود جدا
Bir zaman o seçilmiş kişilerle murakabeye daldım, kendimden geçtim.
هم در آن ساعت ز ساعت رست جان ** زانک ساعت پیر گرداند جوان
O zaman canım, zamandan kurtuldu. Zaman insanı gençken kocaltır.
جمله تلوینها ز ساعت خاستست ** رست از تلوین که از ساعت برست
Bütün renkten renge girişler, zamandan meydana gelir. Zamandan kurtulan, renkten renge girmekten de kurtulur.
چون ز ساعت ساعتی بیرون شوی ** چون نماند محرم بیچون شوی2075
Bir zaman, zamandan, zaman kaydından kurtuldun mu keyfiyet kalmaz, keyfiyetsiz Allah’a mahrem olursun.
ساعت از بیساعتی آگاه نیست ** زانکش آن سو جز تحیر راه نیست
Zaman zamansızlığı bilmez. Zamansızlık âlemine varmak için hayretten başka yol yoktur.
هر نفر را بر طویله خاص او ** بستهاند اندر جهان جست و جو
Bu arayıp tarama âleminde herkesi, zamanın bir hususi tavlasına bağlamışlardır.
منتصب بر هر طویله رایضی ** جز بدستوری نیاید رافضی
Her tavlaya bir memur dikilmiş… Oranın ehli olmayan, memurdan izinsiz oraya giremez.
از هوس گر از طویله بسکلد ** در طویله دیگران سر در کند
Bir tavlada bağlı olan, hevese düşüp de bağlarını çözdü, başkalarının tavlasına gitti mi,
در زمان آخرجیان چست خوش ** گوشهی افسار او گیرند و کش2080
Hemen ahır memurları onu aramaya koyulur, bulup yularını tutar, çeke çeke yerine getirir!
حافظان را گر نبینی ای عیار ** اختیارت را ببین بی اختیار
Seni koruyanları görmüyorsan kendine bak! İhtiyarın elinde mi senin?
اختیاری میکنی و دست و پا ** بر گشادستت چرا حسبی چرا
Zahiren ihtiyarın elinde… Elin, ayağın bağlı değil… Peki, ya neden hapistesin, neden,
روی در انکار حافظ بردهای ** نام تهدیدات نفسش کردهای
Seni koruyan memuru inkâr etmeye yüz tuttun da dilediğin şeylerden seni alıkoyan nefsin tehditleri adını taktın ha!
پیش رفتن دقوقی رحمة الله علیه به امامت
Dekukî’nin imam olarak öne geçmesi
این سخن پایان ندارد تیز دو ** هین نماز آمد دقوقی پیش رو
Dekukî’ye “Bu sözün sonu yoktur. Namaz vakti, hemencecik öne geç.
ای یگانه هین دوگانه بر گزار ** تا مزین گردد از تو روزگار2085
Ey tek kişi, bize iki rekât sabah namazı kıldır da zaman seninle bezensin.
ای امام چشمروشن در صلا ** چشم روشن باید ایدر پیشوا
Ey gözü aydın imam, bize imamlık et… İmam olanın gözü açık olması lâzım.
در شریعت هست مکروه ای کیا ** در امامت پیش کردن کور را
Şeriat de körün imamlığı mekruhtur.
گرچه حافظ باشد و چست و فقیه ** چشمروشن به وگر باشد سفیه
Hafız, akıllı ve fakih olsa bile körün imamlığı hoş değil. Sersem ve suçlu olsa bile gözü açık imam bu çeşit körden iyidir.
کور را پرهیز نبود از قذر ** چشم باشد اصل پرهیز و حذر
Kör, pisliklerden çekinemez. Çekinmenin asıl sebebi, asıl vesilesi gözdür.
او پلیدی را نبیند در عبور ** هیچ مومن را مبادا چشم کور2090
Kör yolda yürürken pisliği göremez. Dilerim, hiçbir müminin gözü kör olmasın.
کور ظاهر در نجاسهی ظاهرست ** کور باطن در نجاسات سرست
Zahiri kör, görünen necasetlere bulaşır. Fakat can gözü kör olan kişi gizli olan, görünmeyen pisliklere bulaşır.
این نجاسهی ظاهر از آبی رود ** آن نجاسهی باطن افزون میشود
Bu görünen pislik bir parça suyla arınır, fakat içte olan pislik, artıkça artar.
جز بب چشم نتوان شستن آن ** چون نجاسات بواطن شد عیان
İçteki pislikler anlaşıldı mı gözyaşından başka bir şeyle temizlenemez.
چون نجس خواندست کافر را خدا ** آن نجاست نیست بر ظاهر ورا
Allah, kâfire “Pis murdar” demiştir. Bu pislik, bu murdarlık, onun dışında değildir.
ظاهر کافر ملوث نیست زین ** آن نجاست هست در اخلاق و دین2095
Kâfirin dışı, pisliklere bulaşmıştır. Pislik onun huyundadır, dinindedir.
این نجاست بویش آید بیست گام ** و آن نجاست بویش از ری تا بشام
Zahiri pisliğin kokusu yirmi adımlık yerden gelir, bâtıni pisliğin kokusuysa Rey’den tut da Şam’a kadar gider!
بلک بویش آسمانها بر رود ** بر دماغ حور و رضوان بر شود
Hatta göklere çıkar, hurilerle Rıdvan’ın burunlarını doldurur!
اینچ میگویم به قدر فهم تست ** مردم اندر حسرت فهم درست
Bu söylediğin sözler yok mu? Senin anlayışın miktarı ancak… Öldüm iyi ve doğru anlayışın hasretinden!
فهم آبست و وجود تن سبو ** چون سبو بشکست ریزد آب ازو
Anlayış sudur, beden testi. Testi kırılınca içindeki su dökülür gider!
این سبو را پنج سوراخست ژرف ** اندرو نه آب ماند خود نه برف2100
Bu testinin beş tane büyük deliği vardır, içinde ne su durur ne kar!
امر غضوا غضة ابصارکم ** هم شنیدی راست ننهادی تو سم
“Gözlerinizi sımsıkı yumun” emrini duydun da yine ayağını doğru atmadın.
از دهانت نطق فهمت را برد ** گوش چون ریگست فهمت را خورد
Söz söylemem, manasız çan çan etmem, ağzından anlayışını alıp götürür. Kulak kuma benzer, anlayışını içiverir!
همچنین سوراخهای دیگرت ** میکشاند آب فهم مضمرت
Öbür deliklerinden de aynı bunun gibidir… O gizli anlayış suyunu çeker, emer.
گر ز دریا آب را بیرون کنی ** بی عوض آن بحر را هامون کنی
Denizden bile, yerine koymamak şartıyla su alsan nihayet o denizi kurutur, çöl haline getirirsin.
بیگهست ار نه بگویم حال را ** مدخل اعواض را و ابدال را2105
Neyleyim ki vakit yok… Yoksa denizden giden sular, o suların yerine karşılık olan suların ne çeşit ve neden geldiğini söylerdim;
کان عوضها و آن بدلها بحر را ** از کجا آید ز بعد خرجها
Denizin suları harcandıktan sonra karşılık olarak yerine gelen suları anlatırdım.
صد هزاران جانور زو میخورند ** ابرها هم از برونش میبرند
Yüz binlerce canlı mahlûk, denizden su içmekte… Bulutlarda ondan su alıyorlar.
باز دریا آن عوضها میکشد ** از کجا دانند اصحاب رشد
Sonra yine deniz, onların karşılığını almakta… Nereden alıyor? Bunu akıl ve fikir sahibi olanlar bilir.
قصهها آغاز کردیم از شتاب ** ماند بی مخلص درون این کتاب
Bu kitap da birçok hikâyelere başlayıverdik… Fakat onlar noksan kaldı.
ای ضیاء الحق حسام الدین راد ** که فلک و ارکان چو تو شاهی نزاد2110
Ey Hak ziyası cömert Husameddin, feleklerle unsurlar, senin gibi bir padişah doğurmamıştır.
تو بنادر آمدی در جان و دل ** ای دل و جان از قدوم تو خجل
Sen, cana da nadir gelirsin, gönüle de. Senin kudumuna karşı bir şey yapamadığından can da mahcuptur, gönül de!
چند کردم مدح قوم ما مضی ** قصد من زانها تو بودی ز اقتضا
Geçmiş kavimleri ne kadar methettim, fakat bütün bunlardan maksadım sensin.
خانهی خود را شناسد خود دعا ** تو بنام هر که خواهی کن ثنا
Dua, çıktığı evi bilir, sen kimin adını anarsan an, kimi översen öv!
بهر کتمان مدیح از نا محل ** حق نهادست این حکایات و مثل
Övüşleri namahrem olanlardan gizlemek için Allah bile hikâyeler söylemekte, misaller getirmektedir.
گر چه آن مدح از تو هم آمد خجل ** لیک بپذیرد خدا جهد المقل2115
O medihler de sana karşı hiçtir, onlar da senden utanıyorlar ama yoksul, elinden ne gelebilirse armağan olarak onu sunar, Allah, bu armağanı da kabul eder.
حق پذیرد کسرهای دارد معاف ** کز دو دیدهی کور دو قطره کفاف
Allah, âciz kişinin aczini hoş görür. Körün gözlerindeki iki katra yaşı da kabul eder. Zaten körün gözünde bu iki katradan başka ne bulunabilir ki?
مرغ و ماهی داند آن ابهام را ** که ستودم مجمل این خوشنام را
Ben o güzelim adı pek kısa bir tarzda övdüm; bunu kuş da biliyor, balık da!
تا برو آه حسودان کم وزد ** تا خیالش را به دندان کم گزد
Sebebi de şu: Hasetçiler, kıskanıp haset ederek ah etmesinler, hayalini dişleriyle dişlemesinler!
خود خیالش را کجا یابد حسود ** در وثاق موش طوطی کی غنود
Ama zaten hasetçi, onun hayalini nereden bulacak? Hiç fare deliğinde dudu kuşu oturur mu?
آن خیال او بود از احتیال ** موی ابروی ویست آن نه هلال2120
O hasetçinin gördüğü hayal, onun hayali değildir ki… O hilâl değil, onun kendi kaşının kılı!
مدح تو گویم برون از پنج و هفت ** بر نویس اکنون دقوقی پیش رفت
Ben seni beş duyguyla yedi kat göğe sığmayacak bir şekilde öveceğim. Şimdi yaz bakalım: Dekukî ileri geçip imam oldu.