گر چه آن مدح از تو هم آمد خجل ** لیک بپذیرد خدا جهد المقل2115
O medihler de sana karşı hiçtir, onlar da senden utanıyorlar ama yoksul, elinden ne gelebilirse armağan olarak onu sunar, Allah, bu armağanı da kabul eder.
حق پذیرد کسرهای دارد معاف ** کز دو دیدهی کور دو قطره کفاف
Allah, âciz kişinin aczini hoş görür. Körün gözlerindeki iki katra yaşı da kabul eder. Zaten körün gözünde bu iki katradan başka ne bulunabilir ki?
مرغ و ماهی داند آن ابهام را ** که ستودم مجمل این خوشنام را
Ben o güzelim adı pek kısa bir tarzda övdüm; bunu kuş da biliyor, balık da!
تا برو آه حسودان کم وزد ** تا خیالش را به دندان کم گزد
Sebebi de şu: Hasetçiler, kıskanıp haset ederek ah etmesinler, hayalini dişleriyle dişlemesinler!
خود خیالش را کجا یابد حسود ** در وثاق موش طوطی کی غنود
Ama zaten hasetçi, onun hayalini nereden bulacak? Hiç fare deliğinde dudu kuşu oturur mu?
آن خیال او بود از احتیال ** موی ابروی ویست آن نه هلال2120
O hasetçinin gördüğü hayal, onun hayali değildir ki… O hilâl değil, onun kendi kaşının kılı!
مدح تو گویم برون از پنج و هفت ** بر نویس اکنون دقوقی پیش رفت
Ben seni beş duyguyla yedi kat göğe sığmayacak bir şekilde öveceğim. Şimdi yaz bakalım: Dekukî ileri geçip imam oldu.
پیش رفتن دقوقی به امامت آن قوم
Dekukî’nin ileri geçip onlara imam olması
در تحیات و سلام الصالحین ** مدح جملهی انبیا آمد عجین
Halk bu put gibi güzellere kapılıp perişan olur; şehvete uyup onlara dokunan pişman olur.
زآنک شهوت با خیالی رانده است ** وز حقیقت دورتر وا مانده است
Çünkü bir hayale şehvetlenirler, hakikatten çok uzakta kalırlar.
با خیالی میل تو چون پر بود ** تا بدان پر بر حقیقت بر شود2135
Hayale meylin yok mu? Senin için bir kanada benzer. O kanatla uçar, hakikatte yükselirsin.
چون براندی شهوتی پرت بریخت ** لنگ گشتی و آن خیال از تو گریخت
Fakat şehvete uydun mu kanadın dökülür, topal kalırsın, o hayal de senden kaçar gider.
پر نگه دار و چنین شهوت مران ** تا پر میلت برد سوی جنان
Kanadını koru, şehvete kapılma da meyil kanadın seni cennetlere yüceltsin.
خلق پندارند عشرت میکنند ** بر خیالی پر خود بر میکنند
Halk kendilerini güzel yaşıyoruz, zevk ve işrette bulunuyoruz sanır ama onlar, bir hayal uğruna kendi kanatlarını kendileri yolarlar.
وامدار شرح این نکته شدم ** مهلتم ده معسرم زان تن زدم
Bu nükteyi başka bir yerde anlatmak borcum olsun… Şimdi bana mühlet ver, halim yok, susayım.
اقتدا کردن قوم از پس دقوقی
O kavmin Dekukî’ye uyması
پیش در شد آن دقوقی در نماز ** قوم همچون اطلس آمد او طراز2140
Dekukî, namaz kıldırmak üzere onların önüne geçti, o kadar birleştiler, o kadar kaynaştılar ki sanki onlar atlas bir kumaştı, Dekukî de o kumaşın sırması, süsü!
اقتدا کردند آن شاهان قطار ** در پی آن مقتدای نامدار
O padişahlar, saf olup o ünlü imama uydular.
چونک با تکبیرها مقرون شدند ** همچو قربان از جهان بیرون شدند
Tekbir getirince kurbanlık koç gibi âlemden çıktılar.
معنی تکبیر اینست ای امام ** کای خدا پیش تو ما قربان شدیم
Ey ulu tekbirin manası şudur: Yarabbi, huzurunda kurbanız.
وقت ذبح الله اکبر میکنی ** همچنین در ذبح نفس کشتنی
Koyun keserken “Allahu ekber-Allah uludur” dersin ya o geberesi nefsi keserken de bu söz söylenir.
تن چو اسمعیل و جان همچون خلیل ** کرد جان تکبیر بر جسم نبیل2145
Ten İsmail’e benzer, can Halil’e, can bu semiz bedeni yaptırdı da tekbir getirdi mi,
گشت کشته تن ز شهوتها و آز ** شد به بسم الله بسمل در نماز
Ten kesilir, şehvetlerden hırslardan kurtulur, besmeleyle kesilmiş temiz bir kurban haline gelir.
چون قیامت پیش حق صفها زده ** در حساب و در مناجات آمده
Kıyamette olduğu gibi Hak huzurunda saf kurulur, hesaba, Allah ile konuşup görüşmeye girişilir.
ایستاده پیش یزدان اشکریز ** بر مثال راستخیز رستخیز
Allah huzurunda, gözyaşları dökerek ayakta durmak, kıyamet gününde kabirden kalkıp mahşer yerinde dikilmeye benzer.
حق همیگوید چه آوردی مرا ** اندرین مهلت که دادم من ترا
Hak, “Sana bunca zamandır mühlet verdim, bana ne getirdin?
عمر خود را در چه پایان بردهای ** قوت و قوت در چه فانی کردهای2150